3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
925
Okunma
Sorma bana, hiçbir şeyi bilmiyorum unuttum dünde kalan ne varsa
telli duvaklı gelin ettim özlemlerimi saldım rengarenk uçurtmayla
gökyüzüne….
Gittiler ya! Bak gözlerime düğün evi şenlik yeri, mahzun ve boynu bükük değil bakışlarım bilinmezliğe esir değil…
Papatyalarda ve ters çevrilen fincanlarda medet umduğum sualim değilsin bundan böyle….
Her günün sonunda evime dönüp topuklu ayakkabılarımı çıkartıp
-Neden? Kadınım sanki diyerek küfrü basıp yüzümü maskeleyen makyajı sildiğimde günün yorgunluğunu atmak için denizin yosun kokusunun sindiği balkonumda çayımı yudumlamayı unutup gözlerimin ufka takıldığı anlardaki düşüncelerimde olmayacaksın…
Yerleştirme yüzüme misafirim değil artık bakışların, sorgulayan gözlerle bakma bana sildim hafızamdan sorularının cevaplarını neden ve niçinlerle meşgul değil artık yüreğim…
Özlemimdin ve şimdi yoksun yorulmuş kalbim seni taşımaktan, sarhoş olmak istemiyor melânkolik akşamlarda boşalan bütün kadehlerin dibinde sen varsın….
Eski şiirlerimin satır arasında katran karası oluncaya kadar demleneceksin bundan böyle, güneş yüzü görmeyecek adının yazılı olduğu mısralar sürgüne göndermedim sadece özgür bıraktım beni ve içi sen dolu özlemlerimi…
Belki bir gün anılar sandığımdan tekrar çıkartmaya karar verirsem seni
Güneşle Ayın o bir anlık kavuşmasında olacak bıraktığım andaki gibi
Şimdi elveda vakti….
Selma Ardıç TAN(2009-05-29)