POSTALLILAR
Karıncalar durmaksızın çalışırlarken onların güvenliğini sağlamakla görevli asker karıncalar vardır. Bir önceki “karıncalar” başlıklı demememde karıncaların ilginç yaşayış biçimlerini anlatmaya çalışmıştım.
Karıncalar kendi aralarında, yaptıkları işlere göre gruplara ayrılırlar. Bu gruplardan biri de asker karıncalardır. Bir önceki yazı da bu karınca grubunun üzerinde pek durmamıştım. Şimdi bu asker karıncaların görevlerini inceleyelim. Asker karıncalar, korumakla yükümlü oldukları karıncaları bir başka karınca grubuna karşı korumazlar. Buna gerek yoktur. Çünkü karıncalar kendi arlarında savaşmazlar, sürekli bir meşgaleleri vardır. Çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Asker karıncalar, korumakla yükümlü olduklar karıncaları sadece kendilerinden farklı yaratıklara karşı korurlar. Zamam zaman da doğal afetlerde koruyucu rolünü oynarlar.
Biz insanlar ise yaşadığımız toplumda hemen hemen her işi yapmaya kalkışan fakat, nerdeyse hiçbir işi tam anlamıyla yapamayan garip yaratıklarız. Örneğin bütün insanlar yaşadıkları ülke de askerlik yapma zorunluluğuna sahiptirler. İstisnai durumlar hariç bütün insanlar öyle ve ya böyle askerlik yapmışlardır. Bu gidişattan görülüyor ki gelecekteki insanlar da bu askerlik görevinde bulunacaklar. Malum dünya her gün, dünyada yaşayan boyutları bizim boyutlarımızdan büyük olan yaratıkların ve evrenin çeşitli yerlerinde yaşayan isimsiz güçlerin saldırısına uğramaktadır. Bu saldırılara karşı birilerinin postal giyip, silah kuşanarak sivilleri koruması lazım ve siviller yirmili yaşlarına geldiklerinde nöbet değişimi yapmalıdırlar. Ta ki evrende var olan ve bizi rahatsız eden kötü güçleri yok edene kadar. Ama ne yazık ki biz insanlara bu çağda saldıran yaratıkların ve uzaylıların olmamasına rağmen yirmili yaşlardaki insanlar şimdi askerler… insanları insanlara karşı koruyorlar, bir insana yaşam standardı yaratmak için bir başka insanı öldürüyorlar. Bazen de bir insan için bir çok insan. *İnsan, insanı insana karşı koruyor ne garip. *Karınca, karıncayı saldırgan yaratıklara karşı koruyor ne garip. Birinci yıldızlı cümleye garip dedim çünkü insanlar arasında, insan insanı yemez diye bir tabir vardır. Henüz yemek bulabildiği içindir bence insanın insanı yememesi. Ama insan insanı vuruyor, yemek bulabilmek için. Günümüzde enerji ekmek parasıdır, dolayısıyla savaş sebebidir. Bu önermeden, bir nevi insan insanı yemiş oluyor ne garip değil mi? İkinci yıldızlı cümlenin garipliğine gelince; insanlar yer yüzünde ki en iyi düşünen varlıklar olarak kendilerini görürler. Ama karıncalar ve belki de bilemediğimiz bir çok yaratık kendi içlerinde savaşmıyorlar. Sadece durmadan çalışıyorlar, üretiyorlar ve kavgasız gürültüsüz bir yaşam idame ettiriyorlar. Daha mantıklı olan biz insanlar neden bu kadar basit ve kansız bir yaşama biçimini uygulayamıyoruz da tırnağımızın arasına sıkışacak kadar küçük olan karıncalar böyle yaşamayı başarıyorlar ve birbirlerini öldürmüyorlar? Cevabı yok ve garip değil mi?
“Medusa’ nın Salı” üzerinde insanların yalnız kalmaması ve başka canlıların da hep hayatımızda olması dileğiyle. Yoksa mitolojideki “medusa’nın Salı” üzerinde denizde mahsur kalan insanların ölen arkadaşlarını yedikleri gibi değil, gerçekte birbirlerini diri diri yerler…
"Propagandayla zehirlenmedikleri sürece kitleler asla savaş düşkünü değildirler." Albert Einstein
YORUMLAR
bende özellikle köyde çok defalar izlemişimdir karıncaları...
Gerçekten ayrı ve de ibretlik bir dünyaları var.
elimdeki çubukla gittikleri istikametten çevirmeye çalışırdım..imkanı yok..aşağı iner,yukurı kaçar,yine hedefine ulaşırlardı..
hele kendilerinden çok çok büyük yükü taşımaları yok mu?
Hem bırakın kendileriyle savaşmalarını,acayip bir birlik içindeler.bir tane şeker bırak,birinin görmesi yetiyordu..
hemen ordu toplanıyor hedef ülkelerine doğru yola çıkarılıyordu..
çok hoş ve de anlam yüklü yaratıklar şu karıncalar..
bize gelince..yorum yok..
güzel bir paylaşımdı...saygı ve selamalr...
işteöylebirşey tarafından 4/11/2009 5:38:58 PM zamanında düzenlenmiştir.