KEŞKELERİMİ ALDIM KARŞIMA
Biliyor musun bir insanın diğer bir insana ihtiyaç duyduğu en önemli an ölümü gördüğü andır. Hayatın ve de bin bir türlü zorlukların aslında sadece “ölüm” için olduğunu düşündüğü “andır.” Dostun dostluğunu ispatladığı vakittir.
Sana yazdığım tüm mektupların sonunda gözlerinden öperdim. Gözler ki insana hayatı ve değişimi gösteren pencerelerdir. Bu pencerelerden görür güneşi, yanağına düşen sıcak yaşları, sevdiklerini, nefret ettiklerini gösteren hep bu penceredir.
Ama bir göz daha vardır ki her insan bu gözü kullanamaz. Bir kere de hayata ve insanlara kalp gözüyle bakmaya çalış. O zaman göreceksin ki aslında üzüldüğün pek çok şey çektiğin acıların çoğuna değmeyecek.
Senin hiç zamana ve mekana sığmadığın anlar oldu mu? Bir arkadaşım olsun da anlamasa da beni dinlese dediğin anlar oldu mu? Hiç bulunduğun andan kurtulup bir gün sonrasına atmak istediğin oldu mu? Her gece izlediğin ayın o gece senin için bir zindan olduğunu, pencerene doğan güneşi gecenin 12’sinde görmek istediğin an oldu mu?
Yaşadıklarının ve yaşamadıklarının, söylediklerinin ve söylemek gerekirken söylemediklerinin duyduklarının ve duyman gerekenlerin duyulmasına ramak kala hepsinin karşına çıkıp senden hesap sordukları oldu mu?
Ve sen o geceyi son gecen gibi hissedip “keşke”lerini karşına alıp ağladın mı?
İnsanların çoğu, zaman öldürmek için zamanı boşa harcarken aslında zamanın seni öldürdüğünü düşünüp acı çektin mi? Boşa geçirdiğin anları düşünüp bundan sonra her anı dolu dolu yaşamanın acısını ruhunda duydun mu?
Seninle acı tatlı her şeyi paylaşmak dururken ölümün o soğuk yüzünde sen hiç tek başına kaldın mı? Dudaklarından dökülecek bir kelimeyle hayatın bütün sancıları dinecekken acıların bir ordu oluşturup her saniye beynini kemirdiğini hissettin mi? Sende haklıydın. Şaşırmıştın sana olduğum gibi geldiğim gün. Çünkü seni ilk gördüğüm gün tanımıştım ben, çocukluk düşlerimin içinde saklanmış yıllarca gelmesini beklediğim şirinler çizgi filminden çıkan bir kahramandın. Beni anlayabileceğini, anlamazsan da dinleyeceğini düşünmüştüm. Bu aşinalıktan dolayı. Bu nedenle ben sende "cennetini" görmüştüm. Ama çok sonraları anladım ben senin için gemisi buzdağına çarpıp batan Titanctim. O yüzden bana her baktığında "cehennemi" görürdün. O nedenle de ölüm bile konuşturamamıştı seni karşımda. Susup kalmıştın öylece. Gözlerinde benim görmediğim acıyı taşırken sen.
Oysa benim içimde şehrin sokaklarında kış soğukları hüküm sürerken, içimdeki bahar çiçekleri söylenmeyen bir sözle kurumuştu. Ve ben bir kez daha düşmüştüm çöllere. Kendimi "kendimi" ararken bir kez daha bulmuştum. Bu çöllerde kaç kez kendimi kaybetmiş ve bulmuştum oysa. Bu defa başkaydı. Bu defa kendimi bulduğumda kaybetmeyecektim. Çünkü "keşkelerimi" alıp karşıma çölün sıcaklığında yağmur yüklü bulutlar gibi ağlayacaktım.
Hayatın aslında geçen zamana denk geldiğini ve her saniyenin senden hesap sormak için yoluna pusu kurduğu bir sabah güneşinde içinde yaşadıklarının ve bundan sonra olacaklarının hesabını yaparak selamlayacaktım güneşi.
Hayata atılırken kurduğun rüyaların, gerçekler karşısında güneşi gören kar gibi erdiği bir dönemde “olsun yine de bir umut var” diyerek başlayacaktım güne. Hatalarından ders aldığını, yaptıklarından pişman olduğunu ve söylediği sözle aslında aranda ışık yılları kadar bir mesafenin olduğunu düşünürken karşındaki insan için sadece kırk sekiz saat geçtiğini görüp düşecektim telaşa. Ve her günü son gün gibi düşünüp paylaşmak için güzellikleri zorlayacaktım seni.
Ve soracaktım sana her geceyi son gecen gibi hissedip “keşke”lerini düşünüp ağladın mı? diye.
Ölümü gördüğünde insan, yaşamın bütün renklerini boyamak ister sevdiklerinin yüreğin de. Paylaşmak ister gördüğü bütün güzellikleri. Bilir ki paylaşıldıkça artar hayatın neşesi. Bütün kuşlar o zaman bahar nevşesi içinde söyler türkülerini. Gökyüzü bir kat daha giyer üstüne maviliğini. Deniz bir başka coşar martılarının kanatlarında. İnsanlar bir başka gülümser acılara. Acılar, olgunlaştırdıkça yürekleri hayat bir o kadar daha anlam kazanır.
Sana yazdığım bütün mektupların sonunda “ben sendeki cenneti gördüm sense bendeki cehennemi” diye not düşerdim. Fakat sen görmez ve duymazdın. Yine sana cehennemden düşen notlar yazıyorum. Cehennem ki olmasa cennetin bir anlamı kalmazdı insanların gözünde. Her varlık tezadını da içinde taşır.
Hadi sen de bu gece al cebindeki “keşkelerini” karşına ve ağla. Ağla ki son gün gelmeden cebinde bir tane de olsa “keşken” kalmasın.
M.S./2009
Kahramanmaraş
YORUMLAR
"Cehennem ki olmasa cennetin bir anlamı kalmazdı insanların gözünde. Her varlık tezadını da içinde taşır. "
"Hadi sen de bu gece al cebindeki “keşkelerini” karşına ve ağla. Ağla ki son gün gelmeden cebinde bir tane de olsa “keşken” kalmasın. "
çok güzel yazı, bu gece öğüdünü tutup keşkelerimden kurtulacağım inşallah..tebrik eder yazılarınızın devamını bekleriz..sağlıcakla kalın