- 891 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİSİZ YAŞANMAZ ... (Denemelerim)
D E N E M E
Tükenmek bilmedi şu bekleyişim... Hep bekleyen ben oldum. Bekleten değil... Ömrümce; yıllar yılı, çok şeyleri ben bekledim hep... Ne yazık ki, kimse kulağıma eğilip de; “Ne bekliyorsun sen..?” demedi. Onu söylemeyi bırakın, beklediğimi görenlerden bazıları, yüzüme ters ters bakıp; “İşin, gücün yok mu kardeşim, senin..!?”der gibi, tavır gösterenler bile oldu içlerinde... Bilmiyor vatandaş, ne yapsın? Tabii öyle davranacak. Neden mi? Elbet hayat savaşının zorluğundan... Çetin oluşundan.
İnsanlar çok yıllar öncesinden “Sevgiyi” sarıp sarmalayıp, göndermişler... Hem de; yedi kat yerin altına gömmüşler ki, bir daha ortaya çıkmasın, hortlamasın diye... Bir tek, göbek lerine kazık çakmadıkları kalmış geriye. Çünkü; sevgiyi öyle öğrenmiş, tanımış birileri..
Sevdiğini alıp veya başka biriyle evlenip yuva kurunca, yatağa girince “sevgi biter” diye, öğrenmişler... O şekilde öğretilmişler. O şekilde, bilinç altına yerleştirilmiş. Hele hele evliliğin üstünden birkaç yıl, yirmi-otuz sene geçti mi, var ya... Allah korusun!.. Ölünün, yeniden dirilmesi gibi sevgiden korkarlar. “SEVGİ” kelimesini ağzına alan olmaz..Unutulur gider. Yerini, yalnızca para... Varsa yoksa para, şan, şöhret, makam, kariyer ve doyasıya şehvet, seks alır.. Geçenlerden kim şehvete, sekse doymuşsa...
“SEVGİ” cazım bu uçurumların; derin vadilerinin dibinde, ya da gölgelerinin karanlığında kalır, gider... Unutulur. Hani bazı tür insanlar vardır, hayatta.. her şeyi güç, kuvvetle, zorla elde edeceğini, sahip olacağını, kaba kuvvetle yaşamın her safhasında başarılı olacağını sanırlar... Onu savunurlar. “Şiddete şiddet gerek...” diye, bas bas bağırırlar. İşte onlar da; sevgiyi çoktan unutmuş hatta, ömrünce adını bile duymamış kişiler, türleridir insanın... O tür şiddet yanlısı olanlar öncekilerden daha insafsız, acımasız, insana hiç değer vermeyen, kötü ruhlu olan varlıklardır.
Ne yazık ki o kötülük; onların ruhlarından gelen, özellikleridir. Ruhu kötü olan insanlardır onlar.. Onlar için varsa yoksa kötülüktür. İlle de kötülük, var olmalıdır. Yaşamalı, yaşatılmalıdır. Onlar aynı gün içinde birkaç kez, birkaç varlığa kötülük yapmazlarsa, o gece rahat uyuyamazlar, rahatsız olur, kriz geçirecek noktalara gelirler..
Bu tür davranışlar onların bilinç dışı yaptıkları hal ve hareketlerdir.. Bilinçle yaptıkları zamanlarda olur. O da, bilincin baskısı, iç güdüsel yönlendirme ile o davranışa zorlanırlar. Çok nadir de olsa; zaman zaman bu davranış şekline, bilinçlerinin zorlayıp, yönlendirmesiyle, ortaya koydukları kötü ve feci görünüşlü sonuçlara, onlar da üzülür gibi görüntü verirler. Belki de gerçekten üzülürler. O anki ruh yapıları ve bulundukları atmosfer durumu, bu gibi farklılıkları oluşturur.. O an için siz bile aldanırsınız, bu değişikliğine onun... Fakat; az zaman sonra yanıldığınızı görür, anlarsınız. Çünkü o andaki, o kötü ruh, onu tekrar etkisi altına alır. Yine varlıklara acı vermeye, işkence etmeye başlar. Damarlarında dolaşan kanı, bilinç altında sinsice hazır bekleyen, o sessiz kötülük yapma isteği ve de duygusu, aniden devreye girer.. Beyinciğinin gönderdiği emir ve sinyallerle saldırgan ve de acımasız oluverir. Eğer bu halini bilmiyor, tanımıyor, hazırlıksız olarak boşta bulunuyorsanız, size çok zarar verebilir.
Tufandan önceki, sessiz hava gibidirler... Aniden patlak verir, ortalığı toz dumana katar. Kırar, döker, verebildiği ölçüde zarar verir..
Zavallı “Sevgi..” bu duygular arasında unutulur, zaten yok olup gider... Bu tür insanlar daha çok çocukluklarından; birlikte büyüterek beraber getirdikleri sorunları sonucu, bu yapıda bir karaktere bürünürler. Onlar; zaten çocukluk döneminden itibaren, birer ruhsal vaka olarak yetişirler... Ya parçalanmış, dağılmış bir ailenin çocuklarıdır.. Ya çok ekonomik sıkıntılar içinde, onuru kırılıp büyümüş, açlık sınırında yahut da açlık sınırı altında olan aile çocuklarıdır çoğu.. Genelde de hem eğitim seviyeleri düşük, hem aile kültür seviyeleri alt sınırda, hem de çalışan aile büyükleri olması sebebiyle, aile sıcaklığı, birliği ve de sevgisinden uzak olan çocuklarda rastlanan, bir çeşit ruhsal bozukluktaki çocuklardır onlar.
Öylesi çocuklar her yerde yalnızdır.. Ailesinde, aile çevresinde, okulda, mahallede, arkadaşları arasında hep yalnızdırlar... Yalnız kalarak, yalnız yaşayan, ömrünce de belki yalnız kalmaya mahkum olacak çocuklardır. Onları; karşıdan ilk görüşte hemen tespit edebilir, tanıyabilirsiniz. Ya bir köşeye çekilmişler, grup halindeki arkadaşlarına uzaktan bakan, devamlı düşünceli, dalgın, sefil bir görünümde, alıngan çocuklar, insanlardır. Asabi, sinirli, her şeye kızan, memnun ve mutlu edilmesi zor bir yapıları vardır. Ve en kötüsü, en tehlikeli saplantısı ise, kendisinden başka onun nazarında kötü; düşman ve dünyada fazlalık olan varlıklar gibidir herkes ve her şey...Onun için, hep kavga halindedirler.
Ellerine ne geçerse kırmak, yırtmak, dökmek, parçalamak, ezip, acı vermek isteği içindedirler.. Biraz da dikkatleri üzerilerine çekip, kendilerine ilgi uyandırmak ve sahip çıkılma isteğinden, bu kızgınlık beslenmektedir.
Tuğlaları, cam şişeleri kırmak, kapıları, varlıkları tekmelemek, kavga ile güç gösterisi yapıp, güçlü kişinin kendisi olduğunu yaşıtlarına göstermek, onlara emirler verip, bağırıp, korkutmak, kendi hükmüne göre gerektiğinde acı vererek hükmetmek, yönetmek isterler.. Küçük evcil hayvanların yavrularına eziyet etmek, canını yakmak, yaralamak hatta öldürmek, bu çaresizlik ve mutsuzluğun, sevgi açlığının bir sonucudur. Ama biz sıradan insanlar, bunu kavrayıp, anlayamaz, bilemez ve göremeyiz...
Mutlaka; bir uzman gözüyle bakmak, uzman yetenek ve bilgileriyle, sistemleriyle, vakanın durumuna göre gerekliyse, bir rehabilitasyon merkezinde gözlem altına alınarak, uzman doktorların uygulayacağı kısa, orta ve uzun vadeli seans veya tedavi kürleriyle, öyle kişilere yardım eli uzatılmalı, sorunları teşhis, tespit edilip çaresi bulunmalıdır.. Yoksa; ileriki yıllarda o kişiler, toplumun yetişkin birer ferdi olarak, üstesinden gelinemeyecek sosyal sorunlar yaratabilir.
İşte size; sevgisiz kalan bir çocuğun, kişinin ne büyük sosyal felaket olabileceğini kısaca özetledim.. Sevgi; bir insan için her şeyden daha önce gelir, önemlidir. Sevgiyi bilen, yaşayan, öğrenen, tadan insan hiçbir zaman, toplumsal felakete sebebiyet vermez.. Çünkü; hayatı, yaşamayı, insanları, doğayı sever... Tabii, bunun içine hayvanlar da dahil.. Diğerinden en önemli farkı ise; güzel olan her şeyi sevmesidir.. Ve de; o dengelerin bozulmasına gücü yettiğince, aklı erdiğince engel olur.. Olmaya çalışır.
Ey sevgi!!! Sen nelere kadirsin!... Sen ne büyüksün! Gücün ne büyük. Ama bunu; insanlara anlatabilmek, yaşatmak gerek...
13 Aralık 2007
Suat TUTAK