- 1200 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
gladio
gladio!
italyan’ca geniş kılıç anlamına gelen bu kelime dilimize italyan temiz eller operasyonu ile yerleşti.
mafya ve kontr gerilla anlamında kullanılır oldu.
ülkemizdeki her yıkıcı hareketin başlığına eklenen bu kelimeyi ne kadar hakettik?
forumlardaki siyasi iletileri siyasi bilinç yoğunluğuna göre dğerlendirme alışkanlığımdan bu seferlik vaz geçip sovyetlerden günümüze kadar ulaşan
aynı zamanda ekonomiye küresel reset atan günümüze kadar bir siyasi görüş çizmek istiyorum.(bilgilendirme anlamında)
PKK-AKP iktidarı-cumhurbaşkanlığı-ergenekon terör örgütü-deniz feneri yolsuzluğu- ve bunlarla bağlantılı fethullah gülen etkisi.
SSCB yani sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği döneminde ABD’nin bu ülkeye karşı ülkemizdeki ulusalcılık hareketiyle parelel karşı tepki grupları oluşturmasıyla başlamıştır gladio.
asker ve sivil gruplardan oluşan bu tepki birimlerini ülkenin muhtelif yerlerine kurulan silah ve savaş mühümmat depolarıyla desteklemiş bir kontr gerilla oluşmasına destek vermiştir.
bizleri 1980 12 eylül darbesine getiren de bu oluşumdur.
sovyetlerin dağılmasından sonra gladio siyasalaşmış kendisini kurum ve özel derneklerle yenileme yolunda ulusalcılık adıyla hissettirmeye başlamıştır.
uğur mumcu yazılarında gladio’yu eleştirirken okul arkadaşı doğu perinçek’lede dayanışma ve irtibat içerisinde olmuştur!
ABD türkiyedeki siyasal iktidarı belirlemekte gladio’yu sürekli kullanıp siyasi arena’da boy göstermesi için tetiklemiş bunun sonuçlarınıda almıştır.
aptullah öcalan’nın erdal inönü döneminde SHP’den milletvekilliğine aday olması için doğu perinçek’e yaptığı teklif perinçek tarafından ulusalcılığa bir darbe olması endişesiyle geri çevrilmiştir.
zira ö dönemlerde HADEP’in SHP’den seçime girdiğini ve giren adaylarıda aptullah öcalan’ın belirlediğini biliyoruz.
bu teklifi uğur mumcunun ağabeyi avukat cihan mumcuda teyit ediyor.
(ergenekon davasında mahkeme salonunda doğu perinçekin hanımıda!
salonda kendisine ayrılan sandalyenin DTP’li vekil aysel tuğluk’a verilmesine kendisinin salon dışına çıkarılmasına tepki gösterek biz çocuklarımızı PKK terörü yüzünden parka götüremezken yerimin bu örgüt mensuplarına verilmesi gücüme giden en ağır davranıştır demiştir.)
gladio için fethullah gülen endişesi şöyle dillendirilmektedir kendisi tarafından!
2002 yılındaki bir söyleşisinde önümüzdeki ulusalcılık dalgasını mutlaka aşmamız lazımdır!
yine tayyip erdoğan’ın iktidar olmadan önceki söyleşileri ve ABD ile yaptığı söylenen anlaşmalardada buna yakın bir dil kullandığı bilinmektedir.
eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı vural savaşta kitaplarında sık sık bu noktaya temas etmekte tayyip erdoğanın ABD ile yaptığı anlaşmaları yazmaktadır.
şimdi duruma bir bakalım!
bütün avrupa ve ABD PKK’ı terör örgütü olarak kabul etmiş lakin finans ve silah olarak desteklemeye devam etmektedirler.
pekii!
siz hiç AKP iktidarına karşı duran bir ABD ve avrupa gördünüzmü?
hepsi AKP’yi destekliyorlar!
yani hem PKK’yı hem AKP’yi desteklemeye devam ediyorlar.
sebep!
sebep basit ABD’nin AKP’yle yaptığı anlaşma!
biz senin iktidarda kalman için her türlü desteği verelim ama sende bize büyük ortadoğu projemiz için destek ver.
ve tabiki AKP sözünü tutuyor ABD ile yaptığı bütün anlaşmalara uyuyor.
şimdi gelelim ulusalcılara!
AKP’nin ve PKK’nın önündeki en büyük engel ulusalcılık!
ABD’nin bir dönemler sovyetlere karşı kullanmak için destek verdiği gladio siyasallaşınca kendine buyruk bir ulusalcılık hareketine dönüştü.
yine bu hareket aKP’nin önünde bir duvar haline gelip toplumdaki ulusalcılık dinamiklerini harekete geçirdi.
ve ABD programlarını aksatmaya başladı.
şimdi ne olacak ergenekon ile darbe yiyen ulusalcıların bir kısmı cezalar alıp dağıtılacak.
yerine yeni gladio’lar oluşturulacak ABD tarafından.
tabiki bu arada ABD alternatif olarak saadet partisinide gündeme sokacak AKP’ye karşı bunu başlattıda numan kurtulmuşla.
üçlü kolalisyon döneminde bülent ecevite yapılan tekliflerde bülent bey iktidar hevesine mağlup olmamış ve büyük ortadoğu projesine karşı durmuştur.
sonuç?
sonuç kemal derviş devreye sokulmuş ve DSP dağıtılmıştır.
türkiye’nin en büyük talihsizliklerinden biride aptullah gülün dışişleri bakanlığı yapmasıdır’ki o dönemde ABD ve AKP ilişkilerini kurmakta önemli roller almış bu günkü AKP davranışlarının temeli o günlerde atılmıştır.
kürt politikasının temelinde barzani talabani ve AKP işbirliği vardır.
PKK’nın siyasallaşma boyutuda bu işbirliğine engaje olma zorunluluğunu getirmektedir.
PKK içinde bu yapılanmaya karşı olan gruplar eninde sonunda bu heveslerinden vaz geçirilip bir kısmı barzaniye bir kısmıda meclise getirilecektir ve getirilmiştirde.
türkiyenin önüne konulan kabul etmesi imkansız tavizlerin istenme nedeni (harita ve mecliste ki kürt vekillerin olması gibi) ulusalcılığın yok edilmesine karşı durmasını engellemektir.
küresel finans krizi!
üretmeden yanlızca fikir çoğaltımı hizmet sektörü gibi gelirler ile dünya ekonomisini elinde tutan finans sektörü bu suni hiper gelirlerini kaybetme noktasına gelmiş reel sektörlerin önemi bir kez daha anlaşılmıştır.
reel sektörlerin ayakta kalabilmeleri ancak krediler ve desteklerle mümkündür.
bunu sağlayacak olanda devletlerin kendi çabalarıdır.
buda şu anlama gelmektedir ulusalcılık gereklidir ve vaz geçilemezdir.
marksist yaklaşımların ön plana çıktığı ve bu kavramın bu günde geçerliliği olduğunu söylemek tamda doğru değildir.
zira kapitalizm bir ölçüde gereklidir ve çökmesi olanaksızdır.
ancak şu olabilir!
yaşanılan bu küresel krizle birlikte devletler yeni oluşumlar yapılanmasına gideceklerdir ekonomik yatırımlarında.
bu yatırımların yapılması ve takibi yine kapitalist düzene teslim edilebilir.
tabi şartlar bu kez merkezden oluşturulup kontrol edilerek.
asker!
türk silahlı kuvvetleri 12 eylül 1980 darbesinde yönetime el koyduğunda devlet idaresine engaje edebileceği yetişmiş uzman personele sahip değildi.
bu sebeple gladio’nun etkisinde kalmış sivil idarecilerle işbirliğine gitti.
bu işbirliğide yakın stratejik dostu ABD’den geldi.
kendisine verilen isimlerle yeni bir ülke yapılanmasına gidilmesi önerilen silahlı kuvvetler bu oluşumunu turgut özal ile geliştirmeye çalıştı.
ABD bir kez daha başarmıştı gladio’yu yönetmeyi.
daha sonraları bu eksikliklerinin farkına varan silahlı kuvvetler işte o zamanlardan başladı sivil inisiyatif alabilecek uzman personel yetiştirmeye.
buda şimdilerde zaman zaman şikayet ettiğimiz asker siyasallaşıyormu sorularına neden olduğu gerçeğini getirdi.
asker siyasallaşmıyor.
siyaseti öğreniyor.
ekonomiyi öğreniyor.
ve yine uluslar arası ilişkileri öğreniyor.
neden?
12 eylül 1980 de düştü duruma düşmek istemediğinden.
kısaca hazırlıklı olmak istiyor her duruma!
bu iyi birşeymi?
bunu zaman gösterecektir.
dünya ekonomisi nasıl çöktüyse bir gün siyasette çökebilir.
merkezi hükümetler bir dayanışma prosödürü oluşturan çıkarlarının çatışma döneminde birbirlerini yok etme sevdası yaşayabilirler.
ülkemiz her bakımdan bir kuşatılmışlık yaşamaktadır.
bizlerin savunma yaparken ideolojilerimizi belirleme noktasında dayandığımız siyasi ve ekonomik gelişmeleri bilmediğimiz var sayımından yola çıktığımız için değildir ulusalcılığımız.
bizim ulusalcılığımız ülke bütünlüğü açısından dayanabileceğimiz güvenebileceğimiz yegane kurtuluşumuz olduğundandır.
------nato oluşumundan önce batı birliğinin gizli komitesi günümüz gladio’sunun ilk temelleri müttefikler tarafından Clandestine Committee of the Western Union adıyla kurulan gizli bir örgütle başlamıştır.
bundan bir yıl sonra yani 1949 da nato kurulup birleşmiş milletler bir pakt ile birbirine bağlanınca bu örgütle çalışmaya başlamış entegrasyonunu Clandestine Planning Committee ismi adı altında kendine özerk bir büroya dönüştürdü.
Supreme Allied Commander in Europe adıyla bu birim geliştirilerek yüksek avrupa komiserliğine kadar ilerleyecek biçimde kendini yenileyip gladio oluşumunu milletlere yayma girişimlerini oluşturmaya başladı.
tabi benim yukarıdaki yorum yazılarım normal insanımızın yani işinde gücündeki halk tabanlarını bir takım oluşum kelime detaylarından sıyırıp bir sadelik içerisinde anlatabilme bilgilendirme amacımdan dolayı bilimsel olabilecek karmaşık verilerden uzak tutmaktı.
gelen tepki yorumlarında bunu bir nebze başardım sanırım efendim şimdi Supreme Allied Commander in Europe adıyla çalışan bu büroya bağlı görevliler üst rütbedeki askerlerin çoğunluğu amerikan ordusundan seçiliyordu.
belçikanın mons kentinde faaliyet gösteren bu büro amerikalıların etkisine girmişti bile ve artık ağırlıklı olarak Washington ile çalışır olmuştu.
bu büronun ana faaliyet esası ülkelerdeki gizli faaliyetleri yürütecek şebekeleşmeyi oluşturacak küçük birimler halindeki gladio kuruluşlarını organize etmekti.
yaklaşık bütün avrupa ülkelerinide kapsayan faaliyet alanları içerisinde türkiyede vardı.
tabi finansal idari etkisi genelde CİA’nın elinde ve bu gizli servis tarafından karşılanıyordu.
amaç bulunduğu ülkenin siyasi konumunu herne kadar belirlemek olsada askeri alanlarda bir hücre yapılanmasına gidip savaş esnasında o ülkenin silahlı kuvvetlerinin yanında savaşacak milis kuvvetler oluşturmaktı.
kendini silahlandıran bu örgüt bir ayaklanma yada savaş halinde sistem dışı hareket edebilecek karşı durmalara boyu eğdirebilecek taktikler geliştiriyor ve silah mühimmat depoları oluşturuyotdu.
bundan rahatsız olan bazı avrupa ülkeleri meclislerinde bu meselenin açığa çıkmasını isteselerde hiç bir zaman başaramadılar.
taraftarları arasında çoğunluğu oluşturan nazi yapılanma destekçilerinin arasında solcu bireylerde vardı sağın ılımlılarıda.
bu örgütün güçlenmesi bir görüş doğrultusunda kendi vatandaşlarına karşıda hareket geliştirmesi ve siyasi beslenme birimlerini oluşturması çeşitli işkence ve bombalama olaylarına neden olmaya başlamıştı.
bundan rahatsızlık duyan gladia merkezi yönetimi bir gün kendilerine karşıda bir darbe hareketi düzenlenebileceğinden endişe etmeye başlamışlardı.
işte bu nedenle bulunduğu ülkelerdeki gladio hareketlerini izlemeye alıp zaman zaman tasviye edip yenileme gereği duydular.
kısaca devlet içerisinde ordu içerisinde ve siyasi arenada bir çekirdek güç üreten gladio hareketleri bir moda akımı gibi ülkelerin bunlara karşı güven duyma projesine dönüşmeye başladı.
dolayısı ile her ülkede değişik biçimde fakat aynı prosödürle çalışan gladiolar oluşturuldu.
dini ırkı ülkesi ne olursa olsun her gladio temelde birbiriyle kontak kurdu sonuçta yani hepsi nihayette birbiriyle bağlantılı olmak zorunda kaldı.
neden?
nedeni basitti!
para ve silah!
işte bu ikili zaman zaman bunları bir merkezde topladı.
türk -kürt çatışmasının ana temelinde yanlızca gladio’nun olduğunu söylemek doğru olmaz.
ama içerideki aşırı milliyetçilik kavramlarını tetiklemede rolü büyük olmuştur türk gladio’sunun .
yukarıda bahsini ettiğim şekilde ılımlı sağ ve liberallik adı altındada taraf bulmuştur kendine solcularda dahil.
aslında gladio hareketlerini iyi incelediğimiz zaman bazı gizli örgüt yapılanmaları bu harekete dahil olmuşlardır son dönemlerde.
kürt gladio’su diyebileceğimiz başlangıçlarda görülmeye başlamıştır ırak’lı kürt oluşumlarda.
barzaninin yapmak istediğide bu kürt oluşumlarını kontrolünde tutmaktır.
beslenme kaynakları tabiki ABD nin gizli servisleridir.
rusya gladio’su farklı çalışmakta kendi polit büro teşkilatını aşamamaktadır.
dolayısı ile hareket ve yapılanması rusya kontrolündedir.
türk-kürt çatışmasını bir iç savaşa döndürme hareketlerini ankara hükümetleri ve genel kurmay kontrol altında tutmakta son ergenekon operasyonları ile ordu kendi içerisindeki çekirdek gladio yapılanmasını temizleme gayretlerine girmekle vefa borçlarını birbirine karıştırmak gibi endişelerde yaşamaktadır.
---
oğuz gölçik yazar...
YORUMLAR
erolbasci-ugurozaltin
merhaba.
efendim konu içeriğinin zenginleştirilmesine yaptığınız gerçekçi analiz ve katkılarınız için teşekkür ederim.
saygılarımla.
oğuz gölçik yazar...
Güzel yazıydı kutlarım
12 eylül darbesi terörü sonlandırmak için değil özalı tek başına iktidara getirmek ve yunanistanı NATO içine geri alınmasında EVET diyecek adamları iş başına getirdi.
Terör bu işlerin oluşabilmesi için bahaneydi ve 1 günde şak diye kesildi.
şimdi terör niye var ?
AKP nasıl iktidara getirildi ?
Ecevit koalisyonundan halk nefret ettirildi.
Aynen kenan evren den halkın nefret ettirilip oyunu özala attırılması gibi.
o zaman da turgut sunalp ve necdet calp iki fasulye gazından lider çıkardılar özalın karşısına millet özala oy attı tabi
turgut özal ne yaptı ?
çekiç güce destek vererek PKK nın büyümesini sağladı
sonra
AKP de devamında pkk yı meclise kattı şimdi genel af ile olay tam çözülecek
Asker maalesef siyasetten ve ekonomiden hiç anlamıyor bu çok doğru bir sözünüz bende katılıyorum
özalları iktidara asker getirmiştir
AKP iktidarına karşı duran AB ülkesi gördünüz mü diye soruyorsanız biraz anlamsız olur bu soru.
AB de Türkiyeyi istemeyen Fransa ve Özellikle Almanyayı hesapların dışında tutmak sağlıklı değerlendirmeyi engeller.
BU ülkelerin , dolayısıyla AB nin AKP yi desteklemeleri bu yüzden imkansız.Zira zaten senaryolar AKP yi iktidara getirmek üzerine değildi ki.
Son 2004 seçimlerinde de hedef AKP idi ve halk karşısında umulmadık bir yenilgi aldılar.Oysa planlanan CHP MHP koalisyonuydu ve doğal sonucu AB den uzaklaşmak olacaktı.Almanya ve Fransaının istediği gibi tam yani.
Keza Ergenekon eliyle de ülkede terörün sürmesini, dolayısıyla demokratikleşmesi AB ye göre geri kalmış, silahların mayınların bombaların patladığı, terörle şiddetli askeri mücadelelerin yaşandığı, askerin sürekli özel yetkilere ihtiyaç duyduğu, yasaların AB normlarına uymadığı bir Türkiye beklentisi vardı.
Doğal olarak eksikleri olan ve AB ye hala uzak kalan bir Türkiye yani.
Bu eksikliklerin tamamlanmaması için yoğun gayretler olduğunu da sıcak gündemimizden sürekli takip ediyoruz zaten.Deniz Feneri servislerinin Almanya ve AB üzerinden yapıldığını da unutmayalım ayrıca.Keza terör yuvalarına desteklerin de aynı şekilde.AB nin hesabı AKP yi desteklemekten geçseydi bu konularda somut adımlar atardı.Oysa daha Roj tv yayını örneği bile ortada.Almanyada , yayınların durdurulması kararı kaldırıldı dava süreci bitene kadar.
AB normlarına uyum için kriterlere uygun yasaları patır patır geçiren AKP ye elbette "Sen bizim standartlarımıza hızla yaklaşıyorsun" derken, karşı durmaları anlamsız olurdu.Bunu gizli servisleri eliyle yapmaya devam etmeleri bu yüzden.
ABD nin de hesapları farklı olmasına rağmen iç siyaseti kontrol etme çabaları elbette doğrudur.
Ama şunu unutmamak gerekiyor;
ABD ve AB Türkiyede şimdiye kadar hiç bir iktidara karşı duruş sergilemediler ki?
Darbe yönetimlerini bile dsteklediler, demokrasinin önündeki en büyük eksiklik görmelerine rağmen.
Diğer önemli bir husus biz zaten AB ülkelerinin çoğuyla ve ABD ile zaten birçok uluslararası kuruluşta müttefikiz, düşman ülkeler değiliz...
BU müttefiklikler dolayısıyla da zaten hiçbir iktidarın karşısında olmaları mümkün değil bu ülkelerin görünürde.
Bizim de oralardaki hükümetler hakkında düşüneceğimiz gibi.
Karşı duruşlar gölgede kalan faaliyetlerle kendisini belli ederler bu durumda ve AB için PKK ya yaklaşımları, ergenekona destekleri, fener türü davalarıyla durudukları nokta pek destekledikleri sonucuna götürmüyor bizi.