- 1175 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
TAŞLAR ARASINDAKİ AŞK ÇİÇEĞİM…(Denemelerim)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
DENEME
Ben yine o deliyim güzelim… Yine sana; deli saçması gelebilecek amma, sevgi dolu sözlerimi, sitemlerimi, özlemlerimi, aşkımı, yakarışlarımı sıralamadan söylemek istiyorum. Şuan, birkaç dakika öncesinden, bugün dünden, dün ise önceki günden daha çok seviyorum seni… Artan bir aşkla, arzu, istekle, özlem ve arayışla istiyorum seni… Deliler gibi. Aç
ve susuz kalmış gariplerce…
Bunları yazarken bile ne denli seni sarmak isteğiyle tutuştuğumu anlatamam. Biliyor musun, gözümde tütüyorsun özelim. Taşlar arasından çıkıp âleme isyan eden aşk çiçeğim…
Şimdi gözlerini iyice kapat. Çok az aralık kalsın. Söylediklerimi aklında canlandır. Gözlerinin önüne getirmeye çalış… Fakat mutlaka hayal et, canlandır hayalinde.
Çok soğuk, sulu sepken kar yağan, bir kış gecesini birlikte yaşıyoruz. Bir ormanda, dağ evindeyiz. Burası ağaçtan yapılmış, tomruk odunlarından çakma bir ev. Ormancıların dinlenme evi dedikleri, evlerden biri.
Bir yerden ödül kazanmışız… Birlikte o evde, yalnız ikimiz baş başa, birkaç gün kalıp, sevdamızı paylaşacağız. Vay beee… İşe bak. Hayali bile ne hoş. Gerçekmiş gibi heyecanlandım. Olmaz böyle bir şans. Olsa olsa, ancak Allah’ın bir mucizesi olur… Ne hoş, ne güzel. Ayrıca elli-yüz metre uzaklıkta başka bir orman evinde de bir başka ekip kalıyor.
Bizim aşk filmimizi çekiyor. İhtiyaç olmadıkça bizi rahatsız etmiyorlar. Ve de ortalıkta hiç görülmemeye çalışıyorlar. Film bu ya… İkimiz de bu filmin başrollerini canlandırıyoruz. Konusu da şöyle: Birbirini delicesine seven iki aşığız. İkimiz de çok zenginiz ama ayrı kişilerle evliyiz. Mutsuz birer evlilik yapmışız. Geç zamanda, ileri yaşlarda birbirimizi görüp sevmiş, âşık olmuşuz… Birbirimizi deliler gibi seviyoruz. Modern zamanda, eski dönem aşkı gibi bir şey… Yuvalarımızı dağıtmak istemiyoruz amma, deliler gibi de birbirimize aşığız. Tüh beee… Ne aşkmış yahu? Gerçekten bu aşkı biz mi yaşatıyoruz? Çok dramatik oldu değil mi? Dur sonunu bekle…
Ne yapacağımıza karar veremiyoruz. İşte, yıllarca bu yasak aşkı yaşayıp, bir türlü gerçekleştiremediğimiz bir sevdayı son kez, bir araya gelip, gerçekleştirip temelli ayrılmak üzere karar verdiğimiz bir anda, katıldığımız bir eğlence partisinde, dans ederken bir firma tarafından, YILIN ÇİFTİ, güzelleri seçilip o evde, birkaç günlük kalmak üzere, o firmadan ödül kazanıp, o dağ evine getiriliyoruz.
Bizi büyük bir eğlence eşliğinde, düğün alayı şeklinde getirip, o dağ evinde baş başa bırakıyorlar… Bir de ödül veren firmanın çekilecek reklam filmi için, bir film ekibi de orada hazır bulunuyor. Hem bize karlar arasında bir reklam filmi çektirecekler, hem de ihtiyaç halinde bizleri korumak üzere birkaç usta atıcı, keskin nişancı ile orada, yakınımızda bekliyorlar. Fakat bizi rahatsız etmemek için de azami titizliği gösterip, pek meydana çıkmıyorlar… Çünkü filmin senaryosuna göre biz yeni evliyiz. O dağ evine de balayı için gelmiş durumdayız. Nasıl ama senaryo, müthiş değil mi? Harika…
Gece oluyor… Dışarıda buz gibi bir hava var. Her yer buz kesiyor. Ağaçlar, dağlar, yer-gök sanki karlarla kaplanmış gibi… İçeride büyük bir ocak var. Yer ocağı ama şömine şeklinde yapılmış… Şöminenin önünde büyükçe bir halı var. Halının üstüne deriden ayı postuna benzer bir şeyler atmışlar. Uzun kabarık tüylü… Üstüne bastıkça ayakların içine batıp, kayboluyor. Yumuşacık… Fakat kimse farkında değil. Gündüzden içeriye büyükçe bir boz ayı girip gizlenmiş…
İkimizi araçla getirerek evin kapısında bırakıyorlar. Kol kola içeriye giriyoruz. Bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. İçeride ayı olduğunu bilmiyoruz. Diğer görevliler de farkında değil. Bilmiyor onlarda. Evin girişinden yatak odasına ya da şöminenin önüne kadar seni kucağıma alıp taşıyorum. Evin kapısını kapatıp kilitliyoruz. Baş başayız artık… Tam soyunmaya başlıyoruz, ayı ortaya çıkıyor… Saldırıyor. Ben öne atılıyorum. Bana bir tokat darbesi vuruyor, ön ayaklarından biri ile düşüp bayılıyorum. Tırnaklarından yüzüm, dudağımda çizilip yaralanıyorum. Kanamaya başlıyor.
Ayı seni kucakladığı gibi kapıya bir tekme vurup dışarı çıkıyor. Ormana doğru kaçmaya başlıyor… Ben evde baygın yatıyorum. Hiçbir şeyden haberim yok. Ben bayılınca sen de ayıdan korkup bayıldığın için sen de her şeyden habersiz hareketsiz duruyorsun.
Öbür evdekiler ayıyla senin evden çıkışını görüp ayının arkasına takılıyorlar. Araçlara binip peşinize düşüyorlar. Birkaç tanesi de bizim kalacağımız eve gelip beni baygın bulup ayıltıyor, ilkyardım çantalarındaki ilaçlarla tedavi ediyorlar. Biz de sizin peşinize düşüyoruz. Bir yere geliniyor ki sık ağaçlardan, yol olmadığından araçlarla gidilemiyor. Yaya takip edilmesi gerekiyor. Araçlardan iniliyor, havaya ateş edilip ayı korkutulmaya çalışılıyor. O sırada bizim ekip de onlara yetişiyor, bende ayılmış olarak yanlarında sizi takip eden ekibe katılıyoruz.
Ben elime bir silah alıyorum. Sen hala ayının kucağında baygın yatıyorsun. Ayının ayaklarına nişan alıp ateş ediyorum. Ayıyı ayağından yaralıyorum. Bozayı can acısıyla seni orada yere bırakıp, ormanın karanlıklarına dalıyor… Ormancılar ayının peşine takılıp ormanda karanlıklara karışırken, ben de koşup senin yanına geliyorum. Seni kucağıma alıyorum. Seni o dağ evine getiriyoruz. İlaçlar verip ayıltıyoruz, şöminenin önünde… İyileşip kendine geliyorsun. Boynuma sarılıp ağlıyorsun. Bense; “Her şey bitti. Korkma ben buradayım…” diyerek, seni kucaklıyorum.
Ormancılar, bizi baş başa bırakıp öteki eve çekiliyorlar. Ben de sana sevdiğimi söyleyip öperken, reklam filmi bitiyor… Ödül olarak da o dağ evinde üç gün, üç gece kalıyoruz. Ayılar olmadan ve ayı korkusu olmadan tabii… Sakince baş başa, yalnız ikimiz. Her gün dizinde yatarak sabahlıyorum.
Ve, gerçek… Sabah gözlerimi açınca, birde bakıyorum ki, yalnız yatağımda sensiz yatıyorum. Her zamanki özlemimle… Üzülüyor, öbür tarafıma dönüyorum. Sen yoksun. Yine yoksun…
Suat TUTAK
YORUMLAR
""Ben yine o deliyim güzelim… Yine sana; deli saçması gelebilecek amma, sevgi dolu sözlerimi, sitemlerimi, özlemlerimi, aşkımı, yakarışlarımı sıralamadan söylemek istiyorum. Şuan, birkaç dakika öncesinden, bugün dünden, dün ise önceki günden daha çok seviyorum seni… Artan bir aşkla, arzu, istekle, özlem ve arayışla istiyorum seni… Deliler gibi. Aç""
Bu sözleri okumaya başladığım andan itibaren gözlerimden yağmurlar indi.Çünkü bu sözleri bana söyleyen biri ellerimdenkayıp gitti."İtden aç,yılandan çıplağım"
Yüreğinize sağlık...saygılarımla