İsimsiz...
Gene esti işte;
Çıkıp gitsem diyorum. Şimdi. Nereye giderim acaba??? Ne yaparım?!
Şuursuz,
Amaçsızım.
Uğraşacak bir şeyleri olmayınca elinin altında başka bir şey düşünemiyor insan..
Ya da ben !
Bir de yazamayınca..
Zaman geçirecek bir şeyleri olmalı insanın. Odamda dört duvar arasındayım, taşamıyorum.
Dışarı..
Arzularım, isteklerim. Hayallerim taştı taştı… İstanbul’u aştı.
İsimsiz yere ulaştı. Ben gidemiyorum. Bedeni aşamıyorum.
Hayal; bir yalan.
Acımasız, amaçsız. Öylesine görülen rüyalar kadar değersiz.
Değersiz oldu her şey.
Yeniden kazandırmalıyım onlara. Değerlerini..
Her şeylerini.
Ne yapacağım???
Acilen taze kan lazım bana. Susadım..
Bu kadar ölgün bir ruhla, kararmış ‘iç’le hiç bir şey yapılmıyor.
Yapılamıyor ki…
Burası neresi? Bunlar, bütün bu olanlar nenin nesi? İstanbul’da mıydım sanki. Çok yabancılaştı biranda.
Sanırdım ki; ben yabancı olsam İstanbul tanıdık olurdu bana. Belki o da hala savaşıyordur,
— Buradayım. Diye.
Kör oldum ben, göremiyorum. Hayaller can çekişiyor.
Ve hayaller çekiyor.. oraya. İşte orada; mavi engel deniz! Belki de engeli de ben koydum oraya. Bilmiyorum, hatırlamıyorum.
Hatırlayamıyorum,
Eski ‘ben’i isteyemem.
Hiçbir farkı yoktu şimdiki benden.
O sadece bugünlere getirdi, soluklarımı.
Sadece;
Şimdi daha iyi görüyorum.
Ya da;
Daha fazla kararıyorum.
Bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum.
Ve düşünmeden ilerliyorum. Hayallerimin her adımda biraz daha kazdığı karanlık dehlizlerimde.
Bir de;
….
Aklıma … gelir feleğim şaşar…
Öyle bir hasret ki içimden taşar
Bu gönül en fazla üç gece yaşar..
Kimseye bırakma gel al canımı
Sen al canımı…
Öylesine….
Dinliyordum işte..
gülden
(5haziran’07- yarını-2.yeni)