SEVDA MEKTUBU
Evvela sözlerindi beni vuran... Sonra ruhuna soktun beni.... Sonra..... malum işte....
Aşk-ı meftun dağlarında mecnun misali gezinen aşıklara taş çıkartan meyanlarda yürümeye başladı ruhum....
Sende beni buldum sana yandım yokluğun yanmanın diğer adı oldu. Yanmada derman buldum...
Baharlar güzler içinde yitiktim... En tanıdık yüzler içinde yabancı.... Gel benim ömrümün hikayesi gel diye yalvarmaktaydım Tanrı’ya... Asırlarca kefenim arşınlanmış beynim kurşunlanmıştı sanki... İşte yine başlıyor soğuk ve ölümcül bir bekleyiş diyerek titrediğim yalnızlık nöbetlerinde hep yar diyordum sayıklarken...
İşte gelmiştin.. Senmiydin diye çok sordum gıyabında sana... Ruyalarda cevaplar aradım... Ümitlendim heyecanlandım... Tenimde raksetti sıcak busen sanki.... İlerimi gittim diye kaygı duymadım hiç.. Cüretimi hoş görecekti sığındığım teveccühün.... Sonra ahımı duyacak insaf eyleyecektin... Hayalimdeki gülüşün sonsuz şavkıyla afakımı aydınlatacaktı...
Ati kaygısından hep korktum... Bahsine lüzum dahi görmedim. Bu saadet resitalinin bitmesi ihtimalinin söylenmesi bile beni derd-ü gam iklimlerinde harabat risaleleri yazmaya meylettirecekti sanki... Bitmemeliydi sen benim ruhumun gerçek sesiydin... Munis ve sokulgan yaklaşımının sıcaklığı ile sarmaladığım kalbim artık yabancı ellerin soğuk ellerinde intizar şarkıları bestelememeliydi....
Kendi kendime sualler yönelttim çoğun... Bu yoğun duyguları yaşatan yaratan kimdi diye... Bir mağara duvarındaki en eski resimdi aşk namına içimde büyüyenler.... Localarından gülümseyen zalimler huzurunda aslanlarla savaşan gladyatörler gibi hep sevgi için savaşmıştım.... Ama sen kimdin...? Neden böyle tesirin amansız ve belkide zamansız kollarında mutlu olmaya başlamıştım... Sen kimdin...? Belli belirsiz bir noktamıydın hayal iklimlerinde... Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısırda yoksa sen omuydun...?
Kimdin sen...Kimdin....? Görmeden sevdiğim.... Hatta aşığım bile dediğim sen... kimdin?
Anlatmaya korktuğum afallamış şaşkın bakışların anlayışsızlığından çekindiğim sen...Kimdin?
Bütün aşklarımı temize çektiğim sen kimdin.... Çıdıracaktım bir dönem....
Sonradan bu başlangıcın önem arzeden kısımlarını çıkardım ince ayrıntılardan... Beyaz güller tutan ellerini düşündüm... Beyaz gülleri ellerime benzettim.... Kendinden geçen aşk sarhoşlarının haletine dönüştü ruhiyyem....
Çok garipti artık sen ve ben... Çok garip.. Sadece konuşuyorduk sadece yazışıyorduk bana basit gelmeye başladı ruhumdaki fırtınaları düşündüğümde.... Hayır biz bakışıyorduk artık.... Mazinin birkaç yırtık resminide tarihin derinliklerine çoktan gömmüştük..... Biz beraber yaşıyorduk... Ruhumuz sevişiyordu artık... Birbirimizi düşündüğümüz günün en güzel saatlerinde kendimizden geçmiş ve ab-ı hayat içmişçesine dans ediyorduk...
Uyuyordun uyuyordum rüyalara geç kalmayayım diye.... Uyanıyordun sana koşuyordum ölmemek delirmemek ve ela gözlerine bakmanın baki hazzını yaşayabilme adına....Sana koşuyordum artık... Sana.........
Şimdimi? ne olsun işte.....
Mevlana Mesneviyi yazmışta.... Yunusa okutmuş.... Yunus kendinden emin demişki:
-’BU KADAR UZUN YAZMAYA NE GEREK VAR BEN OLSAM SADECE ’ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM,YUNUS OLARAK GÖRÜNDÜM’ DERDİM SADECE’.....
Şimdi ben.... bu kadar uzun anlatmaya gerek yok esasen..... Sadece şu yeterli olacaktır kesin....
SENİ SEVİYORUM