- 1045 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SADECE BİR RÜYA
Hafif hafif esen rüzgâr, saçlarını dağıtıyordu. Ama umrunda da değildi pek, umursamadı ve hızlı adımlarla yürüdü. Uzun bir yol vardı önünde, fakat sonunda ona kavuşacaktı, güzel bir akşamüzerini beraber değerlendireceklerdi. Mutluluğu, sevgiyi, aşkı bakışlarıyla paylaşacaklar, belki de baharın güzelliğini bugün daha da net anlayacaklardı. Zor olmuştu onun için, uzun zamandan beri sevdiği kıza çok sonra açılmış, karşılığını da geç almıştı. Geleceği düşünmüyorlardı, ne olursa olsun, onlar birbirlerini seviyorlardı ya. Evden çıktığından beri, heyecandan kalbi biraz daha hızlı atıyordu. Öksürdü, biraz ses tonuna ayar verdi, ne de olsa daha başıydı her şeyin. Düşündü, geleceği, neler olabileceğini. Belki de evlenirlerdi, çocukları olurdu. Tesadüf ya ikisi de sarışın, çocukları da onlar gibi olursa ne kadar da güzel olurdu. Belki de ikiz olurdu. Zaten babası ikizmiş ama sonra diğer ikiz olan amcası ölmüş daha bebekken. Genetikse eğer bu, ihtimal yüksekti. Bunları düşünürken, sonunda geldi ve karşıda bekliyordu işte. O hayallerinin kahramanı, hayallerinin kadını, hayallerinin, masallarının en güzeli. Uzun, sarı saçları yine yine yine dalgalanıyordu hafif hafif esen rüzgârda. İntihar mavi gözleri, daha karşıdan kendisini belli etmişti. Şirindi yine ufacık bir çocuk gibi, çok güzeldi yine en olgun kadınlar gibi. Üzerinde en sevdiği elbise… Hani şu, bayramda almıştı galiba, uzun biraz, siyah-gri çizgili. Altında da ona en güzel gidecek olan o siyah pantolonu. Ayakkabılarına bakamadı, gözlerine bakıyordu çünkü o sırada. Yavaşça yanına yaklaştı ve merhaba dedi. Gidelim mi? Gidelim cevabını aldıktan sonra, az önce uçarak çıktığı dik yokuşu artık yavaş yavaş ama mutlulukla iniyordu. Aşkı yaşamaya başlamıştı yavaş yavaş. Ona fark ettirmeden gözlerini kapıyordu, işte o sırada her şey daha farklıydı. Rüzgâr, gökyüzü mavisi, güneşin sarısı, ses tonundaki güzellik ve güzel kokular. Her şey bir bütünü oluşturuyordu. Ruhunun giderek uçtuğunu düşünüyordu. Her kurduğu cümle, her dediği kelime onu ondan alıyordu ve gidiyordu oradan. Uçuyordu, masallarda. En güzelini, en temizini, en sadesini alarak yanında… Sonra bir ara fark etti, ikisi de uçuyordu artık. El ele tutuşmuşlar, gözlerinin mavisinde uçuyorlardı. Güneşe doğru beraber… Her rüzgar çıktığında, savrulan saçlar biraz daha yüzüne çarpıyordu ve güneşe yaklaştığını hissediyordu. Ellerinin sıcaklığı içine kadar inmişti. Kalbinin atışlarını onun duyduğunu biliyordu artık. Şimdi ise, az önce uçtukları maviliklerde yüzüyorlardı. En serinini yaşar gibi. Ama burada sarıya, güneşe doğru yüzüyorlardı. Saçlar, tenine değdikçe yanmasına rağmen, çekinmiyordu daha hızlı yüzdü o gözlerde. Baharda onların yanındaydı bugün. Etraftaki çiçekler de, o atmosfere kokularıyla ve renkleriyle destek oluyordu. Ruhları beraber, göğe yükselirken aşk köprüsünü kullanarak, çiçekler onlara yol gösterdiler bugün.
Bir anda uyandı, gördüğü rüyayı düşündü. Biraz sonra evden çıkacaktı, onu görecekti rüyasında gördüğü, aşık olduğu kadını. Ama değil o rüyayı gerçek yapmak, selam bile veremeyecekti. Gideli 1 ay oldu, hala rüyalarda yaşıyordu. Tek bir bağı kalmıştı hayata onu bağlayan, rüyaları ve rüyalarında gördüğü o masal karakteri… Evet, hepsi bir rüyaydı sadece, gerçekleşmesi için her şeyini verebileceği ama gerçekleşmesinin imkansız olduğu bir rüya…