- 396 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EKVATORDA BULUŞALIM !
EKVATORDA BULUŞALIM
Ayışığı mı , güneş ışığı mı ? diye sorun hemen kutuplaşırız..İki insan varsa bir yerde iki görüş olması da doğaldır elbette..Ama kutuplaşmaları sağlıksız hale getiren şey içi boşaltılmış ya da yeterince içselleştirilememiş duygu ve düşüncelerin olgunlaşmamış halinin peşinden nefes nefese gitmektir diyebiliriz..
Etraflıca bilgimiz olan bir konu hakkında genellikle ortak buluşma sahaları vardır az-çok..Düşünme yeteneğimizi , kontrolsüz heyecanlarımızın önüne koyabildiğimiz ölçüde kutuplaşma hastalığımız azalır..Böylece her kutuplaşmadan nemalanan çevreler avuçlarını yalar..Ama maalesef öyle inceden inceye hesaplarla oluşuyor ve oluşturuluyor ki bu bir çok platform ve bir çok meseledeki kutuplaşmalar, içindekilerden çok dışındakilerin işine yarıyor..Son zamanlarda üst üste bu örnekler arzı endam edip duruyor gündemimizde..Hangi birini sayayım size..
Zincirleme Ergenekon dalgaları , Türkan Saylan’ın bu konu ile yaşarkenden çok hastalığı ve akabinde vefatından sonra istismar edilmesi , Mardin de yaşanan katliamdan çıkarılan korucu – devlet ilişkilerine dair sonuçlar , alevi - kürt vatandaşlık hakları yanısıra yavaş yavaş laz ve gürcülerin de isteklerinin gündeme getirilmek istenmesi , öss sınav biçimi ya da biçimsizliği, yurt dışındaki türk okullarının çalışmalarına sadece din karşıtlığı gözlüğü ile bakmak , başörtüsü çözümsüzlüğü , dünya su platformuna karşı iki farklı tutum ve gazetelerin başlıklarından inmek bilmeyen Münevver Karabulut olayı da dahil olmak üzere toplumu ikiye hatta üçe , dörde bölmek için ustalıkla kullanılıyor..
Hortlatılmak istenen duyguların ise bu milleti götüreceği yer aşikar .. Demek ki tarihte yaşanan olayları olup bittikten sonra oturup enine boyuna değerlendirmeye benzemiyor hiçbir şey.. İçinden geçtiğimiz tarihi okuyup-yazarken maalesef en doğru gözlüğü çıkarıp takamıyoruz gözümüze.. Yaşadığımız irili ufaklı her olayı yarım yamalak, fazlası ile yanlı ve özünden uzaklaşmış ideolojik gözlüklerimizle okumaya başlayalı beri hızla kutuplaşıyoruz..Acaba tarih nasıl yazar dersiniz son yıllarda demokrasi , laiklik ve insan haklarına dair yaşananları..
“Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor kırk akıllı çıkaramıyor” olan bitenin bir başka izahı değil mi sizce de..!
En masum konuşmalarımızda başlarız kutuplaşmaya hiç farkında olmadan..Bizim oğlan –sizin oğlan derken..Ya da bizim hoca-sizin hoca derken..Sonra bizim komutan deriz,sizin parti ,bizim başkan,bizim üye,bizim takım..vs. vs..Hep bir ötekine göre gelişir olay ve kutuplar oluşur yavaş yavaş..Daima iyi olan bizim taraftır.. Siyasette ise ipler daha derinden gelen dip dalgalarla, biraz daha farklı yerlerden gerilir ve kopar..
Kutuplaştırmanın maddelerine dikkat çeken kısa bir alıntıyı paylaşmak isterim tam burada..
“ hedef kitleyi belirleyin.
- bir de "öteki" belirleyin.
- hedef kitleyi öteki’ye karşı gaza getirin.
- hedef kitleden maddi destek alın.
- o desteğin bir kısmıyla, öteki’ye yanaşın ve öteki’yi donanımlaştırın.
- hedef kitleye, kendi yaptığınız pislikleri, öteki yapıyormuş gibi anlatın.
- donanımlaşmış öteki’ye karşı hedef kitleyi daha da gaza getirin.
- sonra işleri iyice kızıştırın, 2 tarafı savaştırıp, cephede 2 tarafa da su satın.”
Her şey çok açık değil mi ?
Kutuplaşma gerçeğimize bir de farklı bir kutuptan pembe gözlüklerimizi takarak bakalım isterseniz..
Evet , negatif insani duygularımızın kolaylaştırdığı sağlıksız bir eylem kutuplaşma kısacası..En büyük sebep ötekine karşı duyduğumuz tahammülsüzlük..Ama her yer , her platform “öteki” dolu..Ve birlikte yaşamanın tek yolu mümkün olduğunca spor,siyaset,sosyal,günlük yaşantımızda bir şekilde ötekileşen daha doğrusu ötekileştirdiğimiz cinslerimizle yaşamayı becerebilmek..Yani isteyen kuzeye isteyen güneye gidebilir..Fakat ekvatorda oturup çay muhabbeti yapılabilmelidir sırasında ..
Toplumsal gelişmemizin de bir ihtiyacıdır kutuplaşmak başka bir cepheden bakıldığı zaman..Her geçiş dönemimizde tarafların çekiştirip durduğu ip dengelerin yerine gelmesini sağlıyor gibi görünse de , aslında ay hep yerindedir, Nasirettin hoca meselinde olduğu gibi..Her iki taraf ta sağa –sola çekiştirmeler sonucunda popolarının üzerine düşmeden bunun farkına varamıyorlarsa bırakalım çekiştirsinler o zaman..
Duygusal bir milletiz..Folklorümüz,kültürümüz ,oyunlarımız,şarkılarımız ,türkülerimiz ,danslarımız bize öyle söylüyor..Çabuk galeyana gelen tarafımız bazı iç ve dış mihrakların yönlendirmesi ile oldukça iyi kullanılıyor..Ve biz bunu çok iyi biliyoruz..Bu farkındalığımıza rağmen yine de fitneye,fesada hiç olmayacak zamanda ve yerde kutuplaşmalara kapılmamıza ise sevgi,saygı,empati gibi günlük hayatta uygulayamadığımız , pas geçtiğimiz yanımız sebep oluyor..
“Kutuplaştırılıyor muyuz ? ”Bu kadar mı kutuplaşmaya meyilli çabuk galeyana gelen bir toplumuz hala..Görüşlerinden istifade ettiğim kardeşim Bahadır’ ın dediği gibi “kutuplaşmayı çok mu seviyoruz “ gerçekten de..Birbirimize tahammül etmekten daha mı kolay olduğu için yapıyoruz bunu..Bu kadar da kolaycı mıyız yani..
Evet basın medya bas bas bağırıyor bağırmasına “kutuplaşmanın tohumları ekilmiştir” diye..Ben buna bütün kalbimle ve hayatın bana şu yaşıma kadar kattığı öngörü ve birikimle “hayır “ demek istiyorum..Çünkü herkes herşeyin o kadar farkındayken bunun da farkındadır diye düşünüyorum.. 80 li yılları unutmayan o nesil kalkan olacaktır en azından bu dayatmaya elinden geldiğince , dili döndüğünce , yüreği yettiğince eminim ki..
Kutuplaşarak yaşamayı biz gayet iyi beceriyorduk uzun zamandır aslına bakarsanız .. Birbirimizin farkındalıklarına bulaşmadan ,görmezden gelerek,ilişkileri keserek filan..Bu sebeple akraba ilişkileri de zayıfladı,komşuluk ve arkadaşlık muhabbeti de yok denecek kadar azaldı ya da şeklen yaşanmaya devam etti..
Belki herkesin kendi kutbuna çekilip yerleşmesi bazı ikiyüzlülükleri ortadan kaldıracak ve daha dürüst ilişkilerin temelini atmış olacağız..Kutuplaşmanın meyvesi belki de korktuğumuz gibi bir şey olmayacak..Herkes birbirlerinin farklılığına açık bir saygı ve tahammül ile karşılık verecek..Zaten yıllardır var olan ama yokmuş gibi gösterilen bireysel ilişkilerimizi zedeleyen bu tutumun ortadan kalkmasının tek yolu önce sorunumuzu kabullenmek..Sonra da hastalığın değişmez reçetesini , yani saygıyı , hoşgörüyü , empatiyi hayata geçirerek bir arada huzur içinde yaşamanın yollarını aramak..Ve şu anda kafaları iyice karıştırılmış olan çocuklarımızın , gençlerimizin zihinlerine güzel mesajlar yollamayı başarabilmek..
Çözümsüzlüğün başka bir çözümü varsa söyleyin ..İsteyen kuzeye isteyen güneye gitsin ..Ama ekvatorda buluşmak için bir randevu versin..
25mayıs2009