- 733 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SEVGİLİYE MEKTUP
M utluymuş mesutmuş diyecekler
U zaklara çok uzaklara bakıp bir of çekeceğim
R ahatlayarak biran kendimden geçeceğim
A nlatacaklar sonra gerçeği ve çektiklerini
T eslim edeceğim Allah’a ağlayarak günahkâr bedenimi…
Nefret; şu an beynime çivi gibi saplanan bu kavramın acısını iliklerime kadar hissedebiliyorum. İçimden bir ses.. ‘Her şey zıddıyla kaimdir’, ölçüsünü bana ihbar ediyor. Ve Peyami Safa ‘yı hatırlıyorum, ona ait olan şu tanımı: Ümit, olması ve olmaması ihtimali olduğu müddetçe vardır; olmaması ise korkuya sebeptir… Bu realiteler çerçevesinde tekrar kendime dönüyor, beynimi kanatan bu çiviyi sökmeye çalışıyorum… Öyle ya, eğer ki insan duygusunu yüreğinde yaşayıp bunu içsel olarak bedeninde zuhur ettiremiyorsa,ve hayvan beyni ile insan beyni arasındaki farkı fark ettiren biricik özelliğin, izan, düşünce, mantık olduğunu idrak edemiyorsa ve yüreğinden geçen duyguları beyin trafiğine yönlendirerek, oradan geçenleri, izleyip, dil yoluyla karşısındaki insana anlatamıyorsa, (bu bir) kalp ile beyin arasında insanı insan eden, insanı diğer yaratıklardan farklı kılan ve hep yıkık kalmış bu köprüyü tamir edemiyorsa; (bu iki) ki, bunu sadece insan olma haysiyetini ve şerefini gözetebilenler bilir… İşte o insanla ne sohbet ne de aşk yaşanır.
Dünyada bir çok aşık vardır, çoğu sevgisini zaaf olarak telakki eder, madem sevgi güzel bir duygudur, neden zaaf olarak telakki ederler ki? … ‘Ben seni seviyorum’ derken, zaafım sende kalsın.. Ve bunu bir nişane olarak yüreğinde taşı demiyorum. Eğer ki ben, kendimi aşağılayıp senin sevginle muhatap olacaksam, sen o sevgini al, şahsiyetiyle değişebilecek ve bu değişimi de bahşiş olarak telakki edebilecek, şahsiyet fukaralarına dağıt! Vesselam....
Murat avcu