Paşa çayı olsun...
Sıcak ile arası olmayanların,yoğurdu üflemeden yememeyi öğrenebilmesi için,zamanın ateşin üzerinde duran bir demliğin içindeki çay benzeri demlenmesi gerekiyordu.Demlenen çayın demlikten çıkan buharına benzeyen ise zamanın öğrettikleri idi...
Yaşadığınız süre boyunca çocuklarınız olmasa bile,sizleri dokuz doğurtacak her ne var ise yaşamışsınızdır.Doğum sancılarınızdan bir süreliğine soluk alıp,yüzünüze çarptığınız soğuk suyun etkisine benzeyen,soluklanma döneminin ardından yeniden sizi üzen sancılarınızın başladığını ve gitgide sancılarınızla yaşamayı öğrenmeye başladığınızı birçok kez tespit etmişsinizdir..
Aklınızın uç kısımlarından geçmeyen ama her nedense geçip geçmemesi konusunda sizi tereddüte düşüren,olaylar ile karşılaşmışsınızdır.O an içinde kalmış olduğunuz durumun izahını önce kendinize yapmanız gerektiğine inanmış ve ardından ise içinde kalınan durumun sona ermesi için harekete geçmişsinizdir.Her hareketin bereket getireceğine olan inancınızın size fayda getireceğinden yola çıkarak,içinizdeki karmaşaya son vermeye çalışmışsınızdır.
Siz bu çabaları sergilediğiniz an da sizi o duruma sokanların,çocukken çelik çomak oyununu çok oynadıklarını bilemezsiniz.Çelik çomak bulamadıkları anda ise çocukluklarını yaşadıkları dönemlerde en azından elleri ile burunlarını çokça karıştırmış olduklarını anlarsınız.Bütün bu hareketin olmasına neden olanında,içlerinde yaşatmış oldukları fakat nereden musallat olduğunu bilmedikleri kıskançlık karabasınından kurtulmak adına yapılmış olduğunu,sizlerin değil ama onların iyi bildiklerini bilirsiniz..
Sabah gün ışığı yaşadığınız yere,geldiğinde açmış olduğunuz gözlerinizin kenarlarında bazı zaman oluşan çapakların sıkıntısını düşünmeyip,gün ışığının sizi yatağınıza bırakma görevini ay ışığına teslim edeceği ana kadar yaşayacağınız gün içindeki sıkıntıları,kahvaltı masanıza çeşit olacak şekilde kabul edersiniz..Kahvaltı masanızın şenlendiği hissine bir an kapılıp o kapılmış olan büyünün süresinin bir anlık olduğu aklınıza geldiğinde ve o süre dolduğunda ise yarım yamalak şekilde oturduğunuz masanızdan kalkar ve nefes almak adına dışarı çıkmak istersiniz..Dışarıya çıktığınız anda gözlerinizle göreceklerinizin size harikalar dünyasında olan Alice den gelen hediyeler olmasını dilersiniz.Hediye konusuna öylesine sahip çıkarsınız ki yeri gelir içinizde ki Polyanna’nın bile ölene kadar mutlu olmasını istersiniz.Oysa gördüklerinizin sizi daha çok sıkacağından emin olduğunuzda,kahvaltı masanıza kadar gelmiş olan sorunların sert şekilde olan yumruğunu vücüdunuzun bir yerinde hissetmeye başlarsınız..
Sorunların demir yumruk benzeri size uyguladığı şiddetten uzaklaşmak için sığınacak yer ararsınız.Yüreğinizin derinliklerinde var olan sığınağın kapısının yanında asılı duran listeyi karıştırmaya başladığınızda,kimi zaman ulaşamadığınızı size söyleyen metal seslere,kimi zamanda "şu anda meşgulum" cümlelerinin egemenliğine esir düşersiniz.Oysa listede adı bulunanların,sizin hızır acil ambulansının hızında ulaşacağınız kişiler olduğuna inanmış ya da inandırılmış olduğunuzu anlarsınız.Ölü papağanların toprağa verilmeden ki o son hazin olan görüntüye benzer olacak olan suskunluğun ne olduğunu çok iyi anlayacağınız anların yaşanmasına engel olamazsınız.Susarak çatlamaktan korkacağınızı düşündüğünüz an o çatlayan yerlerinize süreceğiniz dost merheminin,size hemen ulaşmayacağınıda bilirsiniz..
Gözlerinizin size ihanet etmemesini dilerken,rüzgar nedeniyle toz kaçmıştır bahanesine sığındığınız gözyaşlarınızın yüzünüzden kumaş olmayan cinsten olan mendil yardımı ile ayrılmasının ardından,kendinizi dinleyebileceğinize inanmanız için kendinizin sesini duyabileceğiniz,şehrin en sakin yerlerine gitmeye karar verirsiniz.Sakinleştirici etkisinin yeşil reçetelere bağlı olmadığını bildiğiniz denizin kenarında oturmuş olduğunuz çay bahçesinde çayınızı içmek için,etrafınızda dolaşan görevlilere gerekli talimatı verirsiniz..Denizin renginin güzelliği ile birlikte deniz kenarında bulunan ağaçların yeşilliği sizi oturduğunuz sandalyeden bir anlığına almış olsa bile,talimatınızı yerine getirmiş olan görevlinin,masanıza bırakmış olduğu çayı size takdim etmesinin üzerine yeniden sandalyede kıçüstü oturduğunuzu anlarsınız..
Masanızın üstünde duran çay bardağına baktığınızda,birden aklınıza çocukluğunuzda sıcak ile aranız iyi olmadığı için,anne veya babanızın size hazırlamış olduğu paşa çayını hatırlarsınız..
Yaşınıza başınıza ayna olmadığı için bakmadan o şekilde hazırlanmış olan paşa çayından içme isteğinizi kendi evinizde yerine getireceğiniz düşüncesini aklınıza bile getirmeden sadece hatırlamış olduğunuz paşa çayınızı düşündüğünüzde ise...
Etrafınızda dönme dolap niyetine dönen dolapların kaçıncı turu attığını,yüzünüze gülenlerin asık suratlarını,canımların çok derin olmayan altında yatan canın çıksınları,doğal sandığınız hareketlerin zoraki olduklarını ve küs olmadan yaşayabiliyorum şeklinde hayat tarzı sürdüğünü bildiklerinizin,kendileri ile küs olduklarını görebileceğiniz tek yerin paşa çayınızı doldurmuş olan bardağınız olduğunu çok iyi anlarsınız..
Baktığınızda her zaman Üsküdarın görüneceği yıllarca size ders niteliğinde öğretilmiş olan paşa çayınızın,sizlere ne göstermiş olduğunu anladığınızda ise;Ne içeceğinizi size soran görevliye sadece,
-Paşa çayı olsun....diyebilmenin keyfini mutluluğunu yaşamak istersiniz..
Başka mı ?
Paşalar kadar olmasada,paşa gibi huzurlu hayat yaşayabilmeli insan...
Başka da bir şey değil...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.