- 902 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANILARIN OYUNU.. (2.Bölüm) Oykilerim - SAVAŞ VE BARIŞ...
Yirmi yıl kadar önce, buluştukları bir gün, iki çocuğu olduğunu söylemişti, Ali.. Yaşları birbirine yakındı çocukların.. Hatırladığına göre, birer sene vardı aralarında, herhalde... Nur topu gibi iki oğlan çocuğuydu onlar. Ali onlar için, deli oluyordu.. Onları çok sevdiğini, her şeyiyle ilgilendiğini, ballandıra ballandıra anlatıyordu. “—Kılıbıklığı da, resmen kabul ediyorum diyen Ali, onlarla ilgilenmekten, büyük zevk alıyorum, hiç üşenmiyorum, diyordu.Savaş ve Barış isimlerini verdiği çocuklarının, bütün zamanını doldurduğunu, kendine ve dostlarına ayıracak hiç vaktinin olmadığını söylüyordu. Zaman zaman eşinden dertlendiği olurdu.. Kendine hiç değer vermediğini, çocuklarla da, hiç ilgilenmediğini söylüyordu.. Fazla açıklamaya girmek istemiyordu ama, ailesinde mutsuzluğun, umutsuzluğun olduğu anlaşılıyordu. Bu sohbeti yaptığımız zaman, çocuklarının henüz bir-bir buçuk yaşlarında olduğunu söylemişti.. Aradan, yirmi yılı aşan bir zamanın geçtiğini düşünürsek, şimdi, kocaman delikanlı, gençler olmaları gerekir.. Belki, yüksekokullarda okuyorlardı, belki de, askerlikleri de bitmiş olup hayata atılmış, olmalıydılar.. Orası, belli değil. Belli olan şu ki ; Ali, o çocukları, kolaylıkla bu topluma kazandırmadı. Kendi çocukluk yıllarının acıları, ileriki yıllarda da, yakasını bırakmadı.. O çocukların mamasını pişirip yedirmek, kakasını, altını temizleyip bağlamak, sağlıklı yetişmeleri için gündüzü, geceye, geceyi gündüze katıp özveride bulunmak, kitaplardak okunduğu kadar kolay değildi.. Bunu ancak, birkaç çocuk yetiştirip hayata hazırlayan,topluma kazandıran kişiler bilirler.. İşte bizim Ali, hayatının her karesini, her anını dolu dolu yaşayan, çile yumağı olmuş, hoşgörülü ama, acıları iyi bilen bir insandı.
Savaş`ın doğumu, Kıbrıs`a çıkartma yapıldığı l974 yılına rastladığı için adına, “ Savaş “ denilmişti.. Barış ise,bir yıl sonra, adadaki barış sağlandığında doğduğundan adı, “ Barış “ olmuştu.. Ali, hayatı boyunca yediği darbeler sonucu, erken yaşlarda olgunlaşan, bir eğitimci ve öğretim üyesiydi.. Bu acılar onun, olgunlaşan karakter yapısını da etkilemiş, hayatı ciddiye almayan, dış görünüşü önemsemeyen, filozofça yaşayan bir kişi yapmıştı. Her şeyi doğaldı.. Dudaklarını kısarak gülümseken, beyaz parlak görünüşü ile dişleri bile, onun ne derece acılar yaşadığını anlatıyordu.. Gülücüklerinde, her zaman, bir hüzün serpintisi göze çarpıyordu. Hele gözleri... Etrafında oluşan kırık çizgilerle, hayat yollarındaki iniş çıkışları,zorlukları, dikenlerin , taşların bıraktığı canlı izleri, görülebiliyordu. Ama o hiç, şikayetçi olmazdı.. Her zaman gülümser, zaman zaman attığı kahkahaları ile, gözpınarlarındaki yaşları gizlemeye çalışırdı..Hayat dolu bir insanın, zorlu oyununu sergiliyordu ama, yalnızca yaşamın dışındaki mutlulukları, yansıtmaya çalışıyordu..
O, çeşitli mineral paslarıyla, dış yüzeyi kaplanıp örtülen, değerli bir madendi.. Paha biçilmez bir cevher gibiydi. Fakat onu, keşfetmek, hiçte kolay değildi. Elinizle, dış kabuğunu saran, o paslı yüzeyini silmeniz, yeterli olacaktı ama, nereden bilebilirsiniz ? Onu, yaşamadınız ki...
İnsanları tanımak, onları anlayabilmek, onları yaşamakla olur. Dış görünüşleri, insanların aslı değildir.. Bunu, bilmek önemli... Öğrenebilmek kolay olmaz.Olmamıştır da... Bazen, ömürler sürebilir, onları tanımanız.. Belki, bunu öğrenmeden de, ömrünüz bitebilir...
Suat TUTAK
ANILARIN OYUNU.. (2.Bölüm) Oykilerim - SAVAŞ VE BARIŞ... Yazısına Yorum Yap
"ANILARIN OYUNU.. (2.Bölüm) Oykilerim - SAVAŞ VE BARIŞ..." başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
16 Haziran 2009 Salı 16:30:20
selamdeniz bey kardeşim.Sayfama gelip ziyaretinizle bana onur verdiniz.Şeref duydum.Teşekkür ederim.Değerli yorumlarınız beni motive etmiş ve gurur vermiştir.Mutlu oldum. Sizi he zaman sayfalarımda görmek beni daha çok onur verecektir.Beklerim.Sevgi ve saygılarımla.
[email protected] Selamlar.