- 564 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Eylül yağmuru arkası yarın 2.bölüm
Adana’ya ıslak bir eylül sabahı geldim. Otogarda yalnızdım.
Kendi kendime “artık kötü günler geride kaldı” diye söylendiğimi hatırlıyorum..
Başım sıcaktan ağrıyordu, yol yorgunluğundan olsa gerek başım kazan gibiydi,burnuma tuhaf kokular geliyordu, amma ne olursa olsun neşemi kaçıracak bir şey yoktu aslında.
Üzerinde bulunduğum toprak parçasına ne kadar hasrettim anlatamam.
Gri takım elbise ve altına siyah kundura şıklığımı tamamlıyordu.
Gözlerim ufukta, yağmur sonrası çıkan gökkuşağını izliyordu.
Ellerimde valizlerimle bir turist edası ile otogarda beklerken birden aklıma çocukluğum geldi. Babamla yaptığım Ankara seyahatini hatırladım,ne yıllardı, hastalığımda üzerime titreyen babam artık yanımda yoktu, ve koca şehirde tek başıma kalakalmıştım.
Gözlerim yaşarmaya başlamış,hüzün yağmuru yanağıma akar olmuştu.
Ne günler yaşamıştım aslında, ve ne kadar güzeldi çocukluğumuz yokluk vardı ama ailemizde bu kadar varlık yoktu bizim zamanımızda. Adım, adım ilerlerken iliklerime kadar ıslatan yağmurda acı küllerimi söndürmek istiyordum eylül yağmurunda.
Bardaktan boşanırcasına tekrar yağan yağmura inat gelen servisle beraber şehir merkezine doğru yola koyulmuştuk. Atilla altı kat köprüsüne geldiğimiz sırada ilk rastladığım belediye evleri otobüsüne binmiş ve heyecanla büyüdüğüm mahalleye doğru hareket etmiştim. O sırada benim hatırlamakta güçlük çektiğim ama beni tanıdığını fark ettiğim bir kadın karşıma geçmiş beni dikkatle süzüyordu. Birden kadına yönelip elimi uzatıp tokalaşmam gerektiğini hatırladım.
-Sizinle tanıştığıma memnun oldum dedim.
Bu sözlerimden sonra;
-Beyefendi ama ben sizi tanımıyorum
diye beklenmedik bir tavır ile karşılaşmıştım.
-O halde bana neden pür dikkat baktığınızı bilmek istiyorum diye ekledim.
Konuşması bana pek yabancı gelmemişti doğrusu, sanki yıllar önce aramızda bir şey geçmiş gibi benimde hislerimde kuşkular belirmeye başlamıştı.
Acaba, dedim kendi, kendime olabilir mi diye mırıldanmaya başlamıştım.
Ben bu şekilde düşüncelere dalmışken;
-Adana’ya ilk seyahatiniz mi, diye bir suale maruz kalmıştım.
-Evet 11 yıl sonra ilk seyahatim dememe kalmadı.
Ben 11 yıl dememle beraber gözlerinde yaşlar belirlemeye başladı.
-Ağlıyorsunuz, sizi hüzünlendirecek bir cevap mı verdim?
Gözlerine baktığımda dışarıda yağan yağmura inat göz kapaklarındaki yaş yanağına süzülmeye başlamıştı, doğrusu olan bitene anlam vermekte güçlük çekiyordum.
Gözleri ağlamaktan kızarmıştı, üzerindeki elbise de bana birden pek eski ve çirkin görünmüştü. Gözlerimi onun gözlerine dikerek:
-Yemin ederim ki sizi kıracak bir şey söylemedim diyerek kekelemiştim
Kendisini toparladığı anda ise can alıcı yanıt ile karşı karşıya kalmıştım.
-Sizi yıllar önce kaybettiğim bir arkadaşıma benzetmiştim, dedi.
Biz bu şekilde konuşmaya dalmışken birden otobüs belediye evlerine gelmiş, yolcular inmeye hazırlanmıştı, birlikte indik, daha sonra son sözlerimizle birlikte ayrıldık.
-Sizde mi burada oturuyorsunuz, dedi
-Evet, aslına bakarsanız bir çok anıyı geride bıraktığım bu mahalleye 11 yıldan sonra ilk defa geliyorum, dedim.
-Dilerseniz her zaman görüşebiliriz, dedim.
Bu teklifimden sonra reddedileceği hissine kapılmaya başladığım bir anda olumlu bir yanıt almıştım.
-Neden olmasın dedi ve ayrıldık.
Ama heyecandan mı yoksa yorgunluktan mı olsa gerek tanışmayı unutmuştuk.
O sırada ayrıldığımız yere geri geldiğimde hayret verici bir olaya şahit olmuştum.
Pejmürde bir kıyafet içerisinde olan bir adam, genç kadının yanına gelmiş ağız dalaşına başlamıştı. Beni gören kadın yanıma gelerek;
-Sizi gördüğüme ne kadar sevindim anlatamam dedi.
-Neler oluyor burada dedim.
Aslında genç kadın gibi bu adamında siması bana bir şeyleri hatırlatıyordu.
Anladığım kadarı ile aralarında yıllar önce nihayet bulan bir ilişki vuku bulmuştu.
Aralarındaki diyaloglar bunun en açık tanığıydı.
O mimik ve konuşmalar bana bir çok şeyi anımsatıyordu, ama ne olduğunu çözememiştim. Zihnimi kurcalayan bu suallerin yanıtını son derece merak ediyordum. Kimdi bu adam ve genç kadın hayatımı, aklımı allak bullak eden bilmediğim sırları ne idi?
O sırada saat gece yarısını çoktan geçmiş, kendimi geçmişin karanlık sayfalarında küçük bir beyaz nokta gibi görmeye başlamıştım, fırtına öncesi limanda bekleyen bir gemi gibi nihayetini bilmediğim bir yolculuğa çıkmak için hayata demir atmıştım.
Bu iki kişinin hayatımı etkileyen sırları ne idi? Ne idi beni gecenin kör karanlığında bu zillete mahkum eden sebep ve neden bunlar benim hayatıma engel oluyordu?
Anlam veremediğim daha isimlerini bile bilmediğim bu insanların geçmişimde ne gibi bir alakası olabilirdi ki ?
Aklım bu gibi suallere yanıt ararken ilerden bir otomobil uzunları yakmış bize doğru geliyordu, yanımıza yaklaştığı sırada adamda bir tedirginlik göz ile görülebiliyordu.
Bu otomobil belirmeye başladığında adamda ki tedirginlik bir kat daha artıyordu.
O sırada yaklaşan otomobilin devriye gezen polis aracı olduğunu fark ettim.
İşte ne olduysa bu noktadan sonra oldu, otomobilin yanımıza yaklaşması ile birlikte adam hızlı adımlar ile uzaklaşmaya başlamıştı, kadın yardım istercesine anlamsız bir ifade ile gözlerimin içine bakıyordu. Doğrusu ben bu olan bitene anlam veremiyordum.
-Tanıyor musunuz?
-Kimi?
- Sizi rahatsız eden bu adamı?
-Hani size otobüste bir şey demiştim, ilk karşılaşmamızda!
- Evet, sizi 11 yıl önce kaybettiğiniz arkadaşınıza benzetmiştiniz beni, ama bu adamın konumuzla, yani onunla ne gibi bir ilgisi olabilir ki?
O sırada kaçamak ve mahcup bakışlarla birlikte bana bütün olan biteni anlatmaya başladı,
- Aslına bakarsanız, onun bu olayla çok ilgisi var,
Bu diyaloglardan sonra aklımda şimşekler çakmaya başladı ve yanımıza yaklaşan ekiple birlikte koşar adımlarla yanımızdan uzaklaşması bana bütün gerçeği tüm çıplaklığı ile göstermeye yetmişti diye düşünürken:
Genç kadının sözleri ile irkildim.
-Daldınız, yine ne düşünüyorsunuz?
-Sanırım ne düşündüğümü tahmin edebiliyorsunuzdur,
-Evet, o adamla arkadaşınızın arasında bir şeyler olduğunu zannediyorum.
Bu sözlerimle olayın farkında olduğumu belirtmek istemiştim......