- 2133 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Gözlerin Yağıyor Yüreğime
Acılarla örülmüş bir duvardı senden önce yüreğim
Hüznün mevsimlerinde ayrılığı söyledi hep şiirlerim
Bitti yaşadığım kırlangıç fırtınası, yağmurlu gecelerim
Şimdi, uzak kentlerden yağıyor içime çakıl taşı gözlerin
Yarını yitirmekten korktuğum anlarda, sesinin, yüreğime dokunuşlarının vuruşlarıyla mutlanırım. Dünyanın bütün iğrenç seslerini keserek, bir dağın zirvesine çıkarak nefesim kısılana kadar bağırmaktır seni sevdiğimi söylemek. Saçlarıma tutunan bir sevdayla, şimdi yüreğim yıllara kafa tutar. Çığlığı susturulmuş ormanlar gibi içim, bedenimdeki tüm zincirlerle, elimde kan kızılı bir şarap testisi seni yudumlamak istiyorum yıkılana kadar. İçimdeki kaktüs kırığı acılarla, bedenimdeki yanmış yıkılmış imparatorluklarla, ellerimin tersiyle siliyorum bütün gökyüzünü ve senin gözlerini asıyorum, bütün renkler mavi olana kadar.
Parmaklarımızın ucundaki çoğul ağlamalarla, bizi titreten sevdayla aşk gömülü bir makberdir dinlediğimiz senfoni. Yüreğimizdeki direnmelerin acı turunçları boy atarken gecelerde, bir kardelen ağlar uzak kentlerin karları altında. Bilmelisin ki, benim de başım döner kalabalıklarda. Geceleri gri bir gökyüzüne bakmayı ne çok özlediğimi, yüzüme çarpacak gibi oluveren yıldızları seyretmeyi, o sobelendiğim çocukluğumdaki oyunlara dönmeyi ne çok istiyorum bir bilsen.
Yaraya tuz basan kahır gecelerinde ‘Ayazda kalmış bir kuş gibi’ titreyen yüreğimle, sevda hep yolumu gözlemiştir benim. Yüzündeki gülücükler eksildiğinde, lokmaları çiğnerken açlığa direndiğinde ve yüreğine asla söz geçiremediğinde, ekinler yanar geniş tarlalarında. Kimin ördüğü bilinmez, kimin yüklediği anlaşılmaz bu acılar duvarıyla nice fırtınalara göğüs gereceğiz anlayacağın. Bu yüreğimizdeki yontularla, ufkumuzdaki isimsiz sevdalarla ve her gün umduğumuz günaydınlarla dönecek bu dünya. Ruhundan sağıp, göğsünde emzirdiğin şiirlerle sevişmek gibidir hüzün. Dur durak bilmeksizin, avuçlarındaki doğurgan tazelikle cılız bakar gün batımı, sabrın geceye direnir, belki de toprak ağlar gözlerinde filizlenen çiçeklerle.
Gözlerindeki yakamozların iksirleriyle, sen de acılarımı silmek istiyorsun yüreğimden. Bir masal atına bindirerek, dolaştıracaksın beni bilinmez ülkelerde. Nicedir dinlediğim hüzünlü ağıtları silip ruhumdan, aşk şarkılarının hiç kesilmediği o mutluluk ormanlarına sürükleyeceksin sevginle. Titreyen ellerime şiir gözlerinle değecek, yaralı gönlüme sargı olacaksın aniden. Nura çevireceksin aşka ibadetimi, nan gibi aklımı işgallere duracaksın, kıyameti bekler gibi.
Düşlerin hiç solmadığı, gözyaşının akmadığı ve bir gece bitmeden diğerinin özlenmediği bir çocuk yanım var benim de. Gökteki uçurtmalara ıslak gözlerle bakan her çocuğun hüznüyle, koyu bir yeşillik altında sermayesine kaşık sallayan çocukluğumla ne tufanlar geçti benim de içimden. Nice karlar eridi, nice kardelenler tohuma durdu dağlarımda. Yapabilseydim eğer, sığlaştırırdım tüm okyanusları, yüreğimin uçsuz bucaksız tüm ovalarına gözlerini anımsatan çiçekler ekerdim. Yeryüzündeki bütün nehirlere çakıl taşları atardım, yüreğindeki şarkılar beni bulana kadar.
Her kelebek kanadında umudu taşırken, bilseydi kısa bir ömrünün olduğunu rengârenk bir renge bürünür müydü, sorarım kimi kendime. Gözlerinin derinliklerindeki tuvale, yüreğimdeki fırçalarla dokunup, kimi bir kelebeğin, kimi de bir kartalın kanadında gözlerine sarılıp uyumak, işte o an dünyayı yeniden yaratıp ayrılıkların hiç olmadığı bir atlasta sobelenmeye razı olurdum. Güldükçe aralanan dudaklarınla, ağladıkça nemlenen kirpiklerinle ve beni düşündükçe ağrıyan o sol yanınla, ölümsüzlük iksirlerini kaynatırdım aşkın o büyük kazanında.
Hazan kovmuşsa baharı, yeni mevsimlere açık tutmalısın kapını. Her dalın tomurcuğa tutkun olduğu, her arının bal için çiçek çiçek dolaştığı, her atın özgürlüğe topuk salladığı bu çelişkiler yumağında, demirci örsü döverken, ayrılanlar kadere söverken, her taş suskunluğuna ağlarken, sevda demire suyu, taşa ölümsüzlüğü, kadere de dönülmezliği vermiştir. Her şafakta doğan güneş dağları aşmadan, acı olgunlaşıp yüreklere düşmeden, soğuktan üşümüş ellerimi ruhunda ısıtmadan, bu yüreğime saplanan süngülerden kaçmak istemiyorum.
Tenime ter olacaksa nefesin, yıldızlarını gönder ülkeme. Koynumdaki fısıltıyla güller ol toprağımda. Denizlerimin mavi düşü, nehirlerimin çakıl taşı ol istersen. Asırlardır kartallarla sevişmelere duran dağlar, aslında mavi olduğu için tutkundur gökyüzüne. Karacaların su içtiği nurlu denizlerde, engelleri aşamayan, karanlıkta tütsülerle ağlayan ve bir balıkçı meyhanesinde kadeh üstüne kadeh deviren sevdalılarla dönmekte anlayacağın bu küre. Hiddetle kırılan kadehlerde tan ağarınca görünür gerçeğin dibi.
Pervane böceğinin ışığa küstüğü anlarda, gölgelenir ansızın duvarlar. Aşkı cebimizde rengi kaybolmuş bir zar gibi gezdirirken, hep yek umarız yaşamdan. Kimimiz yek atıp, kimimiz düşeş atarken hiç yaşlanmayacak bir ruhla şarkılara ağlarız. Emdiğimiz süt ak, uykumuz sak ve gecelerimiz hain tuzaktır kardelen. Masallardaki tüm düşleri özleriz de, birini yaşamaya gücümüz yetmez. Sen, yüksekte bir kayanın altında denize sevdalı, yüreğimde yalınayak gezinen, küreksiz denizlere çıkan, rüzgârı asla hesap etmeyen, gönlüme zamansız düşmüş bir kardelensin.
Dedim ya, düşlerin asla sorgulanmadığı, yasakların hiç olmadığı, saatlerin hiç tik-taklara durmadığı bir yer var ruhumda. Her bahar yeniden doğar, her sonbaharda gazel olurum ben. Her bekleyişin benden yılları çaldığı anlarda, incinir içimde en sabırlı bekleyişler. Gecemin rengi karadır ve binlerce çocuk ağlar ruhumda. Gönlümüzdeki bakir sabahlar adına, içimizde hiç eskimeyecek, hiç eksilmeyecek şarkılar adına, dağlarında otağ kurdum işte. Yağmur duasına durarak ellerimi açtım sana. Sana soyunmak, zeytin gözlerinin kulelerinde ufku gözlemektir. Ölümsüzlüğü ve çözümsüzlüğü kutsal kılan her sevda gibi, şimdi seni soluyorum bu ozan göğsümde.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Pervane böceğinin ışığa küstüğü anlarda, gölgelenir ansızın duvarlar. Aşkı cebimizde rengi kaybolmuş bir zar gibi gezdirirken, hep yek umarız yaşamdan. Kimimiz yek atıp, kimimiz düşeş atarken hiç yaşlanmayacak bir ruhla şarkılara ağlarız. Emdiğimiz süt ak, uykumuz sak ve gecelerimiz hain tuzaktır kardelen. Masallardaki tüm düşleri özleriz de, birini yaşamaya gücümüz yetmez. Sen, yüksekte bir kayanın altında denize sevdalı, yüreğimde yalınayak gezinen, küreksiz denizlere çıkan, rüzgârı asla hesap etmeyen, gönlüme zamansız düşmüş bir kardelensin.
Dedim ya, düşlerin asla sorgulanmadığı, yasakların hiç olmadığı, saatlerin hiç tik-taklara durmadığı bir yer var ruhumda. Her bahar yeniden doğar, her sonbaharda gazel olurum ben. Her bekleyişin benden yılları çaldığı anlarda, incinir içimde en sabırlı bekleyişler. Gecemin rengi karadır ve binlerce çocuk ağlar ruhumda. Gönlümüzdeki bakir sabahlar adına, içimizde hiç eskimeyecek, hiç eksilmeyecek şarkılar adına, dağlarında otağ kurdum işte. Yağmur duasına durarak ellerimi açtım sana. Sana soyunmak, zeytin gözlerinin kulelerinde ufku gözlemektir. Ölümsüzlüğü ve çözümsüzlüğü kutsal kılan her sevda gibi, şimdi seni soluyorum bu ozan göğsümde.
tek kelime ile muhteşem
gönülden kutluyorum
sevgiyle kalın..