Batı Meydan Muharebesi
BATI MEYDAN MUHAREBESİ
Ezelden ebede Müslüman ülkeler veya gariban milletlere hükmetme arzusunu taşıyan Batı Dünyası, Amerika De Vespuçi ile yeni bir kıta daha kazanınca, bu gayesini daha da geniş alanlara yaymadı mı?
Churchill’in o talihsiz, ama meşhur gibi görünen sözüne bakacak olursak: "Türkler hayvan"dır.
Vespuçi’nin neslinden gelen ABD Gizli Operasyonlar Sorumlusu W. William Boykin’e göre ise: "Bizim Tanrı’mız onlarınkinden üstündür. Çünkü Müslümanlar Şeytan’ın uşaklarıdır."
Salman Rüşdü denilen satılmış dangalağa kulak verince Kur’an; (Hâşa ve hâşa), "Şeytan Ayetleri"dir.
Beşeri nizama düşman olanlara göre biz Türkler neyiz? "Hayvan." Tevhid’e düşmanlara, yani adeta insanlığı iki Tanrı’lı kılan ahmaklara göre ise Müslümanlar ne? "Şeytan’ın uşakları."
Aman Allah’ım, aman.. Bu ne bitmez tükenmez bir öfkedir. Bu ne bitmez tükenmez kin ve nefrettir ki asırlar boyu asrileşen dünyada adalete ve güzelliğe dönüşeceği yerde, inadına çirkinliğe bürünmektedir.
İşte bu sebeble, modern ülke insanları sıfatına rağmen bir türlü hoşgörü merkezinde buluşamayan Batı’nın gözünde, Türk Milleti de, Doğu Dünyası’nın milletleri de, onların içlerinde yatan aslan yürekli beşeri varlıktan sayılmadılar.
Cemil Meriç ne diyor? "İmanını kaybeden bir çağın dini. Sözünü dinletmek isteyen her felsefe bu kaftana bürünmek zorunda. Marksizm’den egzistansiyalizm’e kadar Avrupa’nın tüm düşünce akımları Hümanist."
Sonra ne ilâve ediyor?; "Filhakika hümanizmin ikinci manâsı insanlık dinidir. Kilise’nin abesleriyle bunalan serazad zekâlardan kimi, ’tabiatta Tanrı yoktur, Tanrı’yı yaratan insandır. (Haşâ) Toplum kendi değerlerini gök kubbeye aksettirmiş, beşeriyi ilâhileştirmiştir. Ne Rab, ne ibad!"
Asr-ı Saadet’iyle 7. asrın Ümmet’i nerede, Cahiliye Devri’nin Helvadan, taştan-kuştan veya inekten Put’larına tapanlara merak salan 16. asırda ’ne Rab, ne ibad’ diyen Avrupa’nın milleti nerede.. Şayet bugün, Dünya üzerinde bir sosyal çalkantı ve ideolojik bir saplantı varsa ve bu varların direktifiyle insanlık işkence ve zulme maruz kalıyorsa, hemen hepsi de ’ne Rab, ne ibad’ diyerek beşeri kimliğini öne çıkartanlara mahsustur.
Kendi menfaatlerini beynelmilellikten arındıran ve egolarına yamayan milletler, gün geliyor o kazdıkları çukura kendileri düşüyorlar.
Şimdi, dönüp çağın milletimiz üzerindeki belâsına bir bakalım. Hayati ve memati ne kadar besinleri varsa hepsini de Avrupa’dan aldılar. Geçmişte de Avrupa şehirlerinde cirit atan bu militanist kalabalıkları sırıtarak seyredenler hep onlar oldular. Bugün, sap döndü keser döndü ve seyrettikçe büyüttükleri ile bir meydan kavgası içine girdiler. Canları yanınca canhıraş davrananlar, niçin aynı hâlde gördükleri başka milletleri hep anlamazlıktan geldiler öyleyse.. Çünkü onlara göre aşağıladıkları insanlar ya hayvan, ya da Şeytan idiler..
De Pippo.. Ya da De Pabbo.. De Happo.. Her neyse, insandı. Barış için Dünya’ya yeşil bayrak açmış bir İtalyan kadındı. Elbette tecavüzü de, boğazlanmayı da hak etmemişti. İşte hayvanlık, bu fiiliyatın ta kendisiydi ve Avrupai ahlâk anlayışının milletimizin fertlerine sirayet hâliydi. Bunu bütün Türk Milleti’ne maletmek insafsızlık olur ve İtalyan kardeşler de böyle telâkki ettiler. Ama, ne yazık ki ilim ve bilimle mütekâmil Avrupalı mütefekkirlerin İslâmi ekmelliğe ve Türk’ün hasletlerine hayranlığına rağmen, ’Türk Milleti hayvandır’ diyenler de Avrupalı olanlar. Ki, her cemiyet, elbette içinden ilim şahikaları, vicdan harikaları çıkardığı gibi, bütün bir toplumun hayatına sığdırılamayacak ahlâksız fertleri de çıkarabiliyor.
Biz, bu ifadeler ve izahatlar itibariyle kişilerin nizam bozukluğundan ziyade milletlerin adaletsizliğinden yakınıyoruz. O, ordusuyla girdiği ülkelerde, askerlerinin mazlum halka adil ve saygılı davranışıyla asaletin ilk sırasına oturan Osmanlı’yı göz önüne aldığınızda, De Pippo hadisesi hiç de büyütülecek cinsten değil. Bakın, Irak meydanlarındaki çıplak kadınların gerisine duran ahlâksız Coni’lere.. Bakın, Filistin’deki genç, kadın-kız ve erkek, bilcümle halkın canlarının budanışına.. Bakın, Vietnam’ın insan yutan bataklıklarına, Hiroşima’nın atom bombası yağan semalarına.. Bakın Bufola’ların Kızılderili ülkesindeki can verişlerine.. Yani; Beyaz Adamlar’ın insanlığa saldırışına ve adaletini aldıkları Osmanlı hukukuna rağmen, milletlere sömürgeci başı oluşlarına..
Sonra da dönüp bir daha Almanya’daki geç, hem de çok geç kalınmış PKK Meydan Muharebesi’ne.. İşte bu; Goethe’yi geç veya hiç okumamanın bir cezasıdır. "Savaşın bakalım! Savaşın! Çünkü biz çoktandır savaşıyorduk da..(!)" demek geliyor içimizden. Ama biz insanlığın hak ve hukukunu israftan ziyade tasarrufa memur bir milletimiz. Hem de AİHM denilen kuruluşun onlarda olmasına rağmen, İnsan Hakları Mahkemesi’ni içimizde taşıyarak.. Ve bugün, hiç de böyle değil ama, şayet O..! Churchill denen adama göre Hayvan denildiğimiz yerden, bakınız nereye gelmişiz. Dünya çocuklarına en büyük makamları devrederek onları dünya milletleri içinde birleştirmişiz. Onları, en güzel bayramlarla büyütmekte ve yarınlara barışsever olarak emanet etmekteyiz. Eğer hayvanlık bu ise, peki insanlık ne?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.