YAMAN ÖYKÜLERİN YAMAN FİGÜRANLARI...(SOKAK ÇOCUKLARINA İTHAF)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne zaman bir şiir dinlesem onlar gelir aklıma. Dinlediğimde uzaklara dalar, hüzünler sarar yüreğimi. Ne zaman yalnız kalsam buğulanır gözlerim. Yutkunurum sebepsiz.
Ne zaman bir film seyretsem onları arar gözlerim. Köşe başlarında, yılgın...
Çocuklarımız...Bizim değilmiş gibi.
Başına sokak kelimesini yakıştırdığımız...
Farkındamısınız bilmem, her geçen gün binlerce çocuk sokaklara terkediliyor.Sıcacık bir yuva ve sıcacık duygulardan yoksun...
Sokağın soğuk yalnızlığına terkediliyor bu çocuklar, umarsızca...Kimbilir hangi sebeplerle?
Belki yitirilen umutlar, belki de acımasız hayat şartları ve yahut kimbilir, hangi çıkmaz sokak itti onları oralara?
Her ne kadar da görmek istemesek te gözümüzün önündeler onlar. Her yerdeler...
Belki kuytu bir köşede, belki bir Atm’ de ve yahut bir inşaatın o soğuk taş zemininde.
Onlar her yerdeler...Bazen bir parkta, bir cami avlusunda, yalnızlığın, yoksulluğun kol gezdiği her köşede...
Onlar hep yalnızlar...Yapayalnız...
Hayata yalnız gözlerle bakıyorlar. Şefkatten, sevgiden yoksunlar onlar.
Umutların tükendiği, yarınların belirsiz olduğu bir gözle bakıyorlar hayata...Hep bir adım geride kalıyorlar. Hayata bir adım uzaktalar.
Kendi dünyalarına terkedilmişler. Kendilerine ait bir dünya yaratmışlar. Bu günlerini, yarınlarını bölüştükleri bir dünya...
Sızlıyor yüreğimiz, acıyor, onları gördüğümüzde...
Köşe başlarında göz göze geldiğimiz, gözlerinde yılgın tükenişler sezdiğimiz o manalı bakışlar...Soğuk bir ekmeğe el uzatışlarındaki o çaresizlik...Hangi birimizin yüreğini sızlatmıyor ki?
Çok karşılaşırız onlarla. Bir kavşakta, bir camı silerken...Göz göze geldiğimizde, o buğulu yalvarış...Hangi yüreği sızlatmıyor ki?
Kadere, feleğe yenik umutlarla bakmak...Hayatın peşine çıplak ayaklarla vermek...Oysa ne kadar zor heyhat!
Ucundan, köşesinden bile olsa hayata tutunmaya çalışmak...
Yaman öykülerin yaman figüranlarıdır onlar...
Hangi birinin öyküsünü dinlemeye kalkarsanız, yüreğiniz cız eder.
Kimsesizliğin , çaresizliğin, ezilmişliğin izleri vardır öykülerinde.
Daha doğarken yemişlerdir feleğin silesini onlar...
onbeşinde, onyedisinde kayıvermişler hayatın belirsizliğine.
Hayata yakın olmak isterken ırak kalmışlar hayata...
Hep bir adım geriden yaşıyorlar hayatı. Hayata bir adım uzaktalar...
Bizlerden farklı bir dünya yaratmışlar kendilerine. Bu günlerini, yarınlarını beraberce bölüştükleri bir dünya...
Hayatı bir avuç naylona doldurarak koklamaya çalışmak, hayatı...
Belki yetim , belki öksüz, belki de daha da kötüsü, kimsesiz... Yapayalnız onlar.
Sonuçta insan onlar. Bizm çocuklarımız, kardeşlerimiz, onlar...
Onları yalnızlıktan, sokaklardan, kuytulardan çekmek bizim görevimiz.
Gelin onlara ağabey, kardeş, ana , baba olalım. Beraber...
Gelin bu günlerimizi, yarınlarımızı bölüşelim onlarla. Beraber...
Gelin çekip, çıkartalım kuytu labirentlerden onları.
Yol yakınken deneyelim.
Gelin sevgiyle kucaklayalım onları.
Sevgi tohumları serpelim yüreklerine.
Hemen...
Şimdi...
Ama yapalım...
Çünkü yarın, çok geç olabilir...
YORUMLAR
alıntıdır!...
''Haftalardır gündemden düşmeyen tinerci çocuklar, sokaklardan tek tek toplanarak sorun çözülmeye(?) başlandı. Polis "Huzur Operasyonları"nı sokak çocuklarına yönelterek toplumsal huzuru sağlamış oldu(!) Burjuvazinin siyasi arenadaki temsilcileri de kimsesiz çocuklarla boy boy fotoğraflar çektirip demeçler vererek bir yandan duygu sömürüsü yaparken diğer yandan da 'Bu sorunu biz daha iyi(!) çözeriz' mesajı verip seçim malzemesi yaptılar.
Toplumsal sorunların kaynağı olarak görülen sokak çocukları, Brezilya'da topluca katlediliyor, Arjantin'de av hayvanı gibi tek tek avlanıyor, Türkiye'de ya cezaevine ya da ıslahevine kapatılıyor. Yani tüm ülkelerde ya asılıyor ya kesiliyor ya da cezalandırılıyorlar. En iyi çözümlerde "bu çocukların hasta olduğu, ıslahevlerinde, rehabilite merkezlerinde tedavi edilerek topluma yeniden kazandırılmaları" gerektiğinden bahsediliyor.
Sokak çocukları sorunu asıp-kesmelerle, göstermelik tedavi ve yardımlarla çözülebilir mi? Cezasını çekenler, tedavi edilenler daha sonra ne olacak? Onları nasıl bir gelecek bekliyor? Cezalarını çeksinler-çekmesinler, tedavi edilsinler-edilmesinler onları bekleyen yeniden sokakların, işsizliğin, açlığın, sefaletin olduğu bir gelecek!...
Terkedilmiş bebeklerden tutun da 10-20 yaşlarındaki çocuk ve gençlere, 60-70 yaşlarındaki yaşlılara kadar sokaklarda yaşayanlar, kapitalizmin azami kâr hırsının, sömürü çarkının toplumda yarattığı yoksullaşma ve çürümenin bir sonucudur. Tıpkı çöplükte yaşayıp oradan geçinen insanlar, dilenciler, hırsızlar, işsizler, açlar, yoksullar vb. gibi... Ve kapitalist sistem yok olmadıkça çocuğundan yaşlısına, dilencisinden hırsızına sokak insanları hep varolacaktır. Çünkü kapitalizmde üretim artıdeğer sömürüsü ve daha fazla kâr elde etmek için yapılır. Üretime yön veren toplumun ihtiyaçları değil, tam aksine burjuvazinin azami kâr hırsıdır. Servet ve sefaletin derinleşen kutuplaşması da çürüme ve yoksullaşmanın kaynağı da budur. Üretim araçlarını elinde bulunduran burjuvazi tüm zenginliklere el koymuştur. Toplumun çok büyük bir çoğunluğu yoksulluk içinde yaşarken, bir avuç kapitalist servet içinde yüzmektedir.
Burjuvaların böyle yaşayabilmeleri ancak, milyonlarca işçi ve emekçinin açlık sınırı altında sefalet içinde yaşamasıyla, işsiz ve eğitimsiz bırakılan binlerce çocuk ve gencin sokaklarda yaşamasıyla olanaklıdır. Bunlar kapitalist sistemin sonuçlarıdır. Üretim araçlarının özel mülkiyeti ile üretimin toplumsallaşması arasındaki çelişki var olduğu sürece ne sokak çocukları sorunu çözülür ne de insanlık dizginsiz sömürü, açlık, çürüme ve savaşlardan nihai olarak kurtulabilir. Sosyalizmde bu çelişki yoktur. Üretim araçlarının mülkiyeti toplumsallaştınlarak her şeyiyle işçi sınıfı ve emekçilerin olan yeni bir sistem kurulmuştur artık. Sosyalizmde üretim araçları ve iktidar proletaryanın elindedir. Kapitalizmden farklı olarak üretim toplumun ihtiyaçları ve gelişimi için yapılır. Sosyalizmde insanın insan tarafından sömürülmesinin koşullan ortadan kaldırıldığı gibi, toplumsal üretim ve elde edilen ürünler bütün sonuçlarıyla emekçilerin yararına kullanılır. Sovyetler Birliği'nde Ekim Devrimi'nden 1950'lerin ortalarına kadar sosyalist sistemin başarıları bunu göstermiştir. Sosyalizmin Sovyetler Birliği'ndeki kimsesiz sokak çocuklarına yaklaşımını görmek için o dönem kurulan eğitim topluluklarına bakmakta yarar vardır. ''
kaynak: http://www.komunarca.org/index.php?pg=3&p=395
fikir, düşünce ve bilgi aktarımını örten yoğun duygu hitabı bir yazım...
sevgimle kalın...
Evde temizlik için kullandığımız suyun,yazdığımız kalem kağıdın,ekmeğin,sigaranın ve her şeyin çuvallarla topladıkları vergilerini,taş olarak ithal çiçekler olarak,partilere seçim yardımı olarak dağıtıp çar çur etmek varken,sokak çocukları da neymiş.ayy çok sevimsiz,lalelerin yanına hiç yakışmıyorlar........diyorlardır emin olun.İnsanlıktan bu kadar uzak kalmışlar çünkü...Kutlarım duyarlı yazınızı.
Günaydın Arkadaşım.
Biz insan olarak içimize "ADAM SENDE" demeyi kazımışız.
Oysa çocuklarımızı bir gelecek olarak görüp te onlara gereken ilgiyi gösterseydik bugün aslında onlara SOKAK ÇOCUKLARI demek istemiyorum ama adlarını ne yazıkki öyle bellemişiz olmazlardı.
Ben Antalya ve İstanbu^'da UMUT ÇOCUKLARI derneklerinde gönüllü olarak çalıştım. Emniyet binalarının Çocuk bölümlerinde bir yazı asılıydı o zamanlar çok da anlamlı,
"BUGÜN ÇOCUĞUNUZU KUCAKLADINIZ MI ?"
Bizde bu yazıya bir cümle ilave edip dernek şubelerimizin girişine asmıştık.
"BUGÜN ÇOCUĞUNUZU KUCAKLADINIZ MI? KUCAKLAMADINIZ SA BAŞKASI KUCAKLAYACAKTIR"
Önemli olan çocukları sokaktan toplamak değil,sokağa düşürmemek için önlem almaktır.
Suçlu kim ?
Sistem..Çare ne ? EĞİTİM.
Duyarlı yüreğinizi kutluyorum.
Ben bir yazı eklemiştim. ŞEREFSİZLERE DUYURULUR adlı.
Sizin yazınızla örtüşen bir hikaye.
Sevgi ve Selamlarımla.
evet onlar bizim çocuklarımız ve çok ama çok acı bir durum.
iyide neden sokak çocukları..neden o durumda ve sokaklardadırlar..oraya iten ve sahıpsız bırakan kımler...toplum biz olduğumuza göre yine bizleriz...
hem sokağa at hemde sahip çık..çok anlamsız..
baştan sokağa düşmelerini engellememız ve sahiplenmemız lazım gelir...devlet de mıllet de hep bunlara sahip çıkalım falan fistan ve foss..demekle yazmak olmuyor anlayacağınız..icraat lazım..ama maalesef...kutlarım..duyarlı bir konu...sevgimle....