BİR DAMLA
Bir zamanlar, zaman daha kendinden bi-haberken, bir damla su vardı. Musluk ucuna tutunan… dakikalarca, saatlerce, günlerce, aylarca hatta yıllarca tutundu musluğun ucuna. Düşmekten korkuyordu. Kendinden önceki damlalar düşmüş, gidenlerden bir daha haber gelmemişti. Korkuyordu. Titriyordu. Her titremesinde düşmeye yaklaşıyor fakat titremesine engel olamıyordu. Biliyordu ki bir gün düşerse bu titremesi yüzünden olacaktı.
Tutundu musluğun ucuna bütün gücüyle. Zaman geçiyordu, geçtikçe zaman gücü tükeniyordu. Tükendikçe gitme vaktinin geldiğini anlıyordu. Titredikçe düşmeye yaklaşıyor, yaklaştıkça titriyordu.
Bir gün musluktan ansızın düştü. Karıştı diğer su damlalarının içine. Farkı kalmamıştı onlardan. Günlerce suçlandı. Suçladı kendini. Ne olaydı titremeseydi, ne olaydı düşmeseydi? Fakat düşmüştü bir kere. Günlerce ağladı. Sızlandı. Alışmaya çalıştı arkadaşlarına.
Bir gün bir şeyi anladı: muslukta dururken sadece kendi vardı. Şimdi ise biz olmuştu. Farkının kalmadığını düşünürken, benzerliklerini görmeyi unutmuştu. Benzerliklerin tadını çıkarmaya başladı. Onca zaman tek geçirdiği günleri düşündü. Bunlar için pişman olmaya başladı. Benzerliklerinin çokluğunun yanında farkı da vardı. Gördü, gördükçe hayrette kaldı. Hayrette kaldıkça hayran oldu. Hayranlığını yenip yoluna devam etmesi gerektiğini gördü.
Nehirlere karıştı, dağ bayır aştı. Kimi gün vurdu başına taşlara, kayalara. Kimi gün seyrine durdu başının üstündeki yeşilliğin.
Musluk aklına bile gelmez oldu. Nehrin içinde boğulduğunu unuttu. Yaşamın tadını çıkarmaya koyuldu. Bir gün karşısında kendinden de büyük bir birikinti çıktı. Anladı ki yolcuğu okyanusta bir damla olmak içinmiş. Kendinden önce ve sonrakilerin ulaşacağı yer burasıymış.
Zaman geçtikçe yaklaştı yaklaştıkça eridi. Eridikçe büyüdü. Büyüdükçe küçüldüğünü hissetti. Küçükken büyük olduğunu duyumsadı. Okyanusta bir damla olabilmek için çırpındı.
Hayatta bir okyanustu… Var olduğunu anlayan okyanusta bir damla oldu. Bilmeden gidenler ise okyanusta kayboldu.
M.S./2009
Kahramanmaraş