MODERN RAPUNZEL
Kadınlar hayatlarında bir değişiklik olduğu vakit saçlarıyla oynarlarmış. Bu doğru bir tespit olmalı ki, yıllarca o seviyor diye uzattığım saçlarımı onun boynuz darbesini yememle beraber kestirmeye karar veriyorum. Ben o seviyor diye saçlarımı uzatayım, o gitsin kısa saçlı bir kadınla…
Bunu sindirmek için, soluğu en yakın bayan kuaföründe alıyorum. İçerisi hınca hınç dolu olduğu için, niye geldiğim bile sorulmuyor. Boş bir koltuğa oturup beklemeye koyuluyorum. Saçlarımı sıfıra vurdurmak niyetiyle gelmiş olmama rağmen önümde duran dergideki saç modellerini kurcalıyorum bir taraftan da…
“Neden bu kadar kalabalık, acaba herkes mi aldatıldı” gibilerinden düşünceler içerisinde, kalabalık yalnızlığımı yaşarken, birden burada bir düğün hazırlığı yapıldığını fark ediyorum. Gelinin de arkadaş ve akrabalarının da saçlarının damat tarafından ödenecek parayla yapılacağını öğreniyorum. İçin için bir erkeğin bir şeylerin faturasını ödeyecek olmasından haz duyuyorum. Ama ne gariptir, birileri böylesine mutlu bir günü yaşarken, birileri de benim gibi… Hani derler ya “Kimileri sevincinden içer, kimileri kederinden ” diye, işte aynen öyle kimileri düğün için yaptırır saçlarını, kimisi de depresyondan…
Saatler süren uzunca bir bekleyişten sonra, nihayet benimle de ilgileniyorlar. Elindeki makasla, gözüme Azrail gibi görünen kuaför:
—Siz ne için gelmiştiniz, diye soruyor.
—Saçlarımdan kurtulmak istiyorum, diyorum intihar edercesine bir cesaretle…
Hiç kimse için problem yokmuş gibi görünüyor, ama nedense benim moralim birkaç kat daha bozuluyor.
Önce saçlarımı yıkıyorlar.
—Çok güzel saçlarınız var diyor yıkayan eleman, “yazık olacak!”
Bense hiç konuşmuyorum. Kurulamadan sonra beni infaz sandalyesine oturtuyorlar. Kuaför soruyor:
—Nasıl keselim?
—Kazıyın! Diyorum, ötenazi istercesine…
Kuaför, elindeki makasla saçlarıma doğru yaklaşırken, kapatıyorum gözlerimi… Bekliyorum, bekliyorum ama makas darbesi hissettiğim falan yok. Gözlerimi açıp bakınca da, saçlarımın yerinde olduğunu görüyorum.
Kuaförün aynadaki yansımasına bakıyorum, o da bana bakıyor.
—Ne zaman keseceksiniz, diyorum.
—Pes eder kendiniz vazgeçersiniz diye bekledim ama vazgeçmediniz. Hanımefendi, ben yapamam, kıyamam bu saçlara..
İçin için gülümserken, “haydaa!” diyorum
—Yahu parasıyla değil mi, kesin efendim!
Kuaför de bana bilmiş bilmiş bakarak:
—Yapamam hanımefendi, hem siz de emin değilsiniz bunu istediğinizden, diyor.
Kuaföre ikinci “haydaa!” deyişimle, uzun zamandır aradığım kavga etme fırsatını yakalamanın heyecanı içerisine giriyorum.
—Yahu sizin işiniz benim emin olup olmamam değil ki, ben ne istiyorsam onu yapmak olmalı. Allah Allah! Yanılıyor muyum, diyorum.
—Tamam hanımefendi, sinirlenmeyin. Ama sorununuz her ne ise hallolduktan sonra pişman olacağınız bir şey yapmamalısınız, diyor son derece kibar bir üslupla…
—Bak sen, diyorum. “Psikoloji mi okudunuz, yoksa kuaförlük mü?”
—İşin aslı diyor kuaför, “okumadım hiçbirini, çıraklıktan yetişmeyim. Ama bir kuaförün işi sadece saç değildir, bütün olarak insandır. Bilseniz hanımefendi, şu dükkâna her gün kaç türlü insan uğruyor!”
Sözlerindeki samimi hava beni o kadar etkiliyor ki, birden onu dinlemenin bana gerçekten iyi gelebileceğini hissediyorum.
Kuaför devam ediyor:
—Bazıları için, dünyanın sonu olan şey ne, biliyor musunuz?
Merakla soruyorum: “Ne?”
—Katıldığı bir davette kendisiyle aynı kıyafeti giyen birine rastlamak… Bunun için günlerce başlarına ağrılar girer. Çevrelerindeki insanları sırf bu yüzden incitirler…
—Allah Allah, diyorum. “ Tamam, hoş bir şey değil ama ne var ki bu kadar büyütecek?”
—Muhtemelen, sizin sorununuz bundan daha büyüktür, diyor.
İçli içli “evet” diyorum…
—Şöyle düşünün o zaman, diyor. “Sizden daha dertli birine, mesela evladını kaybetmiş bir anneye derdinizi anlatsanız nasıl tepki verir? Ne kadar önemli ya da büyük bir dert olarak görür?”
—Büyük ihtimalle saçma bulur, diyorum kuaförün derinliğine şaşırarak…
—O zaman siz de saçma bulmalısınız, diyor.
—Evet, diyorum. “Hayatımda her şey o kadar saçma ki! Başta bu saçlar bana acı veriyor, saçma belki ama öyle! Başımdan geçenleri bir bilseniz!
Önce, gözümün ucuna, zorlukla tuttuğum yaşlar birikiyor… Sonra her şeyi anlatıyorum şikâyet eden bir çocuk gibi, gözyaşları içerisinde…
Kuaförü dinlemeyi sevdiğim gibi, beni dinlemesi de hoşuma gidiyor.
—Sen şükretmelisin, diyor bana…
Şaşkın şaşkın “neden?” diye soruyorum.
—Ya bu adamla evlenseydin ve onun için yetiştirip büyüttüğün tek şey saçların olmasaydı! Çocuklarınız olsaydı da yaşasaydın bütün bunları… Bu demek oluyor ki, sen öyle bir durumda çocuklarını da öldürmeye kalkacaktın!
Gülsem mi ağlasam mı tam kestiremiyorum. Tabiî ki yapmazdım böyle bir şeyi ama gerçekten şanslı olmalıyım ki, öyle bir durumda değilim. Suskun suskun düşünceye dalıyorum…
Tam o sırada içeriye yeni bir müşteri giriyor. Selam verdikten sonra saçlarını boyatmak istediğini söylüyor. Kuaför de beni göstererek:
—Hanımefendiden sonra sizinle ilgileneceğiz, diyor.
Sonra bana dönüp:
—Karar verdiniz mi, diye soruyor.
—Evet diyorum, “dalgalı fön olsun”
Saçlarımı yaparken aynada kuaförün mütebessim yüz ifadesini seyrediyorum… Böyle bir insanla tanışmama vesile olan acıma şükrediyorum ve tabi bana bu kadar çok yakışan saçlarıma da…Ayrılırken hiç olmadığı kadar yürekten teşekkür ediyorum kuaförüme. Sıklıkla, bu aldığım ucuz maliyetli psikoterapiye devam edeceğimi söyleyince, gülümsüyor.
—Bunu bir arkadaş sohbeti kabul edelim, diyor. “Her zaman beklerim” diye de ekliyor.
Yeni arkadaşımın elini sıkıp, kuaför salonundan saçlarımı savura savura ayrılıyorum. Birkaç sokak ötedeki evime yürürken, cep telefonuma bir mesaj geliyor. “Aşkım beni affetmezsen, bu gece canıma kıyacağım…” diyor mesajda. Bense günün üçüncü “haydaa!”sını kullanmış oluyorum böylece... Ama bunu yapamayacağına emin olmanın rahatlığıyla cevap bile yazmıyorum bu mesaja… Ben saçlarıma kıyamadım, o canına nasıl kıyacak!
Ertesi gün kapımda bir buket gül buluyorum işe giderken. İş yerinde de kimi görüyorum dersiniz? Evet, o ve hala hayatta… Ama ben artık o, hayatta hiç yokmuş gibi davranıyorum, saçlarımı onun gözleri önünde savura savura…
ŞERİFE KORKMAZ
YORUMLAR
Hayatın kenarlıklarında pörsümeyecek yenilikte ve yinelikte yakalanıverecek yaşanmışlık hissinin satır ralalarında dolaşıyormuşçasına,
Yaşamın her anında ve yanında daima birlikte
Olan vefasızlığın ve acıların götürdükleri, dost/yürek sevisi sanılanların hatıraları/külleri...
Hüzün makamında, ibret aynası tahtında yaşanmışlardandı...
Saygı, selam ve Edip'çe tebriklerimle....