- 488 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 21
21]Hâlbuki gelişen o toplumların üretim işleyişi, hep nesnelcidir.’Hastalığı doğaüstü güç verir’ diyen bir inançsal anlayış; hastalığı sağaltan her girişmenize: ’Bu doğaüstü güce karşı gelmektir’ Kaderi inkâr etmekti, diyecektir. Yine bu tür inançları taşıyan toplumların bireyleri sorunludurlar. Kendi kurtlanmış yaralarının üzerine, kurt düşene dek, yaraya razı olma ve katlanma öğütlemeleriyle yetişirler. Ondan sonrada (yara kurtlandıktan sonra da) dua etmeleri önerilir!
Yaraları üzerindeki yere düşen kurtları alıp da, ’nasibinizi yiyin’ deyişle tekrardan kurtları yaralarının üzerine koyan inakçı, Eyüpçü; davranmayı toplumsal mantık diye öğretirler. Böylesi toplumsal mantığa siz nasıl ilaç ürettirir ve ilaç tüketim yaptırıp bir sirkülâsyon yaptırırsınız? Böylesi bir bakışla, toplumunuzu nasıl kalkındırırsınız? Böyle bir mantık ilaç bulmakla özgürleşme olur mu? Böylesi bir mantığı demokratik hak ve özgürlüktür diyerekten, toplumda nasıl uygulanır kılabilirisiniz? Bu ancak halka ait özel bir tutumun, kişiler bazındaki anlayışları olabilir.
Şu da unutulmamalı. İnanç, inanç içindir. Gayesi için gaye olan bir soyutlamadır. Böyle olduğu zaman da nesnel üretmeli olamaz. Örtünme bir inançtır, inandığınız için örtersiniz. İnanç için inanç oluştur bu. Ama toplumun içenliği, toplumcu üretim içinde, insandan yana somut ve yşamsaldır. Toplumlar, üretimin şekillendiği, sürekli bir hal alıştır. Bir hal alışın içinde insan, nedenselliğin belirlediği üretim bilinci ile üretişlerle özgürleşirler.
Toplum; ürettiğinin dağıtılışını, insanın yararına yapar. Tüketimini ve üretimini yaklaşık değerler etrafında plânlar. Daha açığı toplum bir özgürleşme hareketidir. Birey toplumun içinde toplumsal üretişlerle özgürleşir. Toplumun dışındaki kişilerin, düşünmelerinde bulunan sanal inançları, toplumun malı olmayan sui zanları toplum içine taşıyıp, bunlar demokratik haklardır diyen bir baskı ile özgür eşilmez.
İnançlarla, bireysel inanmalar ve cemaatçi tutumlar, laboratuarlarda boy gösterecek bir özgür oluş değildirler. Aksine bunlar, kendisini toplumsal bilinç ve bilimsel telakkilerle içerisinde, gelişemeyen çoğu insanlara özgü olan, halkçı alanın inanma mantığı ile ikna oluşlarıdır. Siz toplumsal dinamiğinizle arabayı üretirsiniz. Değilse bunlar inançlarınız sayesinde oluyor değildir.
Arabayı kullanaraktan da ancak özgür olursunuz. Üretilmeyen bir şeyin, kullanımı olmayacağından, özgürlüğü de olamaz. Başın örtünmesi, toplumsal üretilen ve kullanılan özgürleşen bir gerektirme değil ki, inanca ilişkin tutumlar bir toplumsal özgürlük olsunlar. Kişilerin hüsnü zannıdır. İnançlar ve inancın sembolleri kişi tavırlı, halka ait alanın, saygı duyulan bir tutumudurlar o kadar.
Toplumun nesnel yanı, insanın sanı kanı öznelliklerinden bağımsızdır. Bu nedenle insanın sanı kanıcı inanç yanları, toplumsal işleyişin özgürlükler ve hak aranıştan yana olan bir yanı olamazlar. İnançlar sosyal işleyişin halk içindeki hoşgörücü girişmeli hakkıdır. Demokrasi, toplumun bilincidir, hoşgörü ise halkın işleyiş bilincidir.
İşte güncel bilinç anlayışları olmayan ve halk ile toplum kavramındaki farkı bilemeyen böylesine bir gölgede kalmış insanlar, cahil olmanın direncini tutacaklardır. Gölgede kalmanın hırs ve yetersizliği; kişileri tamahkâr yapacaktı. Kurtuluş Savaş’ı süreci içindeki kendi tanığı oldukları kendi anekdotlarına sarılacaktırlar. Bu tür sarılmalarla genel yararcı anekdot tutumlara değin olacaklar, özel yarara dönüştürecektirler. Ya da ancak özel yarar olabilecek bir basitliği, genel yararmış gibi gösterme aldatmasına dönüştüren kişiler, bunun üzerinden yürüyerek bireysel yarar sağlar olacaktırlar.
Burada şu temel de vurgulanmalıdır. Ulusal bilinçte oluşan ’Genel görünün hedefi’ tek tek, olayları aşmıştır. Genel görü, nihaiyi bir belirmedir. Tek tek olaylarda var bulunanların bileşkesel bir kuvvetle odaklaşmalarıdırlar. Ve o tek tek olaylardaki her bir olumlu başarılar, ulusal genel görü sonucunu gerçeklerler. Tekil olaylardaki yaşanmış olumsuzluklar da, genel görünün oluşturulması için de olası gerekliliktirler. Seçme ayıklamanın en belirgin halidirler. Kişisel hatalarda burada iç olunur.
Baraj yaparken meyve bahçe alanları baraj altında kalır. Burada görülen ve görülmesi gereken hedef, kazanılan barajdır. Meyve bahçesine bakarak meyve bahçesini söylemleşerek barajı unutmak değildir! Siz isterseniz bu bahçe için, eş deyişle mülkiyet özgürlüğünüz için, genel görüyle aynı şekilde düşünüyor olmama özgürlüğü içinde olursunuz. Bu mülkiyetçi özgürlüğünüze değin söylemlerle, kıyametler koparabilirsiniz! Ama nafiledirdir. İşte gerici özgür oluşlar, böylesi bir temelliliktir.
Açıkçası kolektif mantık ve tutumlaşma yasasının yürüdüğü yerlerde siz, kendi bireysel ve kişisel yararcı olan kıt ve yetersiz mantık düşünmelerinizi, özgürlük diye getirip, dayatmazsınız. Böyle bir eylem ancak, kişisel düşünüşler içinde olay karmaşasıdır. İlişkindik ayırt etmezlik ruhudur. Halbu ki bir grup veya bir cemaat içine gittiğinizde, kişisel özgürlük diye bağırıp çağırdıklarınızın pek çoğu davranış ve tutumlarınız ve isteyişleriniz, düşünmeleriniz, kendiliğinden kısıtlanacaktır.
Söz gelimi cemaat şeyhinin elini öpmenizin köleci toplumlardan güne dek gelenekleşen ve eski döneme değin anlamı unutulan, efendi köle meşruiyetliğine değin bir toplumsal sosyal mukavelenin imzalanması olduğuna dair ruh onanmasının, bir belirişi olduğunu hiç söyleyemezsiniz. Köle, sahibinin elini öper ve anlındaki kölelik işareti olan damgasına (alın yazısına)sahibinin (efendisinin) elini koyarak, alenen; ‘ ben senin kölenim’ derdi. Efendi de; ‘ bakın, görün, şahit olun ki bu benim kölem derdi.
Bu köleci ruhlu tutum, köleliğin kalkmasından sonra da alınlarda damga olmadan ve efendilik kabullenilişi bilinmeden el öpülmeye devam edilmiş . Tabii ki sonradan da toplumsal ilişkisi ortadan kalkan el öpmenin makul bir cevapları oluşturulmuş. Büyüklerin eli öpülür denmiş. Saygıdan sevgiden dolayı el öpülür, diye eskinin toplumsal mukaveleci tutumu şimdinin inanç anlayışçı saygı sevgiye dek tutuma dönüşmüştür. El öpmekle ağız kirlenmez denişlerlen de, eski geleneğin üstü örtülmüştür.
Sürecek
Bayram KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.