- 597 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞARKEN, YAŞANILANLAR...
YAŞARKEN YAŞANILANLAR
Bir gün daha geçti. Evet, böyle diyoruz akşam olunca...hava kararınca...ve yatağa uzanınca... Düşünürüz orada, günümüz nasıl geçti diye... Bazen acı, bazen tatlı, gün geçti ya... Acı da, tatlı da olsa...
Kimine göre zaman, adeta bir tür ömür törpüsüdür. Günler geçer ve geriye dönüp baktığında, günlerinin tükenmekte olduğunu, zamanının eriyip, aktığını görürsün. İşte, törpüye yakalandığın günlerce, anlayamadığın o törpüden yoksun olduğundur. Oysa o, seni takip eder ve galip gelmiş bir savaşçı edasıyla, seninle, senin onu gördüğün ve algıladığın gün, seninle tanışmış olur... Bunların yanı sıra geçen zaman içerisinde, yaşamla uğraşmak... Hatta boğuşmak... kimine göre doğmak, büyümek ve daha sonrası ölmek...
Ve işte böyledir zaman, zaman içinde yuvarlanmak... Bir o yana, bir bu yana. İsteriz, geçen ömür mutluluk dolu olsun, sevecen ve yaşamın tümü, neşe dolu olsun. İsteriz yaşamın güzelliği bizleri olumlu bir güzellikte ve insan olduğumuzun bilincini, duyumsayarak, damıtarak yaşatsın... Bizlere, insan olduğumuzu ve insanca duyguların sahibi olduğumuzu algılatarak, hem benliğimize, hem de bizlerin çevresinde, bizleri yanlış gözlerle algılayıp, değerlendirenler karşısında olduğumuzu, cesurca belirtecek bir toplum olarak yaşayacağımızı hatırlatsın...
Oysa zaman içinde yaşamımızın mutsuzluklarla dolu anları vardır. İşte böyle, bu durumda olanlara, “günün nasıl geçti?” diye sormanın bir anlamı olmaz. Hele insanın gözleri
uzağa, çok uzaklara dalıp da, geçmişini düşünürcesine, o günlere dalarsa, neler olur neler...
İnsanın amacı, yaşamdan beklentisi, gayesi nedir? Sanmıyorum, tümü olmasa da, yani tüm insanlık değil de, salt, bir ferdin amacı yaşamak olsun... Bu tek düze olur. Ama bazılarınca bu sorunun yanıtı, salt yaşamak, yaşamak ve yine yaşamak olur... Oysa, onlar bilmezler ki, bunun ekonomisi, eğlencesi, aşkı, ihtirası, hayâlleri ve buna benzer, başkaca duyguları, sonunda da anlatılan, bu konularla ilişkilendirilen masalları ortaya çıkar. Hatta anlatılan her öyküden sonra...
Maalesef bizler, yani biz insanoğulları yaşarken yaşanılan gerçekleri, ızdırapları, acıları, sevgileri ve umutları unuturuz. Zaman zaman da adeta insanlığımızı... İşte bu nedenledir ki, yaşarken yaşadığımızın farkına varamayız.
Öyleyse, şu yeryüzünde yaşarken yaşanılanı fark edemeyen insanlar ne istiyor. Acaba, o ferdi, acısından uzaklaştırabilecek bir sevgili mi?, yoksa birazcık mutluluk mu?... Ya da hasta yüzüne bir tek tebessüm mü... İşte bunlardır istenilenler. Bunlar yaşarken istenilir. Elbette öldükten sonra değil. Demek istediğim şu ki; İnsan bünyesinde ve insanın ruh halinde yer alan, yani insanın psikolojisinde olan, “psikomastiklik” denen nenin var olmasıdır.
Bu türlülük insanı zaman içinde monoton, pesimist, kısaca zavallı yapar. İnsanoğlu için psikoz tür, veya başka bir deyimle hasta bir ruh hali diyebiliriz... İnsanoğlunun bu hali, açığa çıkmasa da, o ferdin içinde kalmış, adeta patlamaya hazır bir yanardağ, bir volkan gibidir. Ve ne denli dayanıklı olsa da, fazlaca mukavemet gösteremez, bir gün maalesef patlar...
Her insanoğlu, her birey kardeş olsun, geçinsin diyoruz. Peki...bu mümkün müdür ki; spekülasyon denilen bir tür illet vardır ki, insanoğlunun yakasına bir kez yapıştı mı, bir daha kesinlikle bırakmaz. Artık her anı fırsattır. Fırsatları kollar durur. Elbette böylece de, çevresi-nin farkında olmadan, o güzel, çevresinde bulunan yürekli insanları, zaman içinde kırar... Ve çevresinde nelerin olup, bittiğinin pek farkına bile varmaz.
Bazen bir gülücük, bazen sıcaklık veren birkaç sevecen sözler ve daha birçok güzellik-ler...işte insanın, insanoğlunun beklediği... Yaşarken beklediği, beklenenler işte bunlardır... Zaman, zaman da insana bıkkınlık verir hayat... İşte bu anlarda insanoğlunun içine düştüğü sıkıntılar, onu, ölümün bir kurtuluş olduğuna inandırır. Ne güzel; sevmek ve sevilmek deriz de, nedense bazı sevdiklerimizi kaybettikten sonra severiz...
Bazı şeylere zaman bulamıyoruz derken, ne denli olmasa da, acımasız olduğumuzu bir düşünelim... Düşünelim de, yaşarken yaşanılanları unutmayalım...
YORUMLAR
Her insanoğlu, her birey kardeş olsun, geçinsin diyoruz. Peki...bu mümkün müdür ki; spekülasyon denilen bir tür illet vardır ki, insanoğlunun yakasına bir kez yapıştı mı, bir daha kesinlikle bırakmaz. Artık her anı fırsattır. Fırsatları kollar durur. Elbette böylece de, çevresi-nin farkında olmadan, o güzel, çevresinde bulunan yürekli insanları, zaman içinde kırar... Ve çevresinde nelerin olup, bittiğinin pek farkına bile varmaz.
Yazan yüreğe binlerce teşekkür.Zaman zaman kendimi buldum yazının içerisinde.
Çok güzel analiz etmişsiniz toplumun yapısını...
Yazıların akıcılığı devam ediyor.Siz yazdıkça ben de okumaya devam edeceğim...
Saygılar ve sevgilerimle efendim...
selamlar...