- 810 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Gıcık bir gıcırtı
Dilde şiiri; şiirde dili kırıp döktüğümüz, parçalayıp söktüğümüz bir oyuncak olarak değil, asırlık bir çınarın sağlam dalına bağlanmış salıncak olarak görürsek öyle sanıyorum ki bu tür siteler asıl görevini de yerine getirmiş olacak.
Bazen öfkeli bir tekmeyle, bazen de omuzlayarak açtığım bu kapıyı, şimdi yavaş yavaş ve nezaketle açmayı deniyorum.
Gıcırdar ise kusuruma bakılmasın, derim; bu edebiyat evinde kimsenin girmek istemediği, arada bir kulağını dayayıp dinlediği loş odanın kapısı açıldığında gıcırdayacaktır elbet.
Bu kötü yola düştüm bir kez, artık nereye götürürse gideceğim.
Hayır!.. Sokak başında, ağzında sakız, gelip geçene laf atan bir kaldırım yosması olmaya niyetli değilim.
Asiye nasıl kurtulur, diye kafa patlatmaya da hevesli değilim. Hem hevesli olsam ne yazar! Buna gücümün yeteceğini sanmıyorum!.. Kime söz anlatacaksın ki!
Hadi kurtaralım şu kızı, desem; ağzımı açmadan gelecek cevapları biliyorum.
-Sana ne, sen kendi işine bak!
-Asiye herkesin, senin tekelinde mi?
-Ne o efendi, Asiye’yi başkalarından kurtarıp kendi koynuna mı alacaksın? Bırak herkes hevesini alsın şu kızdan!
Ben de, peki, diyeceğim, “peki ama eşeğe bile binmenin bir yöntemi vardır, hiç değilse doğru yapsınlar şu işi!”
İşte en fazla bunu diyeceğimden, asla bu kötü yolda kendime yoldaş aramaya cesaret edemem.
Elbette bu işi doğru yapanlar da var; ama onlar da ne etliye karışıyor ne de sütlüye. Bazen ellerinde bir demet çiçekle, bazen de bir şişe yıllanmış şarapla Asiye’yi ziyaret edip gidiyorlar.
Doğru yapılsın dedik şu iş!
Doğru yapmayanlara yalancı övgüler dizilmesin!
Aferin, diyerek hataları önemsizleştirilmesin.
Araba kullanırken kurallara uyulur, uymayanlar en azından ikaz edilir; (uymayanlara zaten trafik magandası diyoruz biz) tiyatroya gittiğimizde perde açılmadan yerimize oturmaya dikkat ederiz, selam seremonisi bitmeden de terk etmeyiz yerimizi, bu tiyatro adabının yazılmamış saygı kuralıdır, buna da uyarız; bir bayan makyaj yaparken ruju kaşında, rimeli dudaklarında kullanırsa olur mu hiç!
Peki!
Dildeki kurallara neden uymayız ki! (Yazılı olduğu halde!)
Sözlü edebiyatta her yörenin kendine özgü töresi vardır, buna lafımız yok! Ancak yazılı edebiyatta töre değil, kurallar vardır.
Da, de bağlacının yazılışı; ya da bulunma hali eki olarak kullanılışı; ki bağlacının yazılışı; ya da aitlik eki olarak kullanılışı. Özel isimlere getirilen iyelik ve hâl eklerini ayırmak için kullanılan kesme işaretinin kullanılmaması ya da keyfi kullanılışı… (Yurt dışında uzun süredir yaşayan ve bu defterde şiirleriyle var olan kalemlere anlayışımızı elbette olmalıdır!)
İşte basit bir örnek. Aşağıdaki iki dizede bağlaç ve bulunma hali eki olarak kullanılan de, da.
Bende seni sevdim.
Ben de seni sevdim.
Bu iki dizedeki anlam farkı görülmüyor mu sizce!
Yani bunlara dikkat etmek, bilinmiyor ise öğrenmek o kadar zor mu?
Bu dil saygıyı hak etmiyor mu? -Özellikle şiirde!-
Bunu bilmemek ya da geç olsa da öğrenmek ayıp değil ki; asıl ayıp olan bunları önemsememektir.
Tema ve anlatımıyla şahane olan bazı şiirlerin mundar edilmesi yazık değil mi?
Pak bir gölün üzerinde yürümeyi beceren birine, yüzme bilmiyor, diyecek kadar kötü niyetli ve önyargılı olmamalı; ancak, bu yeteneğini takdir ederken suyu da kirlettiğini söylemek gerekir.
Dikkatli ve yavaşça açmaya çalıştığım bu odanın kapısı bir iki yerde gıcırdadı galiba!
Ne yapalım, bu gıcık gıcırtıyı kesmenin tek yolu da yağdanlıklara düşmekte!
Bazı sayfalarda yağdanlık olarak dolaşanlar, önce kapıyı yağlasınlar!..
YORUMLAR
Sn. Ömer Nazmi yazılarınızı dikkatle okuyorum...Yaralara tuz basıyorsunuz...Ben kendi açımdan baktığım zaman ve yurt dışında yaşayan başka kültürlerin etkisinde kalan biri olarak eksikliğimin farkındayım ve kendi dilimi unutmamak için edebiyat sitesinde varım...Haa bu bir neden olmamalı elbet...Bir kural vardır ve buna uyum sağlamadığımız takdirde dediğiniz gibi kirletiriz berraklığı...O zaman perde arkasındakilere görev düşmez mi ? Ben yalnışlarım göz önüme döküldüğü zaman mutlu oluyorum ve de itinayla başka bir kez yapmamaya gayret ediyorum..Hayatda ögrendiğim temelsel şeylerden biri ya bir işi iyi yapacaksın ya da yerini başka birine terk edeceksin...Eksikliğini bilen biri zaten uzun bir yol katletmişdir ve eleştiriye de açıkdır benım açık olduğum gibi...
Sn. Ömer Nazmi gerçekler söylenmeli ki kaliteyi yakalıyalım..Kapıları gıcırdatın ki duyalım kapıların açıldığını
Yazınız bir sivrisinek senfonisi gibiydi beynimde uğultu yapan...Ne yanlışlar yapmışızdır...Keşke dedim keşke birileri gıcırtsaydı kapımızı ...Kaleminiz daim olsun. Saygılarımla...
kurakyaz tarafından 5/28/2009 9:16:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
kurakyaz tarafından 5/28/2009 9:19:08 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili İlker kardeşim,
dersin ki, şimdi bu yazıyı kaç kişi okuyacak...
Haklısın ama ne önemi var ki kaç kişinin okuduğunun; bizler doğru bildiğimiz şeyleri zamanında duvarlara bile yazdık; yazdık ve hemen sildiler; ama yazdık...
Hem sizler yetmez misiniz.
Sizlerin düşündüklerime katılmanızı bilmem bana yeter de artar bile.
Mesela, her zaman saygımı eksik etmediğim Sayın Hayrettin YAZICI ağabeyim...
Mesala, yAzdıklarından cesaret aldığım Sayın SİMYACI...
Mesela, katıldığını bildiren Sayın Onur BİLGE...
Mesela, içtenliğine ve kalemine ve de bilgine güvendiğim sen...
Mesela, katıldığını söyleyen Sayın Y.ELİF
Sizler kendinizi bir kişi olarak mı düşünüyorsunuz!
Yanılıyorusun kardeşim, her biriniz benim için bir kişi değilsiniz, bende daha çoksunuz...
Teşekkürlerimle.
Şimdi bu yazınızı kaç kişi okuyacak ve kaç kişi tam olarak algılayabilecek onun bir değerlendirmesini yapmak gerekli bence.Yine böyle faydalı ve naif bir dille kaleme alınmış yazıyı okuyan kaç kişinin suratı buruşacak ve yine kaç kişinin dikkati toplanacak bunu bile merak ettim.Yakın tarihe kadar dilbilgisinin önemini bilmeme rağmen eksikliklerimi hep gözardı etmiştim.Fakat bir süredir şiirin hakkını vermeye çalışmaktayım.Tam olarak hakkını verebilmek için dikkat ve özen gerekiyor elbette.Bu yazınız yani gıcırdata gıcırdata açtığınız kapının iyi ses getirmesini dilerim.Sanırım o odaya daha çok gireceksiniz elinizde bir mumla.Gıcırtı usuldan olsa bile sessizlik ve tepkisizlikten bin kat iyidir.Siz gıcırdatın biz dinleriz efendim.
Saygılarımla
İlkerpamukcu tarafından 5/26/2009 8:44:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Doğru tespit. Örnekten anlaşılan şu: Okumayı bilmiyoruz ama yazıyoruz. Hem gözümüzden, hem sesimizden kaçırıyoruz hataları. Dilbilgisi benim için de öncelikli. Bir durum daha var ki okuyucuyu çileden çıkarıyordur. Şahsen ben çıkıyorum. Dizelerdeki bölünmeler. Herkes Oruç Aruoba olmuş kesik esintiler yayıyor etrafa. Şu bilgisayar ortamı çıktı çıkalı sanki insanlar sadece gözleriyle okuyorlar şiiri. Ahengi yakalamak için aynı şiiri üç beş kez mi okumalıyız? Bu dize bir sonrakinin üçüncü kelimesine kadar devam edecek, sonra bir es ver, kaldığın yerden alttaki iki dizenin sonuna kadar devam et.Bunları mı hatırlamalıyız her tekrarda? Yazım hataları, şekil hataları şiiri bizden uzaklaştırıyor ve böylelikle dediğiniz gibi su kirleniyor.
Yazınızın dikkate alınmasını dileyerek teşekkür ediyorum.
*SİMYACI tarafından 5/26/2009 5:11:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Tepeden tırnağa haklısınız...Benim üstüme alınacağım güzel şeyler var. Yaptıklarımız hayatımızın kümülatif karşılığı olarak görülünce,her şeye evet. Benim özelimde bu aşamadan sonra elbette masumiyet kabul edilmez. Ama,öyle berbat dönemeçlerden geldik ki! İlkokullar tek öüretmenli ve çok sınıflı.A'yı,B'ye katmanın mezun olmanıza yettiği bir düzlem. Ortaokullarda kavratılması gereken dil kuralları,yeterince başarılamadı. Ben yeterli hiçbir Türkçe Öğretmeni'ne rastlamadım. Bir şanssızlık;meslek okuluna düşmüş olmamız. Genel yargı;"Oğlum siz meslek adamı oalacaksınız türkçe,matematik nenize?!"Cinayet bir söylem. Yüksekokul da öyle. Ne kaldı geriye benim edebiyat sevgim ve özel çabalarım. Bir sürü yükümlülüğe kendini vazifeli kılan biri için bunlara zaman ayırmak fantezi gibiydi. İşi ciddiye alınca da alışkanlık oluşturmak çok zor...Değerlendirmelere gelince,biraz insani boyutun,biraz dostlukların,biraz saygının getirdiği karmaşadan doğan sonuçlar. Elbette edebi tenkit olarak bir ölçü teşkil edemiyor. Biraz da sitelere eylencelik olarak bakılmasının da bunda payı var. Kutladım efendim.Selam,saygı...