- 1202 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLIYORDU…
AĞLIYORDU…
Mersin’de
Bir kır kahvesinde
Ağlıyordu,
Ayağı kırık iskemle.
İçerken gözyaşlarını
Serçeler,
Altı delik pabucu geldi aklına.
Üşüyordu,
Islaktı ayakları.
Kalbi buruktu
Ayrıldığı için yazdan
Vardı biraz belki tasası
Dağılacaktı kederi birazdan
Çünkü;
Yanı başındaydı
Kadim dostu,sırdaşı
Mavi muşambalı kahve masası.
Çiseleyen yağmura karıştı
Hıçkırıkları.
Mersin’de
Bir kır kahvesinde
Burnunu çekti
Ayağı kırık
İskemle.
Rıfati: H.Cemil ŞENSEVER
24/01/2008
Mersin.
Mersin Şair ve Yazarlar Derneği adına Mersin şairlerinden bir kısmının katılımıyla antoloji çıkarttık. Kitap dün elime geçti. Merakla her şairden birkaç şiire baktım. Bir çoğu çok güzeldi. Ama tek bir şiirin karşısında eridim, bittim desem yalan olmaz. Aslında serbest şiirleri pek sevmem. Serbest tarzda yazılan bu şiir beni çok etkiledi. Görünüşte konu çok basitti. Bir iskemle tasvir edilmişti.
Mersin’de bir kır kahvesinde ayağı kırık iskemleydi anlatılan. İnsan özelliği verilmişti. Üşüyordu, ağlıyordu, hüzünleniyordu. Güzel bir teşhis sanatıydı ilk göze çarpan.
Yaz bitmiş, sonbahara adım atılmış. Belki de yağmur yağıyordu. Çünkü pabucu delikti, ayakları ıslaktı ve üşüyordu. Yalnızdı sırdaşı mavi muşambalı masayla birlikte. Belki de birazdan atılacaktı bir depoya. Artık insanlarla birlikte olamayacaktı. Çocukların kahkahalarını duyamayacaktı. Serçeler masanın üstündeki yiyecek kırıntılarını toplamak için gelmeyecekti. Özleyecekti bir dahaki yazı, beklemek isterdi. Ama ayağı kırılmıştı, birazdan kaldırıp atacaklardı çöpe. Onun için ağlıyordu.
Şiiri okurken gözümde canlandı kır kahvesi. Sonbaharın serin esintisini, ıslak toprağın kokusunu, çürümeye yüz tutmuş yaprakların kokusunu hissettim. Atağı kırık bir iskemleydi bana hüznü tattıran.
Şair yazarken sadece kır kahvesini mi anlatmıştı bilemem. Bu küçük şiirde insan gördüm. Hayatının yazını geçirmiş, sonbaharın hüznü çökmüş üstüne. Belki yaşlılıktan, belki romatizmadan ayakları, bacakları yere basmaya korkan bir adam vardı gözümün önünde. Mutlaka yoksuldu. Ayakkabısının altı delikti çünkü. Yanı başında kadim dostu, sırdaşı eşi vardı. Ona göre daha güçlüydü, korunaklıydı, ayakta durabiliyordu. Şair mavi muşambalı olduğunu söyleyerek onun daha sağlam olduğunu ifade etmişti. Yıllarca birbirlerini tamamlamışlardı. Sırlarını, acılarını, sevinçlerini paylaşmışlardı. İşte şimdi adam hastaydı, güçsüzdü, ayakları tutmuyordu. Henüz sonbaharda olmalarına rağmen önünde kocaman bir karakış olduğunu biliyordu. Belki atlatabileceğine emin değildi. Ayağı kırık iskemle tamir edilebilir bir yaz daha geçirebilirdi. Ya adam; hastaydı, acaba tedavi edilebilir miydi? Kim bilir belki mümkün değildi, belki de yeterli parası yoktu. Çünkü adam yoksuldu, ayakkabısı delikti, ıslanmıştı, üşüyordu.
Yanında eşiyle birlikte Mersin ‘de bir kır kahvesinde bir adam yürümekte güçlük çekiyordu. Yağmur yağıyordu. Aslında o havada dışarıya çıkmaları doğru değildi, belki erken bastırmıştı tüm kötü günler gibi yağmur da. Ayakları delik ayakkabıdan sızan sularla ıslanmıştı. Üşüyordu, ağlıyordu. Yağmura karışan gözyaşlarının fark edilmeyeceğini düşünerek daha rahattı ağlarken. Gelecek yazdan umudunu kesmişti. Gözleri dalmıştı sonsuza eşinden ayrılacağı, sonsuzda yok olacağı zamanın hüznünü yaşıyordu.
Bana göre bu şiirde bir iskemle, bir masa yoktu. Acılara gebe iki insan vardı. Bir kadın, bir erkek vardı.
YORUMLAR
Sayfalar dolusu yazıyla anlatılabilecek bir yaşam öyküsünü, bir iskemle ile masanın üzerine kurgulamış şair. Muhtemelen değil, tamamen kendisini anlatmış hissini uyandırdı bende de. Şiir çok sade ve kısa, görünüşte tabi. Oysa yaşamın ta kendisini, ömrün son demlerine yaklaşıldıkça nasıl sıkı sıkıya kadim dostuna-eşine- ve yaşamın kendisine bağlılığını anlatıyor şair. İlk okunduğunda sıradan gibi görünen, üstat ve üstadelerin şiire "dikkat" çekmesi ve üstüne üstlük derin yorumlarıyla katkı sağlaması, -gerçek- şiir okur ve yorumcularının da ilgisine mazhar oluyor.
Yazan şairi, yorumlarıyla ufkumuzu genişleten sevgili Afet Kırat hanımefendiyi yürekten kutluyorum.
Saygıyla selamlar.
İzinli olmam ve bulunduğum yerde deftere girme olanağımın olmaması nedeniyle Hecenin Kraliçesi olarak gördüğüm Sn. Afet KIRAT hanımefendinin yazısını ancak bu gün okuyabildim... Öncelikle Antoloji çalışmalarını tamamladıkları ve böyle güzel bir görevi başardıkları için kendilerini ve tüm MEŞYAD lı üyeleri gönülden kutluyorum. Başkan Sn. Abidin GÜNEYLİ Hocama da selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Değerli şairem şiirimi bir yazınıza konu edecek kadar beğenmişseniz ben kendimi çok şanslı hissederim... çünkü şiirlerimi tamamen amatörce yazmaktayım ve edebiyat bilgisi donanımımın çokta yeterli olmadığını da biliyorum... sizin gibi hece şiirinde tartışmasız defterin en iyileri arasında yer alan bir şairenin şiirimi beğenmesi ona zaman ayırıp bir yazı yazması çok değerli bir ödül oldu benim için...
yazınızın içeriği şiirin yazılmasındaki duygu ve düşüncelerle büyük ölçüde örtüşmekte ve şiiri hissettiğinizi göstermektedir...
bu güzel yazınız ve benim için çok değerli jestinize gönül dolusu teşekkürlerimi sunuyorum.
Kalın sağlıcakla.
Selam sevgi ve saygılar.
Afet hanım efendi. Üsadaım önce belirdiğiniz şiir’i okudum..Sonrada yazınızı okudum.Önce şunu belirteyim müsaadenizle.Bir kişi ,Ne olursa olsun bir şeyleri dinliyor ise mutlaka kendinin söyleyemediği kendinden bir şeyler vardır…Yazarlar ve şairlerde tıpkı böyledir..Direk kendini izah etmez benim demez genelde.Yazdığı yazını şirin içinde kendisi vardır..Bu şiir de şairimiz kendisin anlatmıştır ki siz bun ban göre en güzel yakalayıp izah etmişiniz sizinde belirdiğiniz gibi aslında:İskemle kendisi hazan yaşlılığı bir odaya atılacağı yalınsızlığı terk edildiği arayanı soranın olmadığı..Şunu demek istiyorum gerçekçe siz tebrik etmemek elden değil..Bir şiirle özetleyerek de olsa harika bir yazı okudum..Şiiri çok harikulade analiz etmişiniz…Yüreğinize sağlık..Saygı ve hürmetlerimle…
Gelende: İsmail ASLANTAŞ