- 535 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YANLARINDA AŞKI DA GÖTÜRENLER–3
YANLARINDA AŞKI DA GÖTÜRENLER–3
Geldik, gidiyoruz bu dünyadan. Her çeşit güzelliğiyle, çirkinliğiyle, sevgisiyle, acısıyla yaşadık ve hepsini bırakarak gidiyoruz. Tabi en önemlisi aşkı da… Çok azdır herhalde, yanında aşkı da götürenler.
Yanında oturuyordu, zaman zaman başını çevirip baktığında gözlerini kaçırdığını fark ediyordu. En yakın arkadaşıyla onun kız arkadaşının muhabbetini dinliyorlardı, birbirlerine bakamayan o iki kişi. Güneş batmak üzereydi, oturdukları yerden net olarak gözüküyordu güneşin batışı. Tabi tüm duygularını içinde yaşayan o âşık fark edemedi bile güneşi, çünkü onu yakan sarı saçlar yanındaydı ve işin kötüsü serinlemek için dönüp gözlerine bakamıyordu da. Belli etmeden masanın üzerindeki ellerine bakıyordu, o küçük, zarif narin ellerine. Sanki yazı yazmak, yemek yapmak ya da çocuk bakmak için değil de sadece ama sadece âşık olunmak için yaratılmış o eller, sadece tutabileceğiniz, maviliklerde uçarken, seni seviyorum derken destek alabileceğiniz o ellerdi onlar. Başka görevi yoktu onların. Tabi bunları düşünürken birde o gelen harika koku. Tüm kelimelerin yetersiz kalacağı, onu anlatmanın mantıksızlık olacağı o güzelliğin yaşattığı o koku ve duygu. Arada konuşmaya katılıp eklediği o cümleler, insanın içine işliyordu. Harf telaffuzlarındaki güzellikleri, el hareketlerindeki tatlılığı, daha da bir âşık olmuştu galiba bu sefer. Zaman zaman dönüp ona haykırası geliyordu, seviyorum seni, seviyorum işte en sevebileceğim kadar, en fazlasıyla seviyorum seni demek. Ama o kadar zordu ki. Zaten arada o konuşurken yüzüne baktığında, heyecanlanıyordu, tekrar tekrar hayran oluyordu ona ve kendisine böyle bir güzelliği fark ettiği için. Birkaç kez de gözlerine baktı, daha önce dalıp gittiği o gözlere, daha önce onu denizlerde yüzdüren, gökyüzünde uçuran o intihar mavi gözler. Tekrar aynı duyguları yaşıyordu, o maviliklerde yürürken, gözünün ortasındaki göz bebeği o kadar yakışmıştı ki o maviliklere onu fark etti, okyanusun ortasındaki güzel adalardan bir tanesiydi sanki ya da gökyüzündeki en güzel bulut. Bunları yaşarken, hep düşündü, acaba her şeyi anlatsam mı, karşılık alır mıyım acaba, yoksa bırakıp gider mi, ama eğer karşılıksızsa niye bunları yapmayı kabul etti? İşte bu son sorunun hayatını bu kadar etkileyeceğini o an tahmin edememişti. Eğer karşılıksızsa bunları yapmayı niye kabul etmişti? Ya da niye bu kadar sıcaktı?