- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Beni şaşırtan an!
Günlerden hafta içi bir gün, henüz alarm sesiyle uyanmıştım,
Fark ettiğim gerçek, şükürler olsun ki, henüz ecel saatimiz gelmemiş.
Uyandım, gözümü açtım ve bismillah diyerek, yatağımdan kalktım.
Beynimiz yorulunca ve uyumak için yatınca, terki diyar etmiyoruz, mekânımızda yatıyoruz.
Böyle bir uyku ki, kimi zaman zamanlı ve kimi zamanda, zamansızdır.
Günü birlik uykularımız, zamanlı olduğu gibi, hiç “uyanamamak” gerçeğini de unutmamalıyız.
Tabii ki, birde, gerçeklerden habersiz kalarak yaşamakta, bir nevi uyumaya delalettir.
İlim, bizlere doğruyu ve yanlışı öğreten ve gösteren, en önemli hazinelerimizdir.
Bilmek ve bilen olmak güzeldir ancak, kesin bir çözüm değildir.
Bilgilerin, hayatımızı ihata etmesi, yani fiiliyata aksetmesi aslolandır.
Bilgiler, ancak idrake ulaştıklarında güçlenirler.
İdrake ulaşmayan bilgi, sadece yarış için, bir delil, niteliğindedir.
“Âlim, ilmiyle amel edendir” atasözümüzü hatırlayalım.
Âdemi beşer, kimliğini kabul eden, her bir mükellef, yaşına tekabül eden, mutlak bilgileri, deruhte etmek zorundadır.
Mutlak bilgiler, bireyin, hayatını idame ederken, uyması gereken kurallardır.
Kendi hukukunu bilmeyen, neye tabi olacağını seçemeyen bireyler, mükellefiyetin, ne anlama geldiğini, akledemeyenlerdir.
Akledememesi, kişiyi asla mazur göstermez.
Dalış tekniğini ve basıncı, teneffüs ettiği oksijeni bilmeden, denize dalmak gibidir.
Evrensel mesaj, sürekli akledenleri ve akıl sahiplerini muhatap alıyor…
Taklidi bir inanç, tahkikten uzak kaldığı için, hiçbir mana ifade etmiyor…
İşte size, bahsettiğim o sabah, işyerime gelirken, üç kişi arkadaş olarak!
Yürüyorlar ve yüksek sesle düşünüyorlar.
İçlerinden birisi” Valla ben, genel müdürün karşısına geçince, babamın adını unuttum” diyor!
Bu kelamı duyunda, birden nutkum durdu ve gayri ihtiyari, arkama dönerek, ilgili şahsa baktım.
Lakin bu üç kişiden, hangisinden sadır oldu, bilemedim.
Dayanamadım, tebessüm ettim fakat hüznümü yudumlamak, zorunda kaldım.
Bu üç adam, orta yaşı geçmiş görünüyorlar ve kıyafetleri bürokrat izlenimi veriyordu.
Bu üç adam!
Dünya ya, gelmelerine vesile olan, zürriyetinin banisi, şeceresinin öznesi bulunan,
Babasını, genel müdürün karşısına geçince unutmuş.
Böyle bir kimliğin sahibi bulunan, mazi ve ati denkliği bulunmayan, hamiyetten, vefadan anlamayan bir insan, nasıl bir mükellef ve baba olur, sizlerin tahayyülüne bırakıyorum.
Hayatımızı yaşarken hesapsız isek, hesabın ne demek olduğunu, anlamadığımız demektir.
Oysa bizleri, öyle bir hesap bekliyor ki, tüm dünyanın maliyecileri, bu hesabı ötelemeye çalışıyor.
Yalnız bir fark var, ecellerinin ne vakit, vuku bulacağını bilmiyorlar…
Bu maliyeciler, ne kadar gerçek hesaptan anlarlar, bilmiyorum. Ancak bildiğim tek şey!
Kimiz, kime aidiz, niye yaşarız ve kul olma sorumluluklarımız, bilinene kadar, mana ile ancak o zaman, kucaklaşırız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.