Rehin hayatlar_3
**Tost lar kalsın!..**
Figen’in bana birşeyler dediğini duyuyordum ama anlamıyordum.Zaman tüneline girip,çok gerilere gittim.Aklımın erdiği günden ,şu anki zamana kadar geçen süre,ışık hızıyla ilerleyen bir filim şeridi gibi gözlerimin önünden geçdi.Bir el’in gözlerimin önünden bir sağ’a bir so’la geçmesiyle Figen le göz göze geldik.
-"Aloooo...Karadeniz de batan gemi’lerine mi bakıyorsun.?Pardon...En son -ben İzmir’de -deyip kaldığına göre,Egedenizi’ne batan gemi’lerine mi bakıyorsun.?İki saattir sesleniyorum ama nerde?.....duyan yok.Burda değilsin sanki."
Zoraki bir gülümsemeyle başımı yine sağ tarafıma çevirip,"Şu garsonla konuşan kızı görüyormusun? Onun elindeki kitaba takıldım.İçimde sürekli ağlayan Nergis’i anlatıyor sanki" Figen:
-"Uzaktan kitap okuma gibi bir marifetin olduğunu bilmiyordum."
-"Kitabın içini okumama gerek yok,adı beni özetliyor zaten."deyip,tekrar sigara pakedine uzandım."
-"Dur! içme şimdi.İçinde bitane kalmış zaten...Türk kahvesi söyleyelim, birlikde içersin.Rahmetli babam gibi’kahve imansız gidecek,keşke bir sigara olsaydı’ dersin"
Bahsettiğim kız,sol tarafını bize döndüğü için kitap sağ tarafında kaldığından Figen kitabı göremiyordu."Neymiş kitabın adı?"
Yeter!
BENİ, BANA
GERİ VERİN.
Figen, yarı şaka yarı ciddi"evlat senin olcak,bascan tokadı.,derler ya...Sabrım tükenmek üzere,kızıyorum haa...Sen nerdesin ki? ya da kimde?
Ben,eskiden senin gözlerine baktığım zaman, düşüncelerini az da olsa okuyordum.Şimdi öyle değilsin.Kapalı bir kutu gibi,gözlerin;dipsiz,karanlık kuyu sanki.Çözemiyorum seni,çözemiyorum..."
-"Figen,ben çok değişdim çok...Kahve mi söyleyeceksin? çay mı söyleyeceksin? söylede,İzmir macerasını da kısacık anlatayım,sonra kalkalım,ev de yemeğim yok.Olurmu?"
-"Amann...Nasıl olsa Ekrem bey yok,kalkmadan önce birer tost yeriz,bir tepsi kek de arabada duruyor,koy Sinan’ın önüne...Birde çay demleyiver,oohhh...Sinan’ın canına minnet..."
-"Haklısın.Sinan’a pasta,börek,pilav,köfte...Sebze olmasın da gerisi problem değil."
-"Yemek işini de hallettiğimize göre,kahveden önce tostları söyleyelim,kahvelerimizi içerken de konuşuruz. ikna olmazsam gerisini sonra anlatırsın.Tamam mı?"
-"Hayır hayır!Ben tost falan istemiyorum.Şimdi,işin yoksa iki saat tost tarif et...Garson’a da yazık,getir götür yapıp durmasın."
-Ya, tost’un nesini tarif edeceksin ki? Neli istiyorsan söylersin getirirler."
-"Problem bende mi? yoksa beni dinleyen de mi? çözebilmiş değilim.Sen, beni tost yerken gördünmü hiç?" Figen azcık düşünüp,"doğrusunu istersen ,görmedim" dedi."içine ,dometez ve türevlerini koymayın diyorum,(dometezden yırttık,bari salçasını bol sürelim )deyip,sanki,salça kiraz dan yapılıyormuş gibi,önüme bol salçalı tost’u getirip koyup gidiyorlar.Sonra etrafına bakın bakın...Garsonu görüp çağıracaksın,ne zaman görür onu da Allah bilir,gelip" buyrun efendim,ne arzu etmişdiniz " diyince de,tost’du kafasına indiresim geliyor.Ben böyle istemedim diyeceksin,yenisinin gelmesini bekleyeceksin...O zamana kadar da iştak,miştah kalmıyor insan da,en iyisi yememek .Hayır,benim anlamadığım;dometez ve türevleri deyince,salça hangi katagoriye giriyor ki?"
Figen’in azcık neşesi yerine gelmiş gibiydi."Bana bak!...şimdi seni,şuracık da ayağımın altına alır,bir güzel tost yaparım"der gibi ,ciddi bir yüz ifadesiyle gözlerini üzerime çevirip"sen,canın istediğinde,Deve ye hendek atlatıncaya kadar bıkmadan,usanmadan konuşmaktan kaçmazsın.Garson gelince de,dometez ve türevleri deyeceğine,dometez,salça,ketçap ve sana göre dometezin başka hangi türevleri varsa, bunları içine koymayın diye tek tek saysan ağzınmı aşınır?Ben ,diyecek birşey bulamayınca, her zaman yaptığım gibi,gözlerimi yine şaşı gibi yapıp gökyüzüne bakmaya başladım ve Figene bakıp"sen benim nasıl bir tost yemek istediğimi anladın mı?."Salakmıyım ben dercesine "ne var bunda anlaşılmayacak?anladım tabi"dedi."peki.Garson gelince ,ben konuşmaycam,sen ver siparişleri,tamam mı?
Allah’tan ki,garson yakınımızdaydı.Figen elini kaldırıp,garsonu çarırdı.Garson yanımıza gelip ,elindeki servis tepsisini arkasına alıp,her iki elini arkasında birleştirip"buyurun efendim,ne arzu edersiniz?"Figen;
-"Bize,iki tost,biri karışık,diğerinin içinde de sadece sucuk, turşu ve kaşar olacak"dedi.Garson,"dometez koymayayım mı efendim?"Figen hemen atılda"sakın ha...dometez koymayın."Garson devam ediyor"Peki,salça?"Figen bu sefer hece hece"sal ça da koy ma yın, efendim!"Ben gülmemek için alt dudağımı ısırmaya başladım.Garson getirdiği tost’du kafasına yemek ister gibi devam ediyordu"ama efendim,kuru kuru olurmu?...bari ketçap..."deyince,Figen"tamam tamam.Tost lar kalsın,sen bize ,bir sade,diğeri orta iki Türkkahvesi getir"deyince,ben daha fazla dayanamayıp,etrafımızdakilerin meraklı bakışlarına aldırmayıp,basdım kahkahayı.İsterlerse deli desinler,gülmemin önüne geçmem mümkün değil.Hem gülüyor,hem de Figen’e laf yetiştirmeye çalışıyordum."Figen’ciğim...Bunda ne var şimdi kızacak?birinin içine dometez,salça,ketçap vs koymayın diye taa baştan tek tek saysan ,ağzın mı aşınacakdı?"deyince,"sus! Haklıymışsın,sen evinden başka yerde tost falan yeme!"
Benim ise yerimde durmam mümkün değildi.Gülmekten karnıma kramplar giriyordu,yerimden kalkıp,garsonun şaşkın bakışlarının altında masanın etrafında tur attım ve tekrar yerime oturdum.Figen,başını kaldırıp sinirli sinirli"sen hala burdamısın? "der gibi garsona doğru bakınca,garson;"tamam efendim,anladım, iki tost,iki kahve"deyip giderken, kendimi tutamayıp arkasında seslendim"sade kahvenin içine şeker koymayın!..."deyince,Figen daha fazla dayanamayıp,ey Yarabbim der gibi her iki ellerini havaya doğru kaldırıp;
-"Ey,güzel Allahım!Bir çuval altın gönder demişdim,vazgeçtim.Sen bana gani gani sabır ver yeter!" deyip,işaret parmağını gözüme sokar gibi ,bana doğru sallayıp,"her türlü iddasına varım...Siparişleri diğer garson getirecek ve ikisi de yanlış gelecek."
-Figen...Lütfen!çatlamak üzereyim daha fazla güldürme beni."
-"Nergis...hadi siparişleri iptal edip,kek’i Sinana bırakıp bize gidelim,ben sana istediğin gibi bir tost yapar,arkasında da bir güzel kahvelerimizi içeriz.Olurmu?"
-"Bana uyar,dediğim gibi bir tost oldukdan sonra,bence her yol Paris’e çıkar."İkimiz de masadan kalktık , Figen sandalyesinin arkalığında asılı olan çantasını alıp, "sen şurdan,arkadan dolanıp,arabaya doğru gidekoy,ben hesabı ödeyip,siparişleri iptal edip,sana yetişirim "dedi ve yürüdü.
(Devamı var)
nerimanK