- 1200 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BENEKLİ YÜZ
Horozlar dahi güneşin gülüşünü haberdar etmek için kanat çırpmamışlardı. Köy derin bir uykuya dalmıştı ki zifiri karanlığın içerisinde köyün ortalarına yakın bir evde güneşin doğmasını haberdar eden nur yüzüyle doğmak üzereydi. Herkes yedinci uykusunu bitirmek üzereydi. Yedinci uykunun ikinci saniyesindeyken evden ani bir çığlık yerine davullu zurnalı oyun havası gibi ses yükselir. Hiç kimse ne olduğunu anlamamış değildi, herkes zaten misafir bekliyordu ama ne zaman geleceği bilinmiyordu ondan dolayı uykularını ikinci saniyesinden bırakıp yeni gelen misafire yol göstermek için herkes öncenden hazırlanmış malzemeleri getirip misafire hoş karşılamak için sıraya girdiler. Kimisi sıcak su hazırlıyor kimisi havlu kimisi ise ne yapacağını şaşırmış bir şekilde hastalanmış bir tavuk gibi etrafında dolanıyor misafir pekte göründüğü gibi değildi aksi birine benziyordu herkes meraklı gözlerle ve düşünceler içerisinde misafiri beklerken evin erkekleri ise yan odada tırnaklarını yemekle meşgullerdi. Misafir nasıl biri acaba? Evin ilk çocuğuydu (kız mı erkek mi) kız çocuğu pek sevilmezdi ama sağ olsunda ne olursa da olsun yerine erkek olsun diyordu baba. Bir müddet aradan sonra koşuşturma bitmiş ağlayış sesi duyuluyordu. Kapının açılışıyla gözler ok gibi misafire dikilir herkesin gözlerinden sevinç var misafir bir erkekti herkes misafire hoş görmek için hediyeler vermekteydi yoğun ilgiler içerisinde elden ele verilen misafir annesi tam on beş Dakka sonra annesine verile bildi. Misafir annesine ulaşınca horozların kanat çırpınışın özerinden üç saat geçmişti ve hiç kimse bunun farkında değildi sadece sevinç içerisindeler di. ismini can koydular evin ilk çocuğu olduğunda can yarısı diye adını can koyuldu. Canın yüzünde benekler vardı başlangıçta herkes doğumdan diye aldırış etmedi ama canla doğan bir kaderiydi o benekler. Can büyüdükçe beneklerde büyüyor ve yüzünü kapıyor su topluyor can ilkokula başlarken çalışkan biri olduğundan çok sevilen ve saygı duyuluyor yoğun ilgiden dolayı ve yakınlıktan can birine yakınlık duyulup sevmeye başlamıştı. Can bu sevgiyi yedi yıl içinde saklamış sekizinci yılında açmıştı ama ne yazık ki can o beklediği ilgiyi o anda almamış ve bir daha yan yana aynı sırada oturmamıştı. Can cananı çok sevmişti onun özerine defterin tam ortasına her gün şiir yazardı kimse okumasın ve anlamasın diye şiirin ilk harfleri hiç yoktu şiirin başını kimse beğenmediğinden gerisini de okumuyorlardı. Can cananın ondan uzak olmanın yüzün deki beneklerin su baloncukları olduğunu bildiğinden bir ay içinde gitmediği doktor kalmamıştı bildiği ve duyduğu bütün doktorlara gitmişti ve hepsinde olumsuz rapor almıştı. Can o günden sonra yüzündeki benekleri düşünüyor dersleri aksıyor kimseyle de ilgilenmiyordu. Can her gün köyün dışın ki bir tepenin altında mağara şeklindeki bir oyukta oturup hep yüzünü ve cananı düşünüyordu ve akşamları eve dönüyor. Günlerden bir gün can yine oyukta otururken oyuğun hemen altından geçen siyah bir yılanı fark edip gözleriyle onu takip etti can yılanın bir şey yediğini anlamıştı yılanın karnı şişkin olduğundan hızlı gidemiyordu yılan fazla uzaklaşmadan bir avuçluk derinlikte toplanmış su birikintisinin başına geçip su içti. Yılan suyu içer içmez yanındaki bir demet papatyanın özerinden kusup uzaklaşmaya başladı. Yılanın kustuğunu güren can hemen papatyaları alıp yüzünü düşündü can papatyaları alıp oyuğa dönüp oyukta oturdu. Papatyalara gene bakıp yüzünü düşündü ve cananın yüzünün resmini gözünde çizip bir müddet durduktan sonra gözü kararmış, aklını yitirmiş, beynini ona hüküm edemiyordu hayat durmuştu onun için. Elindeki papatyaları üç saniye içerisinde yemiş ve oyukta oturup derin bir uykuya dalmaya başladı ağrısı yoktu can özerinde büyük hâlsizlik hissedip yatmaya başladı. Altı gün sonra canın aramadığı yer kalmadığını düşünün köylüler eve dönmüşlerdi. Canın suya düştüğünü yâda vahşi hayvanlarca yenilmiş diye düşünüyorlardı. Artık tüm köylüler umutsuzca köye dönmüşlerdi. Can yedi gün sonra yeni uyanmıştı saçı sakalı bir birine karışmış bir vaziyette oyuktan çıkıp eve gidecekken halsizlikten ve uyuşmuş vücuttan oyuk tan çıkar çıkmaz aşağıya doğru yuvarlanır. Can kendine bir çeki düzen verdikten sonra eve gidince kimse onu tanıyamadı. Can üç sene yaşlanmış gibiydi ve yüzündeki hiçbir leke yoktu yüzü bir AY parçası gibi temiz ve bir okadar da parlıyordu. Canın döndüğünü ve değiştiğini duyan tüm köylüler büyük sevinç içerisindeydiler. canın ilk işi cananı istemek ti ve ilk işi ailesine açıklamaktı ama ne yazık ki iki gün geç kalmıştı. Canan başkasıyla sözlenmişti bunu duyan can okul defterini alıp ortasına yazdığı şiirlerini tamamladı (ACI BİR SÜZ GÜZEL BİR YÜZÜ ÇİRKİNLEŞTİRİR )
barış beyazadam
ŞABAN AKBAY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.