- 1119 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
YUNUS EMRE
BALLAR BALINI BULAN ŞAİR, YUNUS EMRE
Yunus Emre Anadolu’nun sesidir. 13.yüzyıldan bütün çağlara haykıran bir sestir. Yunus Anadolu’da, Anadolu da Yunus’ta birbirlerini bulmuşlar; beden ve ruh gibi kavuşup kaynaşmışlardır.
Türk dili, Türk edebiyatı, Türk kültür tarihi ve Türk ruhunun güzelim değerlerinden biri olan Yunus Emre, hakkında en çok söz edilen şairlerimizden biri, belki de birincisidir. Şüphesiz bu garip Türkmen aşığı, çağını olduğu kadar bütün çağları etkileyen sırlı bir güç, bütün bunalım felsefelerini gereksiz ve geçersiz kılan bir mutluluk kaynağı, bir güzel erdem, bir ideal insan modeliydi.
Yunus’un mucizesi, henüz kuruluş çağındaki bir yazı dilinin “çağlar üstü” en mükemmel örneğini vermesidir. Yunus, Türkçe’nin zaferidir. Türkçe’nin bir sanat, felsefe, bilim ve edebiyat dili olabileceğini değil, olduğunu gösterdi. Bu yüzden Dedem Korkut gibi Yunus da kendisinden sonra yazılmış olan Türkçe sanat ve fikir eserlerinin üslup kaynağıdır.
Az sözle çok şey anlatır Yunus; bir sehl-i mümteni (kolay ve sade göründüğü halde, bulunup söylenmesi ve taklidi zor olan söz) ustasıdır.
“Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan.”
Bu dört satır, ta baştan sona dek o uzun sanılan, karışık görülen hayat manzarasını çarçabuk çiziveriyor.
Yunus sevgi insanıdır; bütün varlığı, bütün varlığıyla sever. Yaratılan her şeye eşit nazarla bakar o. Bunun kaynağı da yaratıcıya duyduğu engin, sonsuz, yüce sevgidir. Bir dörtlüğünde bu konuyu şu şekilde dile getirir:
“Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaradılmışı hoş gördük
Yaradandan ötürü.”
Şiirlerini Allah, ölüm ve aşk gibi üç ezeli temden söyleyen Yunus, üç zamanın, geçmişin, gelenin, geleceğin şairidir. Bir kurtuluş çağrısıdır dizeleri: Barışa, hoşgörüye, sevgi ve saygıya çağrı. Çünkü bilir ve bildirir ki, ne kadar çok severse o kadar vardır insan. İnsanlar da yedi yüzyıldır dinlemiş, söylemiş, ezber etmiş, yol diye bellemiş; bayramda, seyranda, doğumda, ölümde, türkü türkü, nefes nefes, bıkmadan, usanmadan dilinden düşürmemiştir sevgili Yunus’unu. O da bilir de adeta sevilip sayıldığını, yüzyıllar ötesinden seslenir:
“Her dem yeni doğarız
Bizden kim usanası.”
Kuralları kesindir Yunus’un: Zenginin yoksula, bilginin cahile, güzelin çirkine, sağlıklının hastaya, mutlunun mutsuza gönül borcu vardır. Birimizin acısı hepimizin olmalı, birimizin mutluluğunu hep birlikte yaşamalı; hep birlikte paylaşmalıyız iyi ve kötü günlerimizi.
Sözün özü: Yunusça yaşamış, Yunusça yol göstermiştir. Bir alıç dalının çiçeğe durması gibi sadelikle, içtenlikle, bildiklerini, bulduklarını, hep paylaşmıştır. Halk katında yüzü yerde olmuş, Hak yanında yücelmiştir. Bir Yunus sevdalısı, Necip Fazıl gibi seslenelim Yunus’a:
..........
“Rüzgara bir koku ver ki hırkandan
Geleyim izine doğru arkandan
Bırakmam, tutmuşum artık yakandan
Medet ey şairim, Yunus’um medet!...”
YORUMLAR
'' Kuralları kesindir Yunus’un: Zenginin yoksula, bilginin cahile, güzelin çirkine, sağlıklının hastaya, mutlunun mutsuza gönül borcu vardır. Birimizin acısı hepimizin olmalı, birimizin mutluluğunu hep birlikte yaşamalı; hep birlikte paylaşmalıyız iyi ve kötü günlerimizi.
Sözün özü: Yunusça yaşamış, Yunusça yol göstermiştir. Bir alıç dalının çiçeğe durması gibi sadelikle, içtenlikle, bildiklerini, bulduklarını, hep paylaşmıştır. ''
Çok güzel anlatılmış Yunus...Güzel tasvir edilmiş...Dilerim okuyanı çok olsun ki, tanımayanlar varsa tanıyıp da feyz alsınlar...