- 620 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
08 Mart 2009 Dünya Kadınlar Günü!..
Bizler için her kadın çok önemlidir. Kadınlar bir kardeş, bir abla, bir hala, bir teyze, bir öğretmen, bir amir, bir sanatçı, bir sevgili, bir esnaf, bir işçi ve en önemlisi tüm ANNE olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınlar, masum bir bebek olarak doğan çocukları iyi veya kötü yetiştiren annelerdir. Annelerimiz, kendi gözümüzde çok büyük bir öneme sahip olduğu gibi, en kutsal değere layık görülmüş tek varlığımızdır.. Kadınları sadece yılın bir gününde hatırlamak elbette onlar için büyük bir haksızlık olacaktır. Kadınlarımızı yıl boyunca hatırlayalım ve hakkettikleri yerlere gelmesi adına elimizden geldiğince mücadele etmeliyiz ki, kısmen de olsa borcumuzu ödeyebilelim. Peki bu 8 Martta ne oldu da Dünya Kadınlar Günü ilan edildi. İşte bu yazımda bu konuyu ele alacağım. 08 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde yaklaşık 40.000 dokuma işçisi erkek ve kadın, daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak, polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı. Bu nedenle, değişen tarihlerde kutlanıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921′de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960′ lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler’ in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York’ta ölen işçilerin anısına yapıldığının yazılmamıştır.Ülkemizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. 1977’de UNESCO’nun 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak açıklamasından bu yana dünyanın her yerinde ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanmaktadır. 8 Mart sadece kadınları hatırlamaya değil, kadın hakları, kadın-erkek eşitsizliği ve kadına karşı şiddet gibi sorunların da tartışılmasına vesile oluyor. Dünyada kadınların yüzyıldır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin anıldığı ve kadınların güncel taleplerinin ifade edildiği bir gün olarak kutlanıyor. “Birleşmiş Milletler Kadınların On Yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi’nden sonra uzun bir süre herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984′ ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya başlandı.Bütün olumlu gelişmelere karşın, meydana gelen olumsuzlukların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur; Kadına karşı şiddet ve 2007 itibariyle dünyadan verilerle ilgili bilgilerden bazıları şunlardır:Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur.Tahminlere göre 100 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak “yok” görünmemektedir. Bazıları, erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi neticesinde ya doğar doğmaz öldürülmüşler ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlardır. Fuhuşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 1.000.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen 1-2 milyar dolardır.Küresel olarak, daha büyük oranda on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar erkek şiddetinin sonucu veya savaşa bağlı olarak sakat kalmakta ve hayatını kaybetmektedir. En az beş kadından ikisi dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü şekillerde suistimal edilmiştir. Genellikle, bu zorlamalarda bulunan kişiler ya aileden birisi ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın kadın hakkını ihlal şeklidir. Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda üç milyondan fazla kız çocuğunun cinsel organlarına kadın sünneti adı altında hasar verilmektedir. Bu oran, 30 saniyede bir kız çocuğudur. Sistematik tecavüz dünyadaki birçok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda’daki 1994 soykırımı esnasında 350.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir. Araştırmalar, kadına karşı şiddet ile HIV virüsü arasında yükselen bağlantıyı göstermekte ve HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurbanlarının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Dünya üzerindeki tüm sorunları çözebilmek için mutlaka kadınlara gereken önemi toplum olarak vermek zorundayız. Özellikle; yasama, yürütme ve yargı alanlarında çalışan kadınlara niceliksel ve niteliksel açıdan hakkettikleri önemi vermek adına somut adımlar atılmasını sağlamalıyız. Mart 2009 Yerel Seçimlerinin yaklaştığı bu günlerde, yerel yönetimlere talip olan adaylar, meclis ve il genel meclisi üye listelerini en az %50 oranında kadınlardan oluşturmuş olmalarını dileriz. Hepimiz biliriz ki, kadın elinin değdiği her iş ve işlem bir başka güzel ve özel olmaktadır. “Ana gibi yâr olmaz!..” derken, bu sözlerimize sonuna kadar sahip çıktığımızı ispat etmekle mükellef olduğumuzu belirtmek istiyorum. “14 Şubat 2009 Sevgililer Günü”, “Anneler Günü”, 08 Mart Dünya Kadınlar Günü” vb. özel günlerin yanında dini ve ulusal günleri çoğaltmak ve yıl boyunca kadınları kucaklamak ve kollamak adına %50 oranında söz hakkı vermek adına çok samimi yasalar çıkarmak zorundayız. Bu vesile ile annemin ve milliyeti memleketi ne olursa olsun tüm annelerin iki ellerinden saygıyla öperim. 08 Mart 2009 Dünya Kadınlar Günü, kadınlar adına tüm güzelliklerin başladığı özel gün olsun!... Aşağıdaki şiirimi, öncelikle cefâkar ve vefakâr Anadolu kadınına ve daha sonra etnik köken ve inanç ayrımı yapmaksızın tüm dünya kadınlarına “Dünya kadınlar Günü’nü candan yürekten kutlayarak armağan ediyorum.
Dünya Kadınlar Günü 2009 (ŞİİR)
O bir kadın...
Evrensel bir varlıktır
Yokluğu bize darlıktır
Erkek zavallıdır onsuz
Nesillerin doğuşudur sonsuz.
O bir kadın...
Özdeş olmuş toprak ile
Çile çeker, acıları bile bile
Sevgilerini verir karşılıksız
İnsanlarımı bırakmaz kılıksız.
O bir kadın...
Damarlarımızda akan kan
Bedenlere tatlı birer candır
Gönülden taşır aylarca bizleri
Nasırlaşsa da çok güzel dizleri.
O bir kadın...
Her makamlının biyolojik anası
Tarihlerin ise ölümsüz bir atasıdır
Sağlık ile yetiştirir masum bebekleri
Eğitim verir uçuşan tüm kelebeklere.
O bir kadın...
Arı gibi çok çalışır insandır
İnsanlara hizmet eden lisandır
Ezeli ve ebedi sürekli zamandır
Tükenen tek şey ise sarı samandır.
O bir kadın...
O, çok güzel bir çiçektir
Ölümsüzlük şerbetini içirendir
Çünkü; O, üretken bir kadındır
Nice, Sekiz Mart’lar sana armağan olsun, ey kadın!...
YORUMLAR
Sayın Temiz yazınızın içeriği güzel olabilir okumadım çünkü paragraf başları yok dümdüz yazılmış giriş,gelişme,sonuç bölümleri olurdu kompozisyon yazdığımızda.Bir yazıda paragraf başları oldukça önemlidir.Paragraflar, bütün bir konunun ayrı ayrı bölümlerini ifade eden, kendi içinde de bütünlüğü olan birimlerdir. Bu bakımdan iyi düzenlenmiş bir paragrafta cümlelerin açık, etkili ve birbirine bağlı olması gereklidir.
Uzun bir yazının bölümlere ayrılmaması okuyucuyu yoracağı için yazıdaki çeşitli ana fikirlerin birbirinden ayrılması paragraflarla mümkün olur. Böylelikle yazının kolay okunması ve anlaşılması sağlanır. Yazıda ilk satırın biraz içeriden başlaması (paragraf şekli), bir düşüncenin veya konunun bir bölümünün tamamlanıp diğer bir bölümüne geçildiğini gösterir. Böylelikle okuyucunun ilgisi devam ettirilir, yazının daha kolay kavranması da sağlanır.
İyi bir paragrafın özellikleri
İyi bir paragrafta;
a) Temel cümle,
b) Yan cümleler (yardımcı fikirler),
c) Birlik,
d) Düzen,
e) Ölçü
bulunur.
a) Temel cümle
Paragrafta, işlenecek düşüncenin özünü oluşturan bir cümle (temel cümle) mutlaka bulunur. Bu cümle, üzerinde durulacak temel düşünceyi açıkça veya dolaylı yoldan ifade eden bir cümle olabilir. Bu cümle paragrafın özeti olarak değerlendirilebilir; ancak paragraftaki diğer cümlelerde bulunan düşüncelerin hepsini kapsamaz.
Temel cümle yazarın üslûbuna göre, paragrafta değişik yerlerde bulunabilir: Önce temel cümle yazılıp yardımcı fikirlerle geliştirilebileceği gibi, açıklamalar yapıldıktan sonra, “işte buradan çıkarılacak sonuç budur” dercesine paragrafın sonuna yazılabilir veya bir başka yol olarak temel cümle paragrafta doğrudan doğruya yer almaz, yazar bunu bizim bulmamızı ister.
b) Yan cümleler (Yardımcı fikirler)
Temel cümle, yardımcı fikirlerle uygun bir tarzda, değişik metotlarla açılarak geliştirilir. (Böyle olmasa, bütün paragrafların birer cümleden ibaret olması gerekirdi.) Paragrafta; ortaya atılan temel düşünceyi, aynı doğrultuda destekleyen yardımcı fikirlerle konu ve düşünce bütünlüğü sağlanır.
Paragrafta işlenen konunun, düşüncenin özelliğine göre ana düşünceyi açmak, geliştirmek için aşağıda sıralanan metotlar kullanılabilir. Bu metotlara düşünceyi geliştirme yolları da denir. Bir paragrafta bunlardan sadece biri kullanılabileceği gibi, birkaçı aynı anda kullanılabilir:
• Tanımlama: Bir kavramın veya nesnenin ne olduğunu, ne işe yaradığını; belirleyici özellikleriyle anlatmaktır. Makale gibi fikir yazılarında ve giriş paragraflarında daha çok kullanılır. Tanımlama, kimdir, nedir sorusunun cevabıdır.
“Yazıcılar, klavye veya daha değişik giriş aygıtlarıyla bilgisayara girilen bilgileri veya yazıları kâğıt üzerine aktarmaya yarayan aygıtlardır.” örneğindeki gibi.
• Örnekleme: Soyut niteliği olan düşünceyi (veya görüşü), okuyanın veya dinleyenin zihninde canlandırmak, onun kolay kavranmasını sağlamak için yapılan somutlaştırmadır.
• Karşılaştırma: Birbiri arasında benzer veya farklı yönler bulunan iki kavram veya nesnenin ortak ya da farklı yönlerini incelemeye karşılaştırma denir. Sık kullanılan metotlardan biridir.
Roman ve hikâye olay yazıları olduğu için benzer yönleri çoktur. Hikâyede olay, romanda olaylar vardır. Kahramanların ve çevrenin tanıtı¬mına romanda çok yer verildiği hâlde hikâyede ayrıntıya girilmez...
• Tanık gösterme: Fikir yazılarında, ortaya atılan düşünceye okuyanı inandırmak için tanınmış kişilerin görüşlerinden yararlanmaya tanık gösterme denir. Okuyucuya veya dinleyiciye “ben bu konuda böyle düşünüyorum ama bu alanın uzmanı ve sizin de tanıdığınız, itimat ettiğiniz falanca da aynı kanaattedir” mesajı verilerek inandırıcılık artırılmaya çalışılır.
• Benzetme: Anlatıma güç kazandırmak için aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki kavram veya nesneden zayıf olanı kuvvetliye benzetmedir.
“Şimdi, buz gibi soğuk su içmek istiyorum.” cümlesinde su soğukluğu yönüyle buza benzetilmiştir.
• Tasvir: Anlatılmak isteneni okuyucuların gözü önünde canlandırmak gerektiği zaman başvurulan yollardan biri tasvirdir.
“Bu balçıktan insanlar, aralarında hiç konuşmadan yürürler. Kiminin sırtında bir tutam çalı, kiminin bir çuval saman vardır. Kimi bir keçi yavrusunu kucağına almıştır; kimi bir mandayı dürtüşleyerek önüne katmıştır. Boz eşek, İsmail’in ardından, başını önüne eğmiş, küçücük küçücük adımlarla yürür.” ( Y. K. Karaosmanoğlu, Yaban)
Temel cümle, zıt fikirlerle de açılabilir. Bu metotta, önce karşıt düşünceler yazılır sonra bunların yanlışlığı belgelerle ortaya konur.
c) Birlik
Paragrafta üzerinde durulan temel düşünceden, işlenen konudan uzaklaşmamaya birlik denir.
Her paragrafta konunun sadece bir yönü ele alınmalı, diğer bir yönüne geçileceği zaman yeni bir paragrafa başlanmalıdır. Bağımsız olarak düşünüldüğünde, her biri işlediği konuyu mükemmel olarak ifade eden cümleler, arada ilgi olmadan bir paragrafta toplanırsa paragrafın konu bütünlüğü, birliği bozulmuş olur. Her cümlenin bir yönüyle temel cümleye bağlanmasıyla paragrafın birliği sağlanmış olur.
Meselâ bir yazıda sınıfın tanıtımı yapılacaksa; sınıfın konumu, ölçüleri, eşyası, öğrencileri... her biri ayrı paragraflarda işlenmelidir.
d) Düzen
Paragrafı oluşturan temel cümle ve yardımcı düşüncelerin, işlenen konunun özelliğine göre bir sıraya konması gereklidir. İlginç fikirlerin ve ayrıntıların mantıklı bir düzene göre sıralanması, okuyucunun paragrafı daha kolay kavramasını sağlar.
Konunun özelliğine göre; zaman, bakış açısı, görüş tarzı ve mantıkî düzen ölçü olarak kullanılabilir. Zamana göre yapılacak bir düzenlemede olaylar veya konu geçmişten bugüne veya bugünden geçmişe doğru bir sıra izlenerek yazılır. Zamana göre sıralama; hikâye, roman, hatıra, biyografi, öz geçmiş gibi yazılarda daha çok kullanılır. Görüş tarzına göre yapılacak düzenlemede; yuka¬rıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya; sağdan sola, soldan sağa; içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye; uzaktan yakına, yakından uzağa gibi bir sıra izlenir. Tasvir bölümleri genelde görüş tarzına göre düzenlenir. Mantıkî düzenlemede ise genelden özele, özelden genele; parçadan bütüne veya bütünden parçaya doğru bir sıra izlenir. Düşünce yazılarında bu metot daha çok kullanılır.
e) Ölçü
İyi düzenlenmiş paragraflar arasında düşüncelerin önemine göre bir ölçü bulunur. Basit konunun işlendiği bir paragrafın uzunluğu ile önemli bir düşüncenin işlendiği paragrafın uzunluğu aynı olmaz. Paragraflar arasındaki bu dengeyi koruyabilmek için şunlar yapılabilir:
Paragrafta işlenecek düşünceler, okuyucuya göre ayarlanmalıdır.
• Önemli düşünceleri içermeyen paragraflar kısa yazılmalıdır.
Yazmaya başlamadan önce konunun tamamı hesaba katılmalıdır.
• Açıklama gerektiren, önemli düşüncelerin bulunduğu paragraflar, diğerlerine göre uzun olmalıdır.
• Paragrafların uzunluğu ile ilgili bir sınırlama olmadığı için bu ölçüyü, yazar ayarlamalıdır.
Paragrafların, birbirine uygun bir şekilde bağlanması gerektiği unutulmamalıdır.
Paragraf çeşitleri
Herhangi bir konunun farklı bölümlerini oluşturan paragrafları, yerine ve özelliğine göre başlangıç paragrafı, giriş paragrafı, geçiş paragrafı, gelişme paragrafı ve sonuç paragrafı gibi çeşitlere ayırmak mümkündür:
Başlangıç paragrafı: Uzun yazılarda konuya girmeden önce, o konuyla doğrudan ilgisi olmayan fakat yine de onu aydınlatmaya yarayacak düşüncelerin bulunduğu paragraftır. Başlangıç paragrafı, yazının ilk paragrafı demek değildir ve her yazıda olmaz.
Giriş paragrafı: Okuyucuyu konuya hazırlamak, düşünceleri (veya olay yazılarında yeri) tanıtmak, onu okumaya yönlendirmek amacıyla düzenlenen paragraftır. Bir anlamda yazının vitrini olan bu paragrafın dikkat çekici bir şekilde, iyi düzenlenmesi gerekir.
Geçiş paragrafı: Özellikle, uzun yazılarda paragraflar veya bölümler arasında ilgi kurmak için düzenlenen paragraftır. Bir paragraftan diğerine geçildiğinde bazen arada bir kopukluk hissedilir. İşte bunu gidermek için iki paragrafı birbirine bağlayan bir geçiş paragrafı düzenlenir.
Gelişme paragrafı: İşlenen konunun düşünceyi geliştirme yollarından istifadeyle, çeşitli yönleriyle açıklandığı, geliştirildiği paragraftır. Yazıda giriş bölümünden sonra yer alır.
Sonuç paragrafı: Giriş veya gelişme bölümündeki düşüncelerin kısaca özetlendiği, ana düşüncenin hatırlatıldığı paragraftır. Usta yazarların yazılarında genellikle bu paragraf bulunmaz. Çünkü yazar söyleyeceklerinin hepsini daha önceden tamamlamıştır. Ancak, değerlendirmeyi okuyucuya bırakmamak (onun yanılmasını önlemek) veya etkili bir biçimde yazıyı tamamlamak anlayışıyla sonuç paragrafı düzenlenebilir.
Paragraflar, (istenirse) konularına göre olay paragrafı, tasvir paragrafı, tahlil paragrafı ...gibi çeşitlere de ayrılabilir.
BİR UYARI: Paragraf çeşitleriyle, yazının bölümleri birbirine karıştırılmamalıdır. Giriş bölümü sadece bir paragraftan ibaret olabileceği gibi birden fazla paragraftan da oluşabilir. Dolayısıyla giriş bölümüyle giriş paragrafı aynı anlamda kullanılamaz. Benzer şekilde, gelişme bölümü de tek paragraftan ibaret değildir. Bu bölümde gelişme paragrafları birden fazla olur. Sonuç bölümü ise bir paragraf olabileceği gibi birkaç paragraf şeklinde de düzenlenebilir. Düşünce yazılarındaki giriş, gelişme, sonuç bölümleri; olay yazılarında serim, düğüm, çözüm şeklinde adlandırılır.
DİLİN KURALLARINI BİLME
İyi bir yazı yazmak veya başarılı bir konuşma yapmak için dilin (ses bilgisinden cümleye kadar bütün) kuralları, söz varlığı çok iyi bilinmelidir. Kelimelerin anlamlarını, bunlar arasındaki anlam inceliklerini ve dilin ifade kabiliyetini iyi bilmek, yazana (veya konuşana) kolaylık sağlayacaktır. Bu konudaki birikimin bir anda oluşması elbette mümkün değildir. Kişi, öncelikle konunun önemine inanır, bol bol okur, araştırır, yazma alıştırmaları yapar, sabırlı olur ve bunu zamana yayarsa bu birikimi kazanabilir.......İçerik için yeniden gelmek üzere şimdilik hoşçakalın....Saygımla...
Eş:)Hülya tarafından 5/31/2009 12:38:20 PM zamanında düzenlenmiştir.