KELİMELERİN FAHİŞELİĞİ
Bizim dilimiz çok enteresan bir dil hakikaten, nereye çekerseniz oraya
giden bir anlayış içinde güzel günler yerine dikenli telleri seçen bir
komedi.
Hep dediğimiz bir söz vardır bilirsiniz; hukuk bilmeyen hukukçular
deriz... Ama neden? Çünkü hukuk sadece hukuktaki açıkları bulmak
değildir. Hukukçuların insanları kurtarmak için veya yargılatmak için
ilgili maddeyi değil de, sadece açıkları incelemesi gibi bir
gereksizlik var ise (doğrusunu yapanlara sözümüz yok) bu işte bir
yanlışlık var demektir. Örneğin, bir dava açılıyor ve kişiye 6 ay
sonraya gün veriliyor, 6 ay sonra toplanılıyor hakim sözü alıyor; " şu
bu belgelerin toplanmasına, bunların incelenmesine, 3 ay sonra şu gün
toplanmasına karar verildi" yahu arkadaşım siz bu adama neye göre dava
açıyorsunuz diyen bir tek siyasetçi,hukukçu veya başka biri çıkmadı.
El insaf beyler, bu 6 aylık sürede bu belgeleri toplamak yasak mıdır?
Neden insanlara kolaylık sağlayıp bu belgeleri toparlayıp mahkemeyi o
şekilde açmıyorsunuz?
Bir anlaşma yapılırken kelimeleri tek tek inceleyip sonuna cak-cuk-muk
gelmeli yoksa olmaz diyenleri gülerek izliyorum ve sadece sizler bu
mesleği ne için yapıyorsunuz diyorum, bir harf dünyayı değiştirmez,
eğer insanın içinde kötülük yok ise...
Ama içinizde kötülük varsa, niyetiniz gereksiz ise onun sonuna cak
değil cuk koysan anlamsız olur, nasılsa bir ucundan onu kıvırır ve
kendi istediği forma sokar.
Hep diyoruz ya "hukuk devleti", hep insanlar avukatları süslü
kelimelerle oynayan birer aktör olarak görmekteler, yahu böyle saçma
şey olur mu?
Hele bir de köşe yazarlarımız var, onları anlatmaya öyle bir kelime
daha icat edilmedi. Neden diyebilirsiniz, hemen açıklayayım. Bir gün
gazetemi elime aldım, bir köşe yazısı gözüme çarptı başlığı ilgi
çekiciydi. Hemen okumaya başladım ama ikinci cümleden sonra sözlüğü
açıp bakmaya başladım, bir sonraki paragraf da gazeteye baktım birde
elimdeki sözlüğe. Kendi halime gülmeye başladım. Yahu ben üniversite
bitirdim bu kelimeleri bilmiyorum, halk nerden bilecek, adam yazmış,
bilimsel kelimelerle süslemiş sonrada bunların diplomatik
karşılıklarıyla bitirmiş. İyide kardeşim sen bu yazıyı üniversitedeki
profesörlere mi yazdın be adam, seni halk okumayacak mı? Onlar
anlamadıktan sonra bilimsel tez mi hazırlamaya niyetlisin açıklasana
bana bunu. Sen böyle bilimsel yazınca çok mu zeki sanıyorsun kendini. "Benim oyumla dağdaki çobanın oyunu bir tutmayın" lafını daha unutmadık.
He belki çok eleştirdiğimi söyleyebilirler ama herkesin anlamadığı bir
yazı sadece kelime çöplüğüdür bence. Bende yazarım; öyle kelimeler
yazarım ki çözebilmek için 3 tur atarlar ama anlaşılmadıktan sonra
kelimelerle çorba yapmanın anlamı yoktur.
Ah be canım şimdi anlatacağım kısmı ise işte bu kelimelerin
fahişeliğinin esas başlangıcı.
"şiir"
En çok da sevdiğim alanlardan biridir. Ama ondan bile nefret
ettirdiler. Neymiş efendim son harfleri aynı olmalıymış, hececilik
yoksa şiir olmazmış, serbest şiiri kabul etmeyenler falan filan...
Ya arkadaşlar şiir sizin için sadece kelimelerin birbiri içine
girmesiyle oluşan bir çorba mı sadece.
Son harfleri tutsun diye eski Osmanlıca kelimeleri bile bulup oraya
koyan kişiler, yahu gençler yazıyor siz beğenmiyorsunuz, siz
yazıyorsunuz okuyan uyukluyor... Ortası yok mu bu çorba ile duygu
senfonisinin.
Her gün televizyonlarda izlediğimiz şairler hep serbest şiir okuyup
ünlü olmadılar mı?
Kelimelerin oyuncak edildiği bir dünyada gerçi kime anlatıyorsak?
İnsanın içinde olması lazım düzenin, sevginin, anlayışın ve saygının
değil mi?
Ben buna kısaca "kelimelerin fahişeliği" diyorum.
Hele ki siyaset daha bir komedi... Sadece gülmek geliyor içimden.
Mustafa Kemal’in adını da resmini de parti logosu yaptılar. Kimisi
Mustafa Kemal der kimisi Atatürk kimisi Mustafa Kemal Atatürk, kimisi
kalpaklı resim kullanır kimisi şapkalı kimisi pos bıyıklı kimisi başka
bir tane seçer yahu hepsi aynı adam dimi?
Aynı çalıştığımız, ekmeğini yediğimiz, evimiz dediğimiz bu vatan gibi,
hepiniz bu vatan için çalışmıyor musunuz? Amacınız bu ülke değil mi ey
siyasiler... Kelimeler değişse ne olur değişmese ne olur amaç aynı ise
kelime fark etmez. Tabi bizim için ister a diyelim ister b ama
bazılarının niyeti kötü, sadece bardağın boş tarafına bakmak işlerine
geliyor. Bardak ne kadar dolu olursa olsun isterse çatlasın hala kötü
bir şey aramak dertleri, paylaşmak değil sadece yok etmek amaçları
bu.
Ey güzel halkım ne diyeyim ben bu zihniyete...
Allah bildiği gibi yapsın sizleri, amacı farklı olanları ben Allah’a
havale ediyorum.
"Başlık için özür dilerim ancak bu konuyada başka uygun bir başlık olamazdı.. Tebessüm ettireceğini umuyorum."
Harun Akdeniz
10-05-2009
YORUMLAR
ne diyim Şenol bey sırtında kürkle hayvan haklarını savunan birisini gördüğünde, veya dediğiniz gibi villasında yoksula yardım ettiğini iddia eden insanlar o kadar çokki , yazarlık neyki dünya umurlarında olmaz. ama unutmayın bu onların suçu değil sadece "kelimelerin fahişeliği" işte, yoksa haşa onların suçu olamaz
Tebrik ederim Harun bey...Bizim gazeteciler köşe yazarları o süslü bilinmeyen kelimeleri kullanmazlarsa eğer nasıl ispat edecekler, önemli adam olduklarını, nasıl kanıtlasınlar... Üstün insan olduklarını nasıl ispat etsinler. Villalarında sefahat alemlerinde oturup, gece konduda oturan insanı kurtarmaya çalışıyorlar... Köylüyü, işçiyi kurtarıyorlar. Ahlak dersi veriyorlar. Bu memleket neden bu halde, toplum nereye gidiyor hiç umurlarında mı? Olmaz da zaten. Toplum nereye giderse gitsin, onların gidecekleri yerleri zaten hazır... Dolarları, Amerikaları, Avrupaları var. Bu vatan kurtaran kahramanların. Aslında çok geniş bir konu ve devamlı da tartışılıyor. Yazınızda daha çok tartışılacak, yorumlanacak konular var ama ben sadece kahraman gazetecilerimize, yazarlarımıza değindim. Teşekkürler...