- 762 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Evlilik
Evlilik, toplumun çekirdeǧi olan aile sisteminin varolması için egemenlerin bulmuş olduǧu bir birlikteliktir. Ve normal şartlarda özgürce verilen bir karardır. Gönüllülüǧe dayanması ise bir mecburiyettir. Dünyamız gelişme sürecini her dönemde yenilediǧi için evliliǧe de yasal zeminler arayarak yasalarla korumak gerekliliǧi vardır. Bu hem bireysel, hem toplumsal, hem de bir devletin devamlılıǧı için düşünülen beraberliklerdir.
Aynı zamanda bireyselliǧin gönüllüǧünden sevgiyi temel alarak kurulması gereken bir beraberliktirde. Ama asıl önemli olan bir insanın evlilikte ne anladıǧı, ya da bir toplumun evlilikten ne anladıǧını kavramakla birlikte bir ailenin kuruluşundan ne anladıǧı sorusunuda beraber getirir. Normal şartlarda bir evliliǧin gerçekleşmesi için iki ayrı cinsiyetin oluşturduǧu ve yasal statü kazanmış bir kurumdur evlilik. Esas unsur ise sevgidir, saygıdır, hoşgörüdür, anlayıştır. Ama bazen burada da “bana görelilikler” ortaya çıkarak bireysel görüş belirtmelerine indirgenir. Birisi için bu yukarıda sayılan etmenler ve sevgi hiç bir zaman başlıbaşına bir belirleyicilik saǧlayamaz. Bir kadın için, özellikle erkekler reliteden kaçan, kendini saklayan yaratıklar olarak görülürler. Bu her iki cinsiyet içinde geçerlidir. Yani karşılıklı önyargılar bin yıllardan beri süregelen tek deǧişmezliktir bu birlikteliǧin sürdüǧü zaman içinde ve bu süreden sonrada…
Psikolojinin yapmış olduǧu bilimsel tespitlere göre; hemen hemen bütün insanlar kendi gerçeǧini ele vermezler. Ne göründüǧü gibidir, ne de olduǧu gibidir insanlar. Hele bu geri kalmış toplumun bireyleri için daha belirgindir. İmkanları olmayan, ya da çok kısıtlı olan birisi, parası yoksa borçlanarak sevdiǧine olduǧundan daha başka görünmek için ödünçlerle giyinir. Bu bir insanın karşısındakine güçlü görünmek zorunluluǧunu, kendisini küçülterek sunmasıdır. Yani, “olduǧun gibi görün, göründüǧün gibi ol” realitesi ikiyüzlü bir tutumdan dolayı ayaklar altına alarak yok etmenin başlangıcının ilk adımıdır bir beraberlik için. Ve bir gün bunlar, hayatın gerçekleriyle yüzleştiǧinde çatışma ve çatırdamalarıda beraberinde getirir. Yani krizler başlamıştır aslında içimizde bize inat evlilikle beraber, gerçek yüzler ortaya çıkınca. Zaten ilk huzursuzlukların temel kaynaǧıda iki yüzlü tutumundan deǧilmidir insanın.
Burada bunun aksini iddia etmeǧe kalksakda ısbatlanması muhtemelen çok az bir olasılıǧa sahip bir gerçektir tokat gibi insanın yüzüne inen. Saygı diyelim once. Nedir bu? Tutucu bir toplumun geleneǧinde kadın görmediǧi tanımadıǧı, hatta bazen yüzünü bile görmediǧi birisiyle evlendirilir. Evlenmez. Al sana denkliǧi saǧlamak için birebir yutturulmuş gerici bir gelenek. Erkek elli yaşında, hatta bazen Hüseyin bilmem ne çocuǧu gibi yetmişinde de olabilir. Olsun bu o kadar önemli deǧil, önemli olan törelerin gerici bir toplumsal ve dinsel tabanla doyurulmasi deǧil mi? Önce bu „denklik“ denilen „dengesizlik“ süzgecinden geçerek günümüzde de en ilkel (vulger) yöntemlerlede sürüp giden zorakilik söz konusudur. Burada bir genç hanım, kendince bir hayal dünyası kurgulamışsa beyninde, orada önüne bir engel çıkartılarak güçlü bir ataerkil sistemle karşılaşır. Çünkü, bir topluma hakim olan yasaları, erkek egemenliǧinin ürünü belirlemıştir. Yani yasaları erkekler kendi normlarına ve kafalarına göre biçimlendirdikleri için her türlü istekleri yasalarla belirleyerek tek yönlü bir system yaratmıştırlar. Bu bir güç sembolü olmuştur zamanla erkekler için. Kuvvetli bir erkek egemenliǧi vardır burada. O bazen bir baba rölünde, bazen bir erkek kardeş abi rolünde (örneǧin, nerelerde sürtün, abine söylersem görürsün sen neredeyse deyimleşmiştir), bazen bir koca rolünde bazende birinci dereceden eli öpülesi kirli elli bir büyüǧümüzdür.
Bu egemen güç, hem bir fazilet, hemde bir şefkat kaynaǧıdır kadına şefkatsizliǧi gösteren. Bu çoǧunlukla böyledir, nadiren akside olsa. Bu duygular içinde dengeler kendini dengesiz toplum kadını eǧiterek hemde ikinci sınıf bir varlik olarak. Bazende mecburiyetten kabullenmektir bir erkeǧi istemeden. Geldiǧi kapıya tekrar “eksik etek” olarak geri dönmemek için. Evlendiǧi yerdeki bütün baskılara sessizce ve korkuyla boyun eǧen, eǧdirilen. Bu şu anda Afganistan, İran, Sudan, Pakistan, Sudan, Pakistan ve yer yer Atatürk Cumhuriyeti’nde de var olan gerçektir. Uşak bir hükümet olan Afganistan kuklaları bir hafta once çıkardıkları bir yasayla var olan bir gerçeǧi de tescil ettiler. Daha acı, bir o kadar da elem verici olan bir gerçeǧi internette haber portali okurken gördüm ve dehşete düşerek acilen bu yazıyı yazma zorunluluǧu hissetim. İşte haber. Buyurun! Beǧendiǧiniz gibi okuyun. Yorumu size bırakıyorum.
„Suudi Arabistan’da 8 yaşındaki kızının 47 yaşındaki adamla evliliğinin feshi için mahkemeye başvuran anne ‘ret yanıtı aldı
Suudi Arabistan’da bir yargıç, 8 yaşındaki kız çocuğu ile 47 yaşındaki bir adam arasında gerçekleşen evliliğin iptali için verilen dilekçeyi reddetti. Kızının evliliğinin feshi için mahkemeye başvuran anneye, kızın babasıyla artık evli olmadığı için “yasal koruyucu olmadığı ve mahkemede kızını temsil edemeyeceği” söylendi. Annenin avukatının yaptığı açıklamaya göre, küçük kızın babası, borçlarını kapatmak için kızını 47 yaşındaki “yakın arkadaşıyla” evlendirmeye karar verdi.
Ergenlikte kendi boşansın. Ancak damada, ergenliğe girene dek gelinle cinsel temasta bulunmayacağına dair bir belge imzalatıldı. 8 yaşındaki küçük kızın da ergenliğe girdiği zaman, eğer isterse boşanma davası açabileceği belirtildi. Ülkedeki bazı gruplar, çocukların küçük yaşta evlilikten korunması için hükümete dilekçeler verirken, yetkililer durumda bir terslik olmadığını savunmaya devam ediyor.
‘10 yaş erken sayılmaz’
Başmüftü Şeyh Abdül Aziz el Şeyh, El Hayat gazetesine yaptığı açıklamada, “15 yaşından küçük kızların evlenemeyeceğini söylemek yanlış olur. 10-12 yaşlarındaki bir kız, pekâlâ evlenebilir. Bunun evlilik için erken olduğunu söyleyenler hatalıdır ve gelin adaylarına haksızlık etmektedir” diye konuştu“.
Nasıl bir dünyada yaşadıǧımıza bir türlü anlam veremiyorum. Hukuksuzluǧun hukuk olarak böyle dünyanın belirli bölgelerinde at koşturması düşünen, sorgulayan, yarınlara güvenle bakmak isteyen her insan için normal bir norm olmak zorundalıǧına raǧmen tezat bir gelişme gösteriyor. Evet, yobazlar bana kızacaklardır bu haber için. Çünkü onların örmücek kafalarına rasyonalite girmemiştir. Beyinleri dardır. Alma kapasiteleri yoktur. Televizyon izlerken Afganistan ve Pakistanda ki gelişmelere tanık olarak yaşamak zordur bunları yazarken. Acı hissediyorum yüreǧimde. Sitemle bir akşamı yudumlayarak Zeki Müreni dinleyerek.
Hülasa, benim anlatmak istediǧim, bir beraberlik saygı üstüne kurulmalı, sevgi peşinden gelmelidir. Kadın erkeǧini, erkek kadınını tanıdıkça, onda yeni şeyler keşfettikçe sevmeliler, beraberliklerini veya evliliklerini bu yeni hazla limanlarına demirlemelidirler. Gerisi, beraberlik deǧil, gerici dayatmaların sonucu üretimsiz ve sevimsiz beraberlikten başka bir şey deǧildir. Yani iki yabancının bir evde toplumsal baskılar sonucu kabul ettiǧi zoraki beraberliklerdir. Sonuç olarak evlilik, iki eşdeǧer çiçeǧin birbirine batmadan sevgiyi temel alan bir biçim olarak yaşamaya çalışmasını denemektir. Bunu başaranlara saygı duyarak önlerinde eǧiliyor, başaramayanlara ise kendilerine bir atılım yapmalarını tercih etmelerini temenni ediyorum.
Başarılar. Hasan Hüseyin Arslan, 15.04.2009, Akşam saat 20:10 – 22:17. Frankfurt am Main/ Almanya