- 739 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"BEYAZ UYKUSUZ UZAKTA..." ARDAHAN ÖYKÜLERİ (21)
Kars
Öyle güzel ki ölürüm artık
Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars’ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerimin arası
...
Cemal Süreya, şiirin Süreyası Kars’ta Maliye’de çalıştı. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olması hasebiyle devrin tüm ünlüleriyle arkadaştır. Münevveran-ı dönemin şekil vericisi; şekillenicisidir.
Kars için yazdığı şiir bir Ardahan yolculuğu esnasına mahsus talihtir. Mısralar dudaklardan dökülmez. Akarlar eger kaynak coş etmiş ise, eger kökünde su leb-i derya gibi bitmezse; dudak mudak kar etmez adamın ağzını yırtar da püskürü çıkar!
Cemal Süreya’yı o gün " Esin " Ardahan Aorasıyla yakaladı. Beyaz yoluyla Ardahan. Yolculuk halinde ki şair’i çarptı çırptı; çırptı ta ki dizeleri ağzından sökülen mırık dişler gibi alıncaya değin!.. Bir bir aldı kelimeleri şairin ruhundan!.. Ardahan’ın tapulu şiiridir... Kars’ın tapulu lirizmasıdır bu şiir! Bu şiir mühr-ü devran gibi... Şad olasın! Ey şair!..
Zirvelerden iniyor gözümüz görümceğe: Ardahan’a yılan gibi kıvrıla kıvrıla; yekine yekine VABİS bir otobüs yeriyordu.
Gördüğümüz bu! Yakup Emi’ye emanet şairler, şiirler. Ardahan ve bir de: Ardahan’ın gelecekteki istikbali!
Ardahan otobüsünde: Cemal Süreya en önde oturuyor. Demir döşemenin üstünde üstüpüden ispirtolu ateş yakmış Yakup Emi şairler üşümesine...
Memleket hayrına ne iş olsa bu şöför milleti koşardı... Burunlu Vabis’in ısı donanımı yoktu. Ön camı üstelik ortadan dik ayrıktı. Şöför koltuğu yüksek. Uzun direksiyon borusu, def kadar bir kasnağa bağlı vana’yı andırıyor." Şöfer" mahalli yolcuların görme hizalarının üstündeydi.
Cemal Süreya... sağda yağan karla irişip oynaşan Kiziroğlu köyüne bakıyor! Baksan no’lur bakmasan no’lur diye geçiriyor içinden. Bu manzara dile gelmedikçe. Söyleyip kendin derdin anlatmadıkça sanat n’olsun şiir n’olsun!..
Turgut Uyar, şöförün üç gerisinde, solda gördüğü MİŞKA’nın değirmanına eyice baktı. Çatak’lı çocuk yanında oturuyordu. Ona, değirmanın hikayesini sordu! Çocukta üstüne bir kelam bile koymadan. Hakikat namına ne varsa anlattı.
Gardaş Can!
Turgut Uyar Türk Şiir’in bir yalnız adamı ve devi Posof’ta bir yıl kadar çalıştı. Uyar’da sahici bir münevver. Ah bir biline bilse münevver kolay yetişmiyor!
Azizanlar! Bir beyin cerrahı ya vardır ya yoktur!..
Turgut Uyar "YALAĞUZ" şiirini bizim Posof’a yazmıştır. Posofluların "O" güzel diyalektleriyle söyledikleri gibi söylemiştir." YALAĞUZ"u.
Yalınız yalınız düşüyor kar daneleri bir bir. Şair: " Kar’da yalnız bencileyin dedi. "Mişka"nın değirmanı da metruk. Bu Dünya’nın nesine gümanem" dedi. Yol yalınız, tipi boran yalınız... Çatak yalınız... Kısır’ın dağı orada...
Eyy! O da yalağuz!..
YALAĞUZ
"Bektaş yüce dağ başında -yalağuz-du.
Bektaş zaten doğduğundan beri -yalağuz-du...
Bir sopa,üç beş koyun,bir köpek,
Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du...
Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,
Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı...
Köyde, şehirde, kasabada, dağda.
Beş on kelimesi, diliyle.
Yalnız insanların o garip haliyle;
Yalnızdı Bektaş, yapayalnızdı...
Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,
Esaretinde hürriyetinde sevdasında,
Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,
Yağmurların altında, bulakların kenarında.
Türküsünde, koşmasında, şarkısında,
Tamamda da noksanda da,
Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.
İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu..."
- TURGUT UYAR
YALÇINER YILMAZ
26 /04/ 2009
GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.