- 424 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
karalamalar (15)
Bugün kafamdan ne esiyorsa onu yapacaktım.Karar vermiştim bir kez.Beni kimse tutamazdı.Memuriyetlik yıllarım da geride kalmıştı.Beni bağlayan,sınırlama getiren herhangi bir neden de yoktu.İstediğimi yapabilirdim.Nerden aklıma geldi,nasıl birçağrışımdı anlayamadım.Doğrusu şiir yazmadan önceki derin sessizliğe benziyordu.Ani-
den ilham geldi mi tamamdı artık.Makara dönmeye başlar,flim sarılmaya devam ederdi...
Hanımı bilgilendirmiştim.Sabah o mışıl mışıl uyurken tatlı bir öpücükle yanından ayrılıp gecenin karanlığına daldım.Simit fırınına yaklaştığımda onbeş dakika geçmişti.Eve yakın sayılırdı.Simit satmak isteyen genç çocuklar,kümeleşmişler tablalarına ivedilikle simit istif
liyorlardı.Çoğunluğu Çorumluymuş.Hemen sohbete başlamıştık bile.İçlerinde beni tanıyanlar çıktı. "-Abi,hayırdır.ne yapıyon burda.eve taze simit götürmeye mi geldin?"
Konuyu direk aktardım.Yalın olmak her zaman prensibimdir.
"-Yok ya gençler.İşler biraz kötü gidiyor da.Hem sonra biraz değişiklik olsun" dedim.
Tepkilerinin değiştiğini hissettim,bu konuşmamdan sonra.Çünkü bu aleme bir ortak daha
geliyordu.Ekmek bölünecek,kar azalacaktı.Ortada acımasız bir paylaşım söz konusuydu.Bu da olunca kartlar,açılıyor;herkes birbirine "rest" tini çekiyordu.
Simit fırın sahibi,benim bu durumumdan hiç etkilenmedi.Onun için önemli olan daha fazla
simit satmaktı.
Tablaya ikiyüz adet simidi istifledim.Taze simidin mis gibi kokusu,taa içerilerime,ciğerlerimin en ücra köşelrine kadar sindi.Karnım da açtı.satış yapmadan yememeye kararlıydım.Tablayı kafama otutturarak simitlerin o muhteşem kokusunu ciğerlerime çeke çeke sokaklarda yürümeye başladım.Bu benim ilk simit satışım değildi.
Yıllar öncesi ilkokul ve ortaokul dönemlerimde simit satmanın tadına varmıştım.Yaz tatil
lerinde yaptığım işlerdendi.Neler yapmamştımki.Sırası geldiğinde hepsini kaleme döksem öykü olacak.Hani yazmayı da düşünmüyor değilim.
O yıllarda ilk simit sattığm gün başka bir simitçiden yediğim darbeyi hiç unutamam.Bu benim ilk tecrübemdi.İnsanlara karşı belirli bir mesafe koymam ve dikkatli olmam gerektiğine karar vermiştim.
"O yıllarda yine böyle simit tablasına simit ve ’yağlı’ları istiflemiş,Niksar’da kahve kahve dolaşmaya başlamıştım.Satış yaptıkça hoşuma gidiyordu.Cebime paranın sıcaklığı girdikçe beni heyacan dalgası sarıyor.Bağırdıkça bağırıyordum."-Taze taze simit!.." diye
Yalnız tek eksiğim bu alemde henüz ilk günüm ve acemi oluşumdu.Racondan uzak tertemiz duygularla küçük bir satıcıydım.Her işte olduğu gibi bu işte de "sahtekar" insanlar her zaman mevcuttu.Kaşarlanmış,eski bir satıcı,beni gözüne kestirmiş olmalıydı ki
"-Ya arkadaşım.Biraz önce simit fırınından geldim.Fırında yağlı ve simit kalmamış.Usta gör
düğün,rastladığın kim olursa beş adet yağlı,on adet de simit al gel dedi" demişti.İnandım ve verdim.Öğleden sonra akşama doğru fırına döndüğümde hesabı yaparken tabiki benim açığım çıkmıştı.Ustanın tepkisi sert olunca konuyu hemen açıkladım."-Vayy o...spu çoçuğu vay...Senin acemi olduğunu anladı ha.Bu serseri bir kere daha yapmıştı.Güya ben istiyorum diye yalan söylüyor.Kendisi simitleri cepellezi yapıyor ha.O ibneye daha bu fırından simit almak yasak.Usta babacan bir adamdı."Bu seferlik seni affediyorum.Tekrarında üstündeki ceketine kadar alırım tamam mı"Doğrusu,ustanın bu sözleri kulağıma küpe olmuştu.Ondan sonra bu alemde daha dikkatli olmam gerektiğine karar verdim.Kurtlar sofrasında paylaşım acımasızdı çünkü...
Bir okulun önüne geldiğimde başka bir simitçiyle karşılaştım.Çocuk,"-Hayrola abi,sen yanlış yere geldin.Bu okulun önü bana ait.Sen başka kapıya yaylan" demez mi.İlk raconu yemiştim.Haklıydı.Tepki gelmeyince konuşmasında ısrarcı oldu.İşte o zaman simit tablası kolumda derin düşüncelere daldım.İlham da gelmeye başlamıştı.Şiiirin dizeleri adeta beynimde çağlıyordu.Duygu seli taşmıştı bir kez.Bana rest çeken çocuğa :"tamam koçum,şimdi uzaklaşırım" diye yenilgimi kabul ettiğimi ilan etmiştim.Okulun aşağılarında ana yolla kesişen bir noktada durdum.Yavaş yavaş çocuklar okula gelmeye başlamışlardı.Bugünde zaten 19 Mayıs Gençlik Ve Spor Bayramıydı.Çocuklar ve veliler çoşku içerisindeydiler.Ben,duvarın kenarında dinelirken aklıma gelen şiirin dizelerini zaptetmeye çalışıyordum.Cebimdeki defteri çıkarıp hemen yazdım.(Kafama Estiğini Yaparım)
Simitler,satılmaya başlamıştı.Bir taraftan zabıtayı takip ediyor diğer taraftan da okulun önündeki simit satan çocuğu izliyordum.Ekmek parasını benim gibi başka satıcılara kaptırmamaya çalışıyordu.Çocuğun tepkisi hoşuma gitmişti doğrusu.Bu alemin raconu böyleydi işte.Biraz zayıf tarafını gösterdiğinde ekmek elden gidebilirdi...
19 Mayıs 2009 tarihli
(günlüğümdür)
YORUMLAR
Yazınızda gerçek hayatın o soğuk,acımasız,hata affetmeyen, hakkını dirhem ile veren,olana olması gerektiği gibi yaklaşmaktan başka çare olmadığını gösteren ya da hissettiren yanlarını bizzat kendi örneğinizle pekiştirerek çok içten bir anlatımla bizlere sunmuşsunuz.Okurken herşey gözlerimde canlandı.Kutluyorum.Saygı ve selamlar..