- 829 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ BİZE MUHTACIZ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BİZ BİZE MUHTACIZ
Soğuk günlerde; karın acımasızca yağdığı, tipinin yolları kapattığı, nefesimizin buz tuttuğu, kır atların kızakları çektiği, kapalı karlı yollarda çocuğunu kasabaya yetiştirmeye çalışan babaları düşünüyorum; Düşündükçe soğuktan içim titriyor, adımlarım hızlanıyor, bir an önce varmak istediğim yere gitmek istiyorum. Sıcak bir çay içmek, içimi ısıtmak için.
Şimdi bu mevsimde, yalnızlıkla karışık bir sessizlik yaşar Sarıkamış. Hâlbuki herkes ve her şey yerli yerindedir. İnsanlar çarşı pazara, çocuklar okula gitmekte, kahvelerde mis kokulu çaylar demlenmektedir. Hepimiz biliriz ki kasabamızın yalnızlığı çetin kış şartlarından ileri gelse de bu sessizliğin kaynağı bizdeki yalnızlıktır aslında.
Kış aylarında yaşanan yaz mevsimine hasretlik, işte bu yalnızlığı bertaraf etmek içindi. Yaz tatillerini geçirmek için Sarıkamış’a gelecek konuklar özlemle beklenirdi. Beklenilen her yolcu, bekleyenin nedeni ayrı ayrı olsa da hareketlilik demekti.
Sessizliğin ve yalnızlığın bir başka sebebi işsizlikti. Kahvede erkekler elleri şakaklarında işsiz oluşlarını ve ne yapacaklarını düşünürlerdi fakat konuşmazlardı. Kelimeleri çarçur etmekten korkarlardı. Konuşanların cümleleri hep kısa olurdu. Kediler, köpekler bile soğukta güneş açmışsa, kendilerine bir köşe bulur kıvrılır yatarlardı, Onlarda kış tembelliği ile kanka olurlardı. Onlarında bizler gibi, yazı özlediğini anlardık. Yaz beklense de çocuklar, bütün hayallerinin yolculuğuna karı seyrederek çıkardı.
Yol kenarında iki adımda bir durarak el kol hareketleri ile ateşli konuşmalar yapan emekliler ve yaşlılar, çığlık çığlığa koşturan çocuklar vardı. Onların arasına katılıp akşamüstünün tadını çıkarmak varken karanlık bastırınca korkarak eve koştururduk.
Yıllar sonra okul arkadaşlarımı ve mahallemdeki oyun arkadaşlarımı buldum. Çoğumuz birbirimizin yüzünü unutmuşuz, bunların hiçbir önemi yoktu. Yaşadığımız ve sonrasında da terk etmek zorunda olduğumuz memleketimizde ve okul yıllarımızda paylaştıklarımızı unutmamışız önemli olan unutulmayan anılarımızdı. Hepimizin ortak bir tutkusu vardı. Bu tutkunun adı Sarıkamış’tı ve Sarıkamış’ta yaşadıklarımızdı.
Hayatımın önemlileri arasındadır Sarıkamış’ta yaşamak ve Sarıkamış Lisesi’nde okumuş olmak, çok iyi öğretmenlerle yola çıkmış olmak.
Okumayı sevmemdeki en önemli etken ilkokul öğretmenim FAZIL KAYA idi, harfleri bize öğretirken sert, disiplinli tavrını beynimizde dans eden harfleri bir araya getirip cümle kurduğumuzda ise babacan hali ile sevince dönüştürürdü.
Yazmayı sevmem ise Lisede edebiyat dersimize gelen NECATİ DEMİRCİ hocamın verdiği kompozisyon ödevi ile oldu. Berbat yazılmış, içeriği bile anlaşılamayan yazım için; “emek vererek yapılan her işin çok değerli olduğunu, üzerinde çalışırsan çok daha iyi yazacağından eminim, hayalinde mutlu bir dünya istiyorsan önce yaz, sonra hayalini kur, sonra hedefini belirle” diyerek beni yüreklendiren hocama sonsuz sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İyi ki varsınız ve iyi ki benim eğitimimin temel taşı oldunuz hocam. İnsan yetiştirme mutluluğunu başka hiçbir yerde tatmak mümkün değil derdiniz ve özellikle kız çocuklarının okumasını desteklerdiniz. Bir erkeği eğitmek tek kişiyi eğitmektir, oysa bir kızı eğitmek, bir aileyi eğitmektir. Kız çocuklarının okuması bir memleketin geleceği için en güzel ölçüdür” söyleminizi halen daha kulaklarımda küpe olarak taşıyorum. Bence öğretmenliğin en güzel tarafı yetiştirdiğiniz öğrencilerin iyi bir yere geldiklerini görebilmektir. Siz, bizlere iyi bir eğitim vererek geçmişte unutmadığımız, bugünde hatırladığımız adınızı kalbimize yazdırdınız. Onun içindir ki okul hayatımı, sizi ve emeği geçen tüm öğretmenlerimi önemsiyorum ve saygıyla anıyorum.
Çocukluğumu, gençliğimi, sosyal bilincin değişimini, aydınlıkla karanlığın kavgasının yaşandığı günleri, ilk toplumsal kıpırdanışları, aklımda ve kalbimde çakan şimşekleri hep okul hayatımda yaşadım. Radyo ve televizyonla tanışmamın sonrasında, büyük kentlerde değişik kültürlerde varlığımı sürdürme savaşını, kısacası hayatın içinde savrulmayı öğrendim.
Hepimizin, gençlik dönemleri önemliydi. Her zaman duyarlı, gönül gözlerimiz açık beyinlerimiz yorulmamış, ruhlarımız kirlenmemiş, art niyeti olmayan gençliktik. Kocaman yüreklerimiz insanlık için, kardeşlik için çarpardı. Heyecanlı, ateşli, duyarlı, hesapsız, inandığına katıksız inanan, sevdiğini hilesiz seven bizim kuşağımızdan sonra yetişen genç kuşakların, dışı ne kadar kalabalıksa, içleri o kadar sessiz ve duyarsız.
Bir kısım arkadaşlarımızla bugün yazışarak görüşebilsek bile, görüşebildiklerimizden çoğu fiziksel olarak değişmiş, evlenmiş çoluk çocuğa karışmış. İşte o zaman bir gerçekle karşı karşıya kaldık hepimiz; Geriye gelmeyen tek şeyin zaman olduğu gerçeğiyle… Arkadaşlığın ve dostluğun ne kadar değerli olduğunu anladık. Hepimiz biliyoruz ki; sevinçlerimiz paylaştıkça çoğalır, üzüntülerimiz paylaştıkça azalır! Yaşımız ilerledikçe maddeden biraz daha uzaklaşıp, maneviyata daha yakınlaşmaya başlıyoruz. Hayattaki değerleri daha olgun gözle görüyor, hatta o güne kadar kaçırdıklarımızı, tekrar yakalamak için büyük çaba sarf ediyoruz.
Meğer o kadar çok konuşacak şeyler varmış ki… Biz, bugün konuştuklarımızı geçmişte konuşamamışız, ya da bir şeylerin çekincesi bizleri engellemiş olmalı ki bugün konuşur hale gelmişiz. Bu bile uzun yıllar sonra büyük bir başarıdır. Kendi adıma mutlu oldum, sevindim.
Bizim kuşağımızın yaşadığı yılların güzelliklerle anılmak neşe ile hatırlanmak gibi ayrıcalığı vardı. Bunun en güzel örneği; okul hayatımızın anılarımızdan silinmeyen kareleridir. Yaşantımız boyunca o dönemleri heyecanla anar ve anlatırız. Çevremize, çocuklarımıza ve belki de torunlarımıza…
Bazılarımız, işimiz gereğince her gün yeni yüzlerle tanışma şansını yakalarız. Bu da hayata bakış açımızı daha da genişletir. Bazen birilerinin dertlerini dinlemek, bir kahve içimi süresinde hoş sohbetlerde bulunmak son derece keyifli olmaktadır. Bazen de hiç ummadığınız bir anda, sizin ihtiyacınız olduğu zamanda yanınızda birilerinin olduğunu bilmek de güzeldir. Bu paylaşım sadece bir kahve içimlik sohbet anının sonucu da olabilir. Bu paylaşım kırk yılda bir kahvesini içtiğiniz dostunuzla yaptığınız küçük sohbet anının sonucu da olabilir.
Kısacası, her zaman birbirimize ihtiyacımız var. Her zaman birbirimize muhtacız. Demek ki, her zaman bir hatırın kırk yıl paylaşımı var. Bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğu gibi…
Hülya TÜRK