YAĞMUR GİYMİŞ GECE GÖZLÜ KADIN/AŞK
Bir bardak beyaz şarap doldurdu kadehine. Ellerini birbirine geçirdi şöyle bir esneme hareketi yaptı. Bir türlü başlayamıyordu yeni işine. Şöminedeki ateş zayıflıyordu. Bir iki odun attı. Laptopunun başına geçti. Elleri tuşların üzerinde gezdi ama yok olmuyordu. Çalışmak ya da bir şeyler üretmek istemiyordu işte. Kafasının içi karmakarışıktı.
Kalktı ve koltuğa gömüldü elinde kadehi ile. Daha bir hafta öncesine kadar kafasında böyle sorular dolaşmıyordu. Her şey çok güzel gidiyordu. Hayatta hiçbir şeyi kafasına takmazdı. Bilgisayar oyunları yapardı. Bunun için işe gitmesi gerekmiyordu. Evinde bilgisayarında oyunu hazırlar bitince götürür firmaya teslim ederdi. Evi çok güzeldi. Sahil kenarında bir sayfiye eviydi. Nadiren şehre inerdi. Tam bir hafta önce yağmurlu bir gecede davetsiz bir misafiri olmuştu. Yağmurda; gür, bukle bukle siyah saçları ıslanmıştı. Islaklığın verdiği üşümeyle sanki titriyordu.
__Affedersiniz! Rahatsız ettim ama varsa telefonunuzu kullanabilir miyim acaba? Aracım az ilerde arıza yaptı. Servisi arayıp yardım isteyecektim. Aksilik telefonumun da şarjı bitti.
Dedi. Sesinde yalvarma yoktu. İçinde hiçbir duygu barındırmayan bir konuşmaydı. Çaresizdi ama reddedilirse de önemsemeyecek gibiydi sanki.
__Ahhh! Özür dilerim, tabiî ki buyurun!
Dedi genç adam. Telefonun yerini gösterdi. Ve oradan uzaklaştı. Kadın telefonu açtı ve servis istedi. Tam olarak nerede kaldığını tarif etti. Ancak bir saate kadar gelebileceklerdi.
__Çay ya da kahve alır mısınız acaba? Fena ıslanmışsınız belki ısıtır sizi. Hem şöyle şömineye doğru gelin. Biraz kurur üzerinizdekiler.
__Aslın da kahve fena olmaz lakin akşam akşam yeterince zahmet verdim size. Teşekkür ederim.
__Lütfen zahmet ne demek! Böyle bir şey benimde başıma gelebilirdi. Siz olsanız yardım etmez miydiniz?
__Elbette! Bazen böyle aksilikler olabiliyor. Madem zahmet olmayacak bir fincan kahve alabilir miyim?
__Hemen hazırlıyorum. Siz şöyle yakın durun şömineye. Müsaadenizle…
Mutfağa gitti ve ısıtıcının altını açtı. Odanın içinde tatlı bir sarhoşluk dolaşıyordu. Bir kadın ve bir erkek… Kadının bakışları en mahrem öyküleri çağrıştıracak türdendi. Işıl ışıldı ve gece gibi karaydı. Adam durumundan memnundu. Aşka inanmazdı. Ona göre ilişkiler kısa sürmeli, yaşanmalı ve bitmeliydi. Böylece hayatındaki hikâyeler süreklilik arz ediyordu. Eğlenir, gezer, beraber olur ve sıkıldığı zaman ayrılırdı. Zaten beraber olduğu kadınları da öyle tiplerden seçerdi. Başına dert olmayacak cinslerden yani. Aşk için esaret derdi. O aşkı için ölenleri aptal bulurdu. Dünyada kız mı yoktu? O gitti ise başka biri bulunurdu. Hem Allah kadınları erkekler için en zevkli oyuncakları olarak yaratmamış mıydı? Oyuncaklarında bir miyadı vardı. Miyadı dolanı bırakmak gerekirdi. Kadın ıslaktı ve seksiydi. Şu bir saatin dolmasını istemiyordu. Belki sohbeti ilerletir burada kalmasını teklif ederdi. Sonra kızdı kendine.
__Çok yabancı film seyrediyorsun? Öyle şeyler filmlerde olur. Hem Tanrı misafiri için böyle düşünülmez. Erkeklik hormonlarını sonraya sakla…
Dedi kendi kendine. Kahveyi hazırlayıp içeriye götürdü.
__Buyurun kahvenizi!
__Teşekkür ederim. Zahmet oldu.
__Lütfen zahmet ne demek. Misafirimsiniz.
__Sağ olun. Şey varsa bir de sigara rica edebilir miyim? Benimkiler arabada kaldı.
__Ben kullanmıyorum ama misafirlerim için evde bulunduruyorum. Buyurun.
__Tekrar teşekkürler. Bütün akşam size teşekkür ederek geçireceğim sanırım.
__Öyle düşünmeyin lütfen. Sormam da bir sakınca yoksa bu taraflarda ne arıyorsunuz acaba? Malum pek yol üstü değil.
__Ben kendim inşaat mühendisiyim. Bu tarafta yazlık yapıyor şirketim. Gündüzden gelmiştim aslında. Kontrollerim vardı. Ama baktım deniz çok güzel, kenarında oturup biraz rahatlamak istedim. Fakat saat oldukça geç olmuş. Birde yağmur bastırdı. Arabada bozulunca kaldım buralarda. Bir-iki km kadar yürüdüm bu tarafa doğru. Aslında birini bulabileceğimi sanmıyordum ama sizin burada olmanız büyük şans yani.
__Evet, burada daha çok yazın insanlar olur. Mevsim henüz bahar olunca pek kimseler yoktur.
__Siz neden buradasınız? Tatilde falansınız herhalde?
__Yok, benim işim bilgisayar oyunları tasarlamak. Bir büroda yeteri kadar verimli olamadığım için evimde çalışıyorum. Bitirince de götürüp teslim ediyorum. Yani yılın üçyüzaltmışbeş günü tatilde sayılırım.
__Çok güzel. Tatil isterim tatil isterim yok sizde yani.
__Kesinlikle. Döverler yoksa üstüne bir de tatil istersem.
__:)
__Şirketinizde erkek mühendis yok muydu da sizi yolladılar ta buralara kadar peki?
__Neden bu tür işleri en iyi erkeler mi yapar? Biz kadınlar sadece masa başında mı işe yararız?
__Yok öyle demek istemedim.
__Ya ne demek istediniz?
__Yani şantiyeler pek kadınlara göre yerler değildir!
__İddiasına var mısınız? Hoş tekrar karşılaşacağımızı sanmıyorum ya.
__Maksadımı aştım galiba özür dilerim! Ama bazı işler kadınlara göre değildir.
__Ahh doğru! Bizim aklımız saçımızın rengine eteğimizin boyuna erer değil mi?
__Gerçekten yanlış anlaşıldım!
__Pardon asıl önemli işimiz siz erkekleri eğlendirmek değil mi? Siz kadınları erkekler için yaratılmış en güzel oyuncaklar olarak gördüğünüzden olmasın?
Adam bir an afalladı. Bu konuşmada yanlış giden bir şeyler vardı. O ev sahibiydi ve itham ediliyordu. İşin doğrusu kadın kendi ile ilgili doğru şeyler söylüyordu. İçindeki ses gibiydi söyledikleri.
__Kimsiniz siz?
__Ya da aşkın bu hayatta ne işi var diye düşünen biri değil misiniz?
__Size kim olduğunuzu sordum?
__Ayşe, Fatma, Nalân! Ya da yağmur giymiş gece gözlü kadın? Benim için öyle düşünmemiş miydiniz?
__Nesiniz siz? Müneccim falan mı ya da akıl okuyan biri?
__Kim olduğum ne olduğumun ne önemi var ki? Beni yalanlayamıyorsunuz. Hayır, öyle düşündüm diyemiyorsunuz!
__Saçmalık bu!
__Saçma olan ne aklınızdan geçenleri biliyor oluşum mu akşamın bir vakti sizin evinizde bunları tartışıyor oluşum mu?
Bu konuşma beklediğinin dışında bir konuşma idi. Bu kadın bu kadar çok şeyi nereden biliyordu? Kimdi? Arkadaşları bir oyun oynuyor olabilir miydi? Nazik olmaya çalışıyordu. Ama şaşkınlığına da engel olamıyordu.
__Lütfen söyleyin kimsiniz ve sizi kim gönderdi?
__Kimse göndermedi. Kendim geldim. O kadar uzun zamandır canımı sıkıyordun ki; bir konuşalım istedim. Kim olduğumu merak ediyorsun. İyi dinle o zaman; ben AŞKIM! Hani beğenmediğin, burun kıvırdığın, yeryüzünde en gereksiz şey olarak gördüğün AŞK! Aşk sadece güzellik midir? Boyuna endamına mı âşık olur insan? Hayır! Öyle olsaydı Kerem Aslı’ya, Leyla Mecnun’a yanmazdı. Sadece nefsini körletmek olsaydı; insanların hayvanlardan farkı kalmazdı. Sevdiğinin bir gülüşüne yanar, gözünden düşen bir inci tanesine dünyayı yakarsın. Nefes aldığı her gün için Allah’a binlerce kez teşekkür edersin. Onunla bir dakika fazla yaşamak için neler neler feda etmezsin. Aşk olmadan ömür nasıl geçer ki? Hani beğenmediğin o aşk var ya; dünyada ondan güzel bir duygu yoktur. Hayatı anlamlı kılar. Aşk olduğu için dünya vardır. Kendini bu dünyada yalnız hissetmezsin. Şuranda atan yüreğin iki kişilik atar. Ama sen bencilsin, kocaman dünyada yalnızsın. Beğeniyorsun, beraber oluyorsun, sıkılınca bırakıyorsun. Sana bir şey söyleyeyim mi; bu bir hatırlatma belki farkında değilsin ama bunu tavşanlarda yapıyor. Bir düşün bakalım senin tavşandan farkın var mı?
__Ben!
__Sen kocaman bir aptalsın! Yeryüzünde aşkı küçük görebileceğini düşünen bir aptal. Ama ben buna müsaade etmem. Bir gün öyle başını döndürürüm ki; feleğini şaşırırsın. Geceleri uyuyamazsın, yeryüzünü sana dar ederim. İçtiğin suyun aldığın nefesin tadını bulamazsın. Ben AŞKIM dostum. Kendimi senin gibilere ezdirmem. Şimdi hoşça kal. Kal ve düşün. Bakalım nerede hata etmişsin. Cevabı bulabilecek misin bakalım?
Adam ağzını bile açamadan yağmur giymiş gece gözlü kadın bastı ve gitti. Arkasından seslenmek istedi sesi çıkmadı. Kadın karanlığa karışmıştı. Bir süre aptallaştı. Koltuğuna öylece yığılıp kalmıştı. Telefonun tekrar aramasına bastı. En son kendisinin aradığı numara çıktı. Sanki kadın hiç telefona dokunmamıştı. Acaba içim geçti rüya mı gördüm diye düşündü. Ama kadına ikram ettiği kahvenin fincanı işte buradaydı?
Bir haftadır işte bu kadını düşünüyordu. O akşamı gerçekten yaşamış mıydı? Allah ona bir mesaj mı yollamıştı? Ama Allah ne yapsındı bu adamın aşk hayatını! Kimi kızdırmıştı? Kadınları mı? Birinin ahı mı tutmuştu? Bunları bilmiyordu. Bunlara bir cevapta bulamıyordu. Sadece o kadını düşünüyordu. Onun gece karası gözlerini…
(DEVAM EDECEK...)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.