- 1040 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Yanlışlık Vardı.
Daha düne kadar hangi parti kazanacak, hangi parti ne kadar oy alacak, hangi lider oy kaybedecek, hangi parti lideri oy kaybettiğini anladığında koltuğunu bırakıp gidecek ( Bu olay ülkemde hiç görülmedi, hep parti liderleri oy kaybetse de kaybetmese de koltuğunda kaldı, belki bu seçimlerde bir örneğini yaşarız umudu ile söylüyorum) , gidecek v.s gibi konuları konuştuk ve aylardır hepimiz fikir yürüttük, düşüncelerimizi söyledik, kimimiz yüksek sesle, kimimiz ise yalnızca mırıldanarak.
Daha önce de yazmıştım. “ Bu seçimlerde yanlış giden bir şeyler var” diye ve hep son ana kadar o yanlışlığın ne olduğunu bulmaya çalıştım.
Bu yanlışlık ne idi ve neden hep kafamızda bu soru vardı. Siyasi parti liderlerinin miting meydanlarında, birbirleri hakkında ki akıl almaz suçlamaları mı, Yoksa birbirlerine getirmiş oldukları suçlamalarda kullandıkları dil mi, ya da siyasetin bu kadar kirlenmişliği mi?
Belki de hepsi idi bize bu soruyu sorduran. Gördüklerimiz, duyduklarımız ve yaşadıklarımız karşısında gerçek anlamda hepimiz şok yaşıyorduk ama bu yaşadığımız şoku kimse ile paylaşamadık. Çünkü korkularımıza ve menfaatlerimize yenik düşmüştük
Galiba yanlışlığın ne olduğunu şimdi anladım. Siyasetin kirlenmişliği ve siyasilerin doymak bilmez gözleri, bazen günde iki üç ile giderek “bir oy bir oydur” mantığı ile miting alanlarına koşma çabaları idi. Parası olan lider uçak tuttu, helikopter tuttu. Olmayanlar arabalar ile gidecekleri yerlere ulaşmaya çalıştı. Ve bu koşuşturma içinde bazen ölümler, bazen kavgalar, bazen yaralanmalar v.s oldu ama hiçbir şey onların mitin alanlarına ulaşmasına engel olamadı. Hep daha çok yere ulaşma, hep daha çok kendilerini anlatma çabası içindeydiler. (Beş yılda anlatamadıklarını bir iki saate anlatabileceklermiş gibi)
“Kimin daha çok miting yaptığı, kimin kaç kişiyi meydanlara topladığı, senin mitingin mi kalabalıktı, benimki mi ( biliyorsunuz kalabalık göstermek için kolonlama bile yapılmıştı) v.s neden bu kadar önemli oldu anlamadım. Oysa önemli olması gereken insan yaşamı değil miydi? ( insan yaşamının ne kadar değersiz olduğunu her gün binlerce örneğini yaşayarak görmüştük ama belki bu defa önem verilir diye umut ediyorduk işte)
Yalnız meydanlarda değil, gördüğümüz her yanlışlıkta hep bir ağızdan “ dur “ denmesi gerekiyordu ama biz toplum olarak duyarsız, sorgulamasız, düşünme yetilerini yitirmiş, yalnızca yaşadığı günü kurtarma düşüncesi içine girmiş, yağcı ve menfaatlerini toplumun menfaatlerinden ileride gören bir anlayışa sahip olduğumuz için, sessiz kalıp gelenleri dinleyip, alkışlayıp yolcu ettik ve arkasından da “bu adam mı be, ne konuştuğunu anladınız mı, boşuna gelip konuştu benim oyumu vereceğim yer belli “ diyerek ikiyüzlü, riyakâr ve kendini bilmez vaziyette eleştiriler yapıp birlik olup hesap soramamanın ve “ dur” diyememenin sonuçlarını ne yazık ki çok acı şekilde yaşadık, yaşıyoruz ve yaşayacağız.
Büyük Birlik Partisi başkanı Sayın Muhsin YAZICIOĞLU’NUN da böyle bir koşuşturma sonucunda, helikopterinin düşmesi ve hala kendisine ulaşılmaması nasıl bir anlayış içinde olduğumuzu ne büyük göstergesi oldu.
Sayın YAZICIOĞLUNUN bulunamaması, hangi görüşten insan olura olsun hepimizi çok üzdü ve hala umut ile bekliyor insanlar “ belki bir haber gelir” diye.
Sayın YAZICIOĞLU’NUN başına gelen olay, en alttan en üste kadar hepimize “Nedendi bu kadar çaba, ne içindi bu kadar koşturma ve neden ölüme meydan okurcasına seçmenlere ulaşma çabası vardı ve sonuçta kazanılacak, Rant mı, daha iyi bir yaşam mı, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan çıkartabilecek kadar güçlü hissetmelerimi idi kendilerini. Ve şimdi ne kazanıldı, ne kaybedildi?
Yaklaşık kırk yedi saat boyunca hepimiz TV’LERİN başına kilitlendik. Ulaşıldı mı, ulaşılmadı mı? Neden ulaşılamadı, İHA Haber ajansı muhabirinin 112 ile 25 dakikaya yakın telefon konuşması (hala kulaklarımızda çınlıyor o ses) yapmasına rağmen neden yerleri tespit edilemedi? ( kapalı olan telefonlar bile dinlenip, nerede oldukları tespit edilirken) sorusu herkes gibi benim de kafamı meşgul etti. Ve sanırım hep de meşgul edecek cevaplar verilmediği sürece.
Her nedensiz yiten canlar ardından sorduğumuz sorular hep aynı idi aslında Ama cevap verebilecek kimse yoktu karşımızda. Kendi sesimiz kendi duvarımıza çarpıp geri dönüyordu her zaman. Şimdi belki bu sorulara verilebilecek cevaplar vardır ve belki artık kendi içimizde yankılanıp sesimiz dönmez geri.
Helikopter kazasında canlarını yitirenlere rahmet, ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum
YORUMLAR
İnsan oğlunun insanlığın yararına icat ettiği her şeyi kendimize uyarlıyoruz.Hukukta böyle,eğitimde böyle,siyasette böyle,demokraside böyle,yasalarda böyle
hatta dinde böyle..Nasıl bir toplumuz ki padişahlarımızı seçerek başa getiriyoruz.Buna da demokrasi diyoruz.Hiç kimse de buna itiraz etmiyor.
12 Eylül faşist anayasasını 29 yıldır hiç bir hükümet ve muhalefet değiştirmiyor ? Siyasi parti yasasını da...
Toplumun da bu yönde bir çabası yok.Toplum duyarsızlaştırılarak çözümün ancak padişahlarca yapılacağına inandırılmış.
Hiç bir şey hızla değişmeyecek .Öyle de görünüyor.
Korkular büyüterek bizi daha uzun süre yönetmeye devam edecekler..
Mutluluk , çok uzakta flu duruyor..Saygılarımla..
EVET HAKLISINIZ ÇOK HAKLISINIZ BİRDE BİZİM PARAMIZLA OY TOPLAMAK İÇİN YAPTIKLARI YARDIM KAMPANYALARI BEN GÖZÜMLE GÖRDÜM İNANIN İÇİM ACIDI ÇOK ÜZÜLDÜM SEÇİM İÇİN HARCANANLARA BAYRAKLAR AFİŞLER ÇEVRE KİRLLİĞİ YANİ BİRDE OTOBÜSLER SONUNA KADAR AÇILMIŞ MİKROFONLAR HASTA MI VAR RAHATSIZ MI EDİYORUZ ÖNEMLİ DEĞİL BEN BU SEÇİMLERİN SAĞLIKLI OLDUĞUNA HİÇ GÜVENMİYORUM BU YAZINIZI OKUYUNCA YAZMAK GELDİ İÇİMDEN SEGİLERİMLE
Sayın Egit BARAN;
Düşüncelerini ve siyasi görüşünü hiç bir zaman benimsemedim ve benimseyeceğimde. Ama her daim insan olarak izledim, Her zaman düşüncelerini dinledim ( ne diyor ne demiyor ) diye.
Çok fazla tepki gösterdim bir çok düşüncesine ve yaşamış olsaydı yine aynı tepkileri gösterirdim inanın bana. Düşüncelerini ve siyasetini benimsememiş olsam da insan olarak baktım hep kendisine ve insan olarak düşünüyorum her şekilde.
Saygılar
Ülkemizde demokrasinin suistimal edilerek, siyasetin çamur bile değil daha kötüsüne dönüştürüldüğü ve sistemin giderek ' bir sınıfın diğer bir sınıf üzerinde taahküm kurması ' na ( Bu madde bir zamanlar 141-142 adı altında anayasımızda komunizm için kullanılıyordu ) varıyor. Bu gün kesinlikle bir sınıfın - yiyici sınıf - diğer sınıf - yenilen, yutulan sınıf - üzerinde taahkümü vardır ve gün geçtikçe artmaktadır...bakalım nereye kadar..
Fikret TEZAL tarafından 3/29/2009 2:19:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın eğit baran !
Bir babanın sesini duyduk, yardım edin düştük diyordu..İlahi adaletin ne şekilde tecelli ediceğini siz nerden bilebilirsiniz kardeşim !
Bari O' nun işine karışmayın !
Elbette ölüm hak !
Yaşamak ve yaşatmakta Hak !
Ermeni avukatımısınız,ateş düştü yüreklere neyin
peşindesiniz ?
Kin tutan bir milletin, hesabını tutup sormak için mi İlahi Adaleti hatırladınız ?
Deyi verin bir..
Yazık !
Böyle bir günde !
Başka bir köşede yine bu konuyu ısrarla dile getiriyorsunuz dikkatimi çekti size cevap vermek istedim...
----------------------------------------------------------------------------
Unutmayacağız..
Unutturmayacağız..
Emaneti sahibine teslim edene kadar yaşayıp yaşatacağız..Türk Milletinin Başı sağolsun..Ruhları şad, mekanları cennet olsun...
Türkan Hanım Saygım-Sevgimle daima....
sayın türkan hanım,SİVAS il başkanı ile beraber MARAŞ'ta eski bir ERMENİ köyünde düşmesi acaba bir tesadüfmüdür...yoksa tanrısal bir adaletmi...
hepinizin üzüldüğü doğrudur bande üzüldüm çünkü her türlü ölüme karşıyım, fakat bazılarının üzüntüsü aslında sistem partilerinin hangi konularda hemfikir olduğunu ortaya koyar...
saygılar...
Yaşamsal süreçlerde eğer ulusal bir bilinçle uğraş verme erkliği taşınıyorsa bazı beklenimiyen üzüntülere katlanmak zorunluluğu vardır.
Türkiyede siyasetin kirliliği yönünde canı gönülle katılıyorum.
Çok farklıklar vardır.Siyası ve sosyal yönde düşünüldüğünde evrensel yönünde farklılıkların farklarını görmek çok kolaydır.Her şeyden önce insanın ölümü elbette acıdır.Hele beklenmiyen bir anda olanakların zor kavuşacağı bir yerde olması...Ölenlere rahmet ailelerine baş sağlığı dilerim.
doğruluk tarafından 3/28/2009 10:03:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bir Yanlışlık Vardı.
Oysa önemli olması gereken insan yaşamı değil miydi?
Ve işte “ DUR” diyemememizin sonucunu çok acı bir şekilde yaşadık.
Sayın YAZICIOĞLUNUN hayatını yitirmesi tüm ülkem insanını çok üzdü
Sayın Muhsin YAZICIOĞLU ve onun ile birlikte canlarını yitirenlere rahmet, ailelerine, yakınlarına, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Milletimin başı sağolsun.Mekanları cennet olsun.
Yazını ayakta alkışlıyorum.
SAYGILARIMLA.
"Kimin daha çok miting yaptığı, kimin kaç kişiyi meydanlara topladığı, senin mitingin mi kalabalıktı, benimki mi ( biliyorsunuz kalabalık göstermek için kolonlama bile yapılmıştı) v.s neden bu kadar önemli oldu anlamadım. Oysa önemli olması gereken insan yaşamı değil miydi? "
Ölüme bahane olur ancak, nefes sayısı her zaman önceden bellidir sevgili onurumsun bunun sorgusu olmaz...
Muhsin Yazıcıoğlunun vefati hepimizi üzdü, her dakika sevindirici bir haber almak için bekledik tv başında hem ondan hem diğer lerinden, ancak ölüm bu ve ne zamanı ne yeri bizce tayin edilemez...