EVLİLİKTE CİNSELLİK VE ALDATMAK
..........Evlillikte en büyük iki problem var. Biri ekonomik sıkıntılar, diğeri cinsel hayat. Ekonomik problemler, günümüz Türkiye’sinde, krizle yatıp kalkan bir ekonomik yapıda gayet normal. Bugünü geçmişle mukayese ettiğiniz zaman, erişilmesi gereken çok şeyin olduğunu görüyoruz. Tüketimin had safhaya vardığı, bir lokma bir hırka devrinin çoktan kapandığı bir ülkede, insanlar tatminsiz oluyor. Bu da doğal olarak mutsuzluğu beraberinde getiriyor.
..........Ancak bizim konumuz ekonomik problemler değil, evlilikte cinsel hayat. Önce evlilik nedir onu tarif etmemiz lâzım. Evlilik, iki karşı cinsin hastalıkta ve sağlıkta, varlıkta ve yoklukta, karşıklıklı olarak birbirlerine sevgi ve saygı dolu bir ömür beraberliğidir diyebiliriz klâsik olarak. Elbette farklı aile ortamlarında yetişmiş, farklı kültürlere sahip, farklı şeylerden zevk alan iki insanın aynı potada yoğurulurken, münakaşaları da olacaktır. “Biz hiç kavga etmedik” diyen birine inanmayın. Ama “biz hiç birbirimizi kırmadık” diyene inanabilirsiniz. Halk arasında; “Kavga, evliliğin tuzu biberidir” denir. Ancak fazla tuzlu, fazla biberli bir yemeği de her Allah’ın günü yemek istemez insan. Münakaşanın da bir estetiği vardır. Bu estetik ölçülerini aştığınız zaman kavga olur. Kavgaya asla dil karışmamalıdır. Herşey zamanla unutulur. Hatta kavgalar, seven iki insan için, ilerde tatlı birer hatıra olarak bile anılır. Hayatı renklendirmek için. Şöyle bir düşünün. Yaşlandınız. Deniz kenarında güneşin batışını seyrediyorsunuz. “Sevgilim, hatırlıyor musun şunun için kavga etmiştik. Şimdi düşünüyorum da çok saçma geliyor.” dedikten sonra gülüşmek ne kadar güzel olur. Hatıralar da olmasa, çekilmez bir yük olur yaşamak. Ancak çok ince bir ayrıntı var dikkat edilmesi gereken. Kavgada, sebebi ne olursa olsun dille tecavüz olmamalıdır. Çünkü kelilmeler kurşun yarasından daha ağır yaralar açar ve açtığı izler akıp giden yıllarla, yüzümüzdeki çizgiler gibi derinleşir. İsmini bilmiyorum, beni bağışlasın. Bir şairimizin dediği gibi; “Kırma insan kalbini, yapacak ustası yok.”
..........Evlilik bir koalisyondur. Zaman zaman kriz çıkar. Krizden çabuk çıkmanın tek yolu, koalisyon liderlerinin başbaşa, dört dörtlük bir gece yaşamasıdır. Elele, gözgöze romantik bir yemek, şarap, müzik ve çılgınca bir aşkla koyulan son nokta. Doğan güneşle beraber evliliğiniz krizden daha da güçlenmiş olarak çıkacaktır.
..........Evliliğin çok yönü olduğu muhakkak. Önce hayatı paylaşmak. Elbette üzüntüleri, sevinçleri de aynı şekilde paylaşmak, birlikte konuşmak, gezmek, eğlenmek, yemek, içmek vesairenin yanında tabii seks dediğimiz cinsel hayat. Evliliğin ilk yıllarında plânlanan çocuk veya çocuklar hayata gelinceye kadar, Allah’tan gelen bir hastalık olmadığı sürece herşey normaldir. Tabii kadın ve erkek ayrı ayrı temizlik konusunu aşırıya kaçmamak şartıyla ihmal etmedikleri sürece. Zaten dinimizin de emri temiz olmaktır. Pis kokulu akıntıların perişan ettiği, doktor doktor, hastane hastane dolaşıp, ömrünün belki de en güzel yıllarını derman aramakla geçiren kadın sayısı az değildir. Burada erkeğin temizlik konusunu ciddiye almadığını daha sık görüyoruz. Günahını da tabii gene onlar çekiyor. “Kendi düşen ağlamaz.”
..........Sakın birşey olmaz diye meyveyi yıkamadan yemeyin, yatağa yıkanmadan girmeyin. İkisinde de inanamayacağınız kadar büyük maddî manevi zararlara uğrayablirsiniz.
..........Plânlanan çocuk veya çocuklar doğduktan sonra, kadınlarda genellikle sekse karşı bir soğukluk başlar. Onlar artık “anne”dir. Şüphesiz çocuklarımızı sağlıklı bir şekilde
yetiştirmek hepimizin birinci görevidir, kabul. Ancak; bu bir canlı olarak hayatımızdan herşeyi silip, sadece çocuk yetiştirmeye odaklandığımız zaman yanlıştır. Nasıl ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyorsa, doğanla da hayat devam eder. Doğal olarak ufak tefek değişiklikler olur. Kadınlar artık birer annedir dedik. Şüphesiz çok doğru. Peki, kadınlığı bitti mi anne olunca? Erkek seks istediği zaman o artık çok yorgundur. Her yeri ağrımaktadır. Hasta! olacağı günleri iple çeker. Artık evlilikte “HAYIR” lar dönemi başlamıştır. “Çocuklar doğdu işte. Artık onları yetiştirmeliyiz. Seksin sırası mı? Zaten sen yalnız kendini düşünürsün.” Ölenle ölmüyorsunuz da; doğanla niye seksi öldürüyorsunuz? O, doğumun kaynağı değil mi?
..........İlk HAYIR tatlı şımarıklık, ikinci HAYIR naz, üçüncü HAYIR cilve, dördüncüsü akortu bozuk saz, ondan sonraki HAYIRLAR kulakları sağır eden cazdır.
..........Her fırsatta; toplumumuzun eğitim düzeyinin ne kadar düşük olduğunu vurgularız. Ancak; evlilikte seks sorunları, eğitim düzeyi düşük ailelerde daha fazladır demek asla doğru bir tespit olmaz. Toplumumuzda anneler genellikle, kızlarını blûğ çağına girince birer erkek düşmanı olarak yetiştirirler. Erkekler genç kızlar için birer öcü, onlardan istifade etmek isteyen birer kötü ruhlu şeytandır. Genç kız kendini onlardan sakınmalıdır. Bu fikirle yetiştirilen kızın yapacağı bir evlilikten mutluluk bekliyorsanız, fil de ağaca çıkar. Oysa ki; kızının karakterinde varsa; o bunu nasıl olsa yapacaktır. Yasak arzu doğurur. Merak uyandırır. Genç kızın beyni, seksten zevk almanın ayıp olduğuna şartlanmıştır artık. Kocasıyla seks yaparken zevk almaktan utanır. Kendini orospu gibi hisseder. Oysa seks; dünyanın yan etkisi olmayan tek ilâcıdır.
İLÂÇ
HER İLÂCIN YAN TESİRİ VARDIR
KİMİ ALLERJİ YAPAR
KİMİ UYUŞUKLUK, MİDE BULANTISI
KİMİ İLÂÇ GÖRME BOZUKLUĞU
KİMİ BAŞ DÖNMESİ YAPAR
KİMİ ŞİDDETLİ BAŞ AĞRISI
BİRTEK İLÂÇ VAR DÜNYADA YAN ETKİSİ OLMAYAN
SEKS
SİNİRLERİ YATIŞTIRIR ÖNCE, BAŞAĞRISINI GEÇİRİR
YORGUNLUĞU ALIR, GÖZLERE PARLAKLIK VERİR
TARİFSİZ BİR NEŞ’E KAPLAR İNSANIN İÇİNİ
KENDİNİ GÜÇLÜ HİSSETMESİNİ SAĞLAR
DÜNYAYI YERİNDEN OYNATACAK KADAR
AYRICA ÖMRE ÖMÜR KATAR
FAZLA SÖZ FAZLA GELİR
ZATEN ŞÖYLE BİR DÜŞÜNÜRSEN
ENİNE BOYUNA
ŞÖYLE BİR SORARSAN AKLINA, MANTIĞINA
ALLAH NİYE SEKS KOYMUŞ
EN BÜYÜK OLAYIN
DOĞUMUN BAŞLANGICINA
GENÇLERDE HERGÜN EN AZ BİR DOZ
ORTA YAŞLILARDA GÜN AŞIRI
İLERİ YAŞLARDA İHTİYACA GÖRE ALINMASI
TAVSİYE EDİLİR
HER SAAT AÇ VEYA TOK KARNINA ALINABİLİR
REÇETEYLE SATILMAZ
ECZANEDE BULUNMAZ
UNUTMAYIN!
BİRTEK İLÂÇ VAR DÜNYADA YAN ETKİSİ OLMAYAN
SEKS
YATMADAN ÖNCE İLÂCINIZI ALMAYI UNUTMAYIN
FAZLA ALINMASINDA HİÇBİR MAHZUR YOKTUR
TAKLİTLERİNDEN SAKININ
_____________Âlimoğlu___________
..........Sevişmek sadece birleşmek değildir. Sevişirken başka şeyler de düşünüyorsanız, örneğin; ertesi gün yapmanız gereken birşeyi, seks, yorgunluğunuzu alacağına, aksine daha çok yorar. Stres yaratır. Sevişmek te bir ibadettir. Nasıl ibadet
ederken herşeyi unutup, sadece Yüce Tanrıyla başbaşa kalıyorsanız, sevişirken de nerede olduğunuzu bile unutup, sadece ve sadece onunla beraber olduğunuzu düşünürseniz seks yapmış olursunuz. Yani önce beyninizle, sonra fiziğinizle. Kadınlar beyinleriyle sevişmeyip, kerhen bir görevi yerine getirmiş olmak için seviştiğinden nadiren orgazm olurlar. Hayatı boyunca orgazm olamayan kadın sayısı az değildir.
..........Yemek yerken bulaşığı, sinemada akşam yiyeceğiniz balığı, gece sevişirken sabah alacağınız kahvaltılığı unutun. Herşeyi dolu dolu, yerinde ve zamanında yaşayın. Nasıl hızlı araba kullanarak bir yere yarım saat önce varmak marifet değilse, bir anda herşeyi yapmak, birçok şeyi bir arada düşünmek de marifet değildir. Hepsi yarım kalır. Sadece o anda yaptığınız işi düşünün.
..........Araştırmalara göre, kadınların en çok şikâyet ettiği konuların başında, erkeğin seviştikten sonra arkasını dönüp yatması geliyor. Kadınlar “O zaman kendimi kullanılan bir eşya gibi hissediyorum.” der genellikle. Doğrudur. Çünkü kadınlarda duygular yeni yeni uyanmaya başlamıştır. Peki, neden erkek böyle yapar? Neden kadının duyguları sevişirken uyanmaz da sevişme bittikten sonra, yeni yeni uyanmaya başlar? Sebebi, sakın kadının sevişirken kendini duygu seline kaptırmayıp, hiç alâkasız başka şeyler düşünmesi olmasın. Herşey beyinde başlar, beyinde biter. Bir ilâcı, inanmadan alırsanız, faydasını göremezsiniz. Konsantre olamazsanız, tavlada bile kazanamazsınız. Amerika’da bir üniversitede, insan beyninin zara hükmettiği bilimsel olarak ispat edilmiştir. Burdan şuna
gelmek istiyorum. Sevişirken beyninizle de sevişmiyorsanız, ilgisizliğinizi ona hissettirmişseniz, aşkınızı bir nakış gibi fantazi ile süslemiyorsanız, eşinizin konsantrasyonu bozulur ve sevişme kısa sürdüğü için de tam tatmin olmayan erkek, arkasını döner yatar. Kadınların sandığının aksine, erkek her boşaldığında orgazm olmaz. Sevişmeyi bir yemek yemek gibi düşünün. Mumuyla, mezesiyle, içkisiyle, müziğiyle mükellef bir sofradan hemen kalkmak ister misiniz? Peki, sadece karın doyurmak için peynir ekmek yediğiniz bir sofrada saatlerce oturur musunuz? Çoğu zaman kadınlar sekse iştirak etmez. Çünkü ayıptır, günahtır. Yüce Tanrı, seks ayıp veya günah olsaydı, sadece çocuk yapacak zaman kapıları açıp, sonra kapatmasını bilmiyor muydu? O herşeye kadir değil mi? “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” Doğru mu değil mi?
..........Gecenin en güzel yerinde, “Yarın telefon etmeyi unutma.” veya “Bugün nereye gittin.” gibi alâkasız şeyler söyleyip, yangını köpükle söndürmeyin. Bilmiyorsanız öğrenin. “O yangının üstüne” köpük sıkılmaz, körükle gidilir.
..........Seksi bir günah, bir ayıp gibi görüyorsanız, asıl günahkâr sizsiniz. Allah’ın size bahşettiği zevki inkâr etmeyin. Hesabını veremezsiniz.
..........Kadınların bir başka şikâyet konusu da; erkeğin sık sık seks arzusu duymasıdır. Erkeğin kendini sadece onun seks arzularını tatmin ettiği, onun dışında hiç ilgilenmediği görüşü kadınlar arasında yaygın şikâyet konularındandır. Kadınlar, kocalarının gündüz kendileriyle hiç ilgilenmediğinden, ancak gece yatınca, o da seks istediği için kendilerine yaklaştığından da şikâyet ederler. Ancak doğal olarak; sağlıklı bir erkek, sarılıp öpüşmelerden etkilenir. Bunun sonucu da gece karısıyla yatmak isteyecektir. Ancak karısının her zamanki gibi; gene hayır diyeceğini düşünmek, onu sarılmak, okşamak, öpüşmek arzusundan uzaklaştıracaktır. Günde sadece üç öğün mü yemek yersiniz? Bazan sofrada çok sevdiğiniz bir yemek varsa iki, üç hatta dört tabak yediğiniz hiç olmadı mı? Çayı, kolayı bazan çok susadığınızda üstüste birkaç bardak içtiğiniz hiç olmadı mı? Sevilmek, arzu edilmek ne kadar güzel birşey.
..........Sevilmek bir ayrıcalıktır. Keyfini çıkarmak istiyorsanız, aynı ayrıcalığı ona da tanıyın.
..........Sık sık, hatta hergün “Ser döşeği Kezban” diyorsa ne mutlu size. Demek ki sizi isteyen bir canlı var hayatta. Nazlanmayın, serin. Unutmayın; bir değil iki döşek seren de bulunur aranırsa.
..........Beyinlerinin bütün birimleri faal, seks odası kapalı kadınlar, sevginin ispatı olarak, erkeğin seksi hiç ağzına almadan kendinin her istediğini yapması olarak görürler. Aksi taktirde kadın kendini bir eşya gibi görür, erkeğin kendini yalnız seks için istediğini sanır. Bunun tahsillisi, cahili diye bir ayırımı yoktur. Her tahsilli kadın kültürlü değildir. Oysa seksi yok saymak, bir bütünün parçalarından birini yok saymak demektir. Arabanızı direksiyonsuz düşünebiliyor musunuz?
..........Onu çok mutlu etmek istiyorsanız, sadece onun verdikleriyle yetinin. Sonunda siz ya alkolik, ya eroinman olursunuz ama; o çok mutlu olur. Bu da size yetmez mi?
..........Seks, size özel evlilik marka son model spor arabanızın “kurşunsuz süper” benzinidir. Olmazsa olmaz. Arabanızı benzinsiz bırakmayın.
..........Sonra, erkeğin kendini çok ihmal ettiğini, eskiden gözlerini gözlerinden ayırmazken, şimdi gözlerini kaçırdığını düşünmeye ve bundan şikâyet etmeye başlar kadın. Ve yüreğine şüphenin zehiri akar yavaş yavaş. Acaba başka bir kadın mı var? Tabii çok yalnız olduğunu hissetmeye de başlamıştır. Bu arada kıskançlık kavgaları da başlamakta gecikmez. “Nerdeydin? Başka bir kadın mı var. Parfüm kokuyorsun.”
..........Yalnız kadınların % 90’ı hasta ve yorgun olmadığı geceler, başı ya da dişi ağrıyan, % 10’u da “Armudun sapı var, üzümün çöpü var.” diyen kadınlardır.
..........Aldatılmak istemiyorsanız aldatması için ona hergün kırmızı mumlu mektupla davetiye çıkarmayın. Onu kendinize gemici düğümüyle bağlamak ta; kendinizden milyonlarca ışık yılı uzaklaştırıp başkalarının kucağına atmak ta elinizdedir. Silâhlarınızı zamanında ve yerinde kullanın, kıskıvrak bağlayın. Gözünü açtırmayın. Güç sizde. Onu eyleme geçirin.
..........Aşktan kaçarsanız yalnızlığa yakalanırsınız. Tıpkı yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak gibi. Aşktan kaçmayın.
..........Kıskançlık aşk için çok faydalı bir ilâçtır. Her ilâç gibi fazla alınırsa zehir etkisi yapar.
..........Düşünün; kaleminiz var, defter de var, ama siz dolu olduğunuz halde istediğiniz gibi yazamıyorsunuz. Bu durumda erkek ne yapar? İki yoldan birini seçer. Ya gider yeni bir defter alır. Ya da; yetiştirilme tarzı ve mantalite olarak; evliliğin kutsiyetine inanıyorsa, tek eşliliğe inanıyorsa, zinanın günah olduğunu kabul eden bir dînî terbiye almışsa, kendine kahrederek kabuğuna çekilir. Kadının yalnızlığı burda başlar. Çoğu kadın; kocasının kendine bağlı olduğunu, ne yaparsa yapsın onu aldatmayacağına inanır. O beni aldatırsa, “Bunu hemen farkederim.” der. Öyle zanneder. Acaba gerçek öyle mi? Akıllı bir kadın, silâhlarını doğru ateşler, onu alnından değil, kalbinden vurur. Gerçek belki de şu ki; aldatan erkek evinde de mutludur. Çünkü o erkek; karısının hayırlarını “hayır” olarak görür. Severek kabul eder. Bir de anlayışlı erkek rolü yaptı mı; karısının nazarında daha da yükselir. Karısı da “Benim kocam hislerime ne kadar saygılı. Hayır da desem kızmıyor, şikâyet etmiyor.” diye düşünür. Tabii o; arasıra karısıyla da beraber olur. Söylemeye gerek yok. Minareyi çalan kılıfını hazırlar. Evlilik, dışarıda daha iyisini bulamazsan, evde bir tane hazır demektir.
..........WARNİNG! Kocanıza “Bu gece çok yorgunum.” dediğinizde “Tabii hayatım. Sen sıkma canını.” diyorsa; “Başım ağrıyor.“ dediğiniz gece “Aaa çok üzüldüm. Ben şimdi sana iki aspirin getiririm hiçbirşeyin kalmaz. Sen rahatına bak.” diyorsa; dişiniz ağrıdığı gece de “Sakın iltihap olmasın. Yarın dişçiye git göster. N’olur ihmal etme. Şimdi sana çayla iki aspirin vereyim. Biraz uyu. Üzülme Allah’ın gecesi mi yok” diyor ve sonra sırtınızı sıvazlıyorsa; halâ isyan etmediyse, bunalıma girmediyse, kapıları çarpmıyorsa, sinirden tırnaklarını yemiyorsa, sigaranın birini söndürüp birini yakmıyorsa, kadehin birini boşaltıp bir diğerini doldurmuyorsa aldatılıyorsunuz. Çok dikkatli olun. Bu SON UYARIDIR!
..........Yapılan araştırmalar, 40 yaşın üstündeki erkeklerin, % 69 unda sertleşme sorunu olduğunu göstermektedir. Bu da erkekte bunalım yaratır. Nedense toplumumuzda, psikoloğa gitmek, büyük bir ayıp gibi görülür. Sanki psikoloğa gittiğini herkese söylemek zorundaymış gibi. Gerek erkekler, gerekse kadınlar, suçun kendilerinde olmadığını, “onun” gitmesi gerektiğini söylerler. Zaten yanlış, cinsel problemleri “suç” olarak tanımlamakla başlar. Cinsel problemler çözülmesi gereken birşeydir. Dişiniz ağrıdığı zaman hemen dişçiye koşmuyor musunuz? Adı üstünde problem. Çözün kurtulun. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Ama toplumda öyle bir baskı var ki; erkek te kadın da her doktora gider de psikoloğa gitmez. Sanki insanların işi gücü yok, kim psikolğa gidiyor onu takip edecek. Örneğin; çocukları olmayan ailelerde erkek
suçu kabullenmez. Sorunun kadından kaynaklandığına inanır. Onun muayene olmasına gerek yoktur. E tabii ne de olsa o bir erkektir. Güçlüdür. Ah biraz da medeni cesaretimiz olsaydı. O zaman sorunlar büyümeden halledilirdi. Herşeyin kaynağı, küçükken kazanılan! yanlış inançlardır.
..........Erkek 40 yaşını geçtikten sonra; artık seks hayatının bitmesi gerektiği inancı yaygındır. Saçma ama; bu böyledir. Türkiye’mizde herkes avukat, herkes teknik direktör, herkes doktordur, bilirsiniz. 40 yaşından sonra seks isteyen erkek “andropoza girmiştir” kadınlara göre. Kadınlar seksi erkeklerden daha fazla konuşur kendi aralarında. Orada duymuştur andropozu. Ne olduğunu da bilmez. Bir de; sekse soğuk bakan kadın, kendi vicdanını susturmak için, “Bugün arkadaşlarla yemekteydik. Falanca hanım şöyle dedi. Falanca hanım gazetede okumuş. Şöyle yazıyormuş.” der. Aslında kadın da farkındadır yanlışının. Sağlıklı bir erkeğin seks hayatının bitmesi gereken bir yaş yoktur. Bir de kulaklarında “Kırkından sonra azanı teneşir paklar.” diye bir söz vardır. Bu söz, sağlıklı, evli erkekler için değil, hiçbir neden yokken; onca yıllık mutlu yuvasını bir hiç uğruna terkeden erkekler için söylenmiştir. Ha, şunu da unutmayalım. Erkeklerin büyük çoğunluğu kırkından sonra karısını aldatmaya başlar. Peki neden kırkından sonra başka maceralara pupa yelken koşar? Hiç düşündünüz mü? Evinde “herşeye sahipken” neden başka ufuklara yelken açsın ki? Çünkü karısı, artık o severek evlendiği kadın değildir. O da zinayı kendinde bir hak olarak görmeye başlar. Evli, sağlıklı bir erkek masturbasyon yapıyorsa ayıbı kimin? Ömür boyu yeni blûğ çağına girmiş bir delikanlı gibi masturbasyon mu yapsın? Doğru mudur? Siz tamamen sağlıklı bir insanken, perhiz yemeğine razı olur musunuz? Zamanında şair Eşref’i polisler mustantığın karşısına çıkarmak istemişler. O da gitmemekte direnmiş. Tartışma çıkınca; Eşref polise bir tokat atmış. Mustantık Eşref’e “Polise tokat atmışsın, neden?” diye sorunca Eşref,
Polisler üzerime saldırdı
Ben bir tokat aşketttim
Be hey mustantık efendi
Sen olsan ne b.. yerdin
demiş.
ZÎNA YAPSAM
ZÎNA YAPSAM HAKİM BENİ İÇERİ ATMAZ
NEFS-İ MÜDAFAADAN BERAAT EDERİM
AMA SENİ MAHKÛM EDER KORKARIM Kİ
ZÎNA YAPMAMA SEBEP OLDUĞUN İÇİN
ÖNCE İKİMİZİ DE DİNLER HAKİM
"YAZ KIZIM" DER SONRA
KARAR!
SALONDA HERKES AYAĞA KALKAR
YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
ERKEĞİN ZÎNA FİİLİNİ
MÜCBİR SEBEPLERDEN
AĞIR TAHRİK ALTINDA İŞLEDİĞİ
ANLAŞILDIĞINDAN BERAATİNE;
KADININ;
ERKEĞİ ZÎNA FİİLİNİ İŞLEMEĞE AZMETTİRDİĞİ
TEŞVİK ETTİĞİ VE AĞIR BASKI YAPTIĞI
SABİT GÖRÜLDÜĞÜNDEN
GAYRİ KABİLİ TEMYİZ OLMAK ÜZERE
ÖMÜR BOYU ERKEĞE "HAYIR" DEMEMESİNE
OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLMİŞTİR
DURUŞMA BİTMİŞTİR.
_____________Âlimoğlu___________
..........Farkındaysanız şimdiye kadar evliliğe ve evlilikte sekse hep erkeklerin penceresinden baktık. Peki ya kadınlar. Bütün suç onlarda mı? Kesinlikle hayır! Erkekler de başka türlü yanlış yetiştiriliyorlar. Anneler sanki kendiler aynı yanlışın cezasını çekmiyorlarmış gibi; erkek çocuklarının beynini “Sen erkeksin.” deterjanıyla yıkıyorlar. Anadolu’da milenyumda halâ başlık parası devam ediyor. Halâ genç kızlar erkek evine “Eti senin, kemiği benim.” zihniyetiyle gelin gönderiliyor. “Artık gelin oluyorsun. Kocan seni dövse de sövse de baba evine dönme.” diye sıkı sıkı tembih edilir. Eee, parayla aldığınız malı da istediğiniz gibi kullanırsınız. Parasını nasıl olsa siz verdiniz. Kırarsınız. Parçalarsınız. Kapıya bile koyarsınız. Bütün yükü ona yükleyin. Hiç yardım etmediğiniz gibi; bir de onu beğenmeyin, bunu beğenmeyin. “Zaten senin saçın uzun aklın kısa. Böyle yemek mi olur. Annemden biraz yemek yapmasını öğren. Ben bile senden güzel yemek yaparım.” Ondan sonra evlilik kadın için işkence haline gelir tabii. Haliyle seks te; erkeğin anladığı kadarıyla kendini tetmin etmesinden öteye gitmez. Oysa bugün televizyon var. Herşeyi görüyor, öğreniyor insanlar. Öğrenince de istiyorlar haklı olarak. Sağlıklı bir kadın; başlık parasıyla da satılmış olsa seksi biliyor artık. İlk fırsatta başkasına kaçan kadın sayısı az mıdır? Peki sebebi. Bir suç varsa sebebi de vardır. Size değer vermeyen birini değer veren birine tercih edersiniz. Bu kadar basit. Kaderine razı olursa; bunalıma girecektir. Masturbasyon yapamaz. Vücudunu tanımaz ki! Cinsel organına yalnız banyoda yıkanırken elini sürebilir. Öyle yetiştirilmiştir. Bu günahı işleyemez. Kocasını, kendini seven, eskiden beri evlenmek isteyen ama parası olmayan yakışıklı delikanlıyla aldatsa orospu damgası yer. Toplum! Erkek yaparsa zamparalık. Helâl olsun. Ne yapsın peki? Sakın bir psikoloğa gitsin demeyin. Gitse ne değişecek ki! Psikolog “Kocan gelsin. Onunla da konuşmam lâzım.” diyecektir. Kocası gider mi? Ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen.
..........Yukarda anlattığım şüphesiz radikal bir örnek. Toplumun tamanını kapsamıyor şüphesiz. Normal bir evlilikte de başka problemler olur. Varlıklı bir kesimden örnek verelim. Erkek kendini işine o kadar kaptırmıştır ki; karısı aklına bile gelmez. Ne dışarda başbaşa bir yemek. Ne doğum günü. Ne evlilik yıldönümü. Tabii, araya sıkışan iş toplantıları, iş seyahatleri! Varsa yoksa para. Aşka da sıra gelecek elbette. Erkek çalışmaktan, kadın beklemekten yorgun düştükten sonra. İlk heyecanlar yaşanmamış. Para verip zamanı geri getirin hadi.
..........Evliliği “Dışarda daha iyisini bulamazsan evde bir tane hazır.” diye algılayan erkek yok mu? Olmaz mı? Var şüphesiz. Hem de çok. Parası da var. Karısına bol para verir. Peki ya şefkat. Peki ya aşk? Onların üstünde durmaya değmez. Onlar ufak bir ayrıntı, o kadar. Olsa da olur, olmasa da. O kadın ne yapar? Kendini herşeyden soyutlar. Kendini kumara mı verir, içkiye mi verir bilemem. Aldatabilir de? Kocası hak etmiş midir? Evet. Aynı olayda bir başka kadın düşünün. Sorumlu, beyin ve fizik olarak sağlıklı bir kadın. Çocuklarını yatırdı. Kocanın nerde olduğu belli değil. Çünkü arkadaşları “Bir de karına eve geç geleceğini haber mi vereceksin. Sen erkek değil misin?” demiştir. Televizyonu açıp, film veya dizi seyretmekten başka çaresi yoktur. Film veya dizide ateşli bir aşk sahnesi seyrederse etkilenmez mi? Kocasıyla beraber olmayı canı çekmez mi? Elbette çeker. Masturbasyon yapsa. Bir, iki. Sonra. Sonrası kavgalar, bunalım. Bu kadın aldatırsa veya bir başkasına âşık olursa orospu mu şimdi?
..........Erkeklerin % 69 unda sertleşme sorunu olduğunu daha önce de söyledik. Tabii bu, psikolojik çöküntüyü de beraberinde getirir. Beyin ve fizik olarak sağlıklı, doğruyu öğrenerek yetişmiş bir kadın sağlıklı seks ister. Kocasının doktora gitmesini isteyecektir haklı olarak. O ipek ciltli bir kitaptır, her sayfasının okunmasını ister. Sadece kütüphaneyi süslemek için yazılmamıştır. O ipek ciltli bir defterdir, her sayfasına yazılmasını ister. Özenle okşanmak ister. Erkek burada “Kim ne derse desin. Bana ne. Benim ve karımın sağlığı, çocuklarımın da sağlığıdır.” deyip hemen önce bir bevliyeciye, o önerirse bir psikoloğa gitmelidir. Ne ayıptır, ne utanılacak birşey.
..........Gururunuzun, mantığınızın önüne geçmesine hiçbir zaman izin vermeyin.
..........Aşk ve mutluluk çok yakınınızdadır. Onları görün. Çok uzaklarda aramayın, bulamazsınız. Onlar size inanamayacağınız kadar yakınlar. Arayın, farkedin ve hapsedin.
..........Kadın, kocasının kendini hiç anlamadığından,erkek te karısının kendini hiç anlamadığından şikâyet eder hep. İki taraf ta birazcık mantıklı düşünebilseler, kadın, “Ben kadınım.”, erkek, “Ben erkeğim.” inadından bir vazgeçebilse herşey daha kolay olur. Neden daracık bir köprüde karşılaşan iki keçi gibi inatlaşırlar?
.........SONUÇ:
..........AŞK DÜNYANIN EN BÜYÜK SERVETİDİR. TASARRUF ETTİKÇE AZALIR, CÖMERTÇE VERDİKÇE ARTAR.
..........Not: Bu yazı, bir uzman görüşü değildir. Tamamen filmlerden, dizilerden, gazete haberlerinden, tanık olduğum olaylardan, sohbet toplantılarından edinilen gözlemler mantık süzgecinden geçirilerek kaleme alınmaya çalışılmıştır. Bir maksadı var bu yazının. Toplumun bu büyük yarasını gündeme getirebilmek ve açık oturum konusu yapmak. Yıllar önce dînî konular bugünkü gibi açıkça tartışılabilir miydi? Hep kulaktan dolma yanlış bilgilerle büyümedik mi? Oysa bugün, kadınlar cenaze namazında saf durabiliyor. Televizyondan dini konularda bildiklerimizin çoğunun yanlış olduğunu öğreniyoruz hayretle. Ne kadar güzel. Artık cinsellik de bir tabu olmaktan çıkarılmalı, serbestçe tartışılmalıdır. Aksi taktirde 21. yüzyılda; daha çok boşanmalara, mutsuzluklara, aşk cinayetlerine tanık oluruz. Mutlu olmak; kadın olsun erkek olsun, zengin olsun fakir olsun, tahsilli olsun cahil olsun, her insanın en tabii hakkıdır.
_____________Âlimoğlu___________
YORUMLAR
Güzel tesbitler vardı.. emeğinize sağlık..
Aldatmak..
Aldatmak bir ilaçtır ama..
Hangi hastalığın ilacı olduğu henüz tartışma konusu..
Aldatmaktan kasdedilen olgunun aslında "Aldatmak" olarak adlandırılmaması lazım.. Öyle adlandırıldığında peşinen hüküm verilmiş oluyor.. Aldatmak aldatmak mıdır?
Evlilik anlaşması cinselliği bir kişiyle sınırlamak amacıyla mı yapılır.. Bence evlilik anlaşmaları detaylandırılmalı.. :)
Herkesin evlilikten anladığı nedir ortaya çıksın.. herkes ona göre davransın..
Saygılar.. by...
Yüreğinize sağlık,Evlilik hayatında mutluluk çok önemlidir,kadın kadınlığını erkek erkekliğini bilmelidir,Kadınları biz Allah'ın emaneti olarak alır ona hıyanet yapmamalıyız.kadında kocasına hıyanet yapmamalı edep ve terbiyesinden hiç bir zaman taviz vermemelidir.birbirlerinin örtüsü olmalıdır,her ikisi,bu fani dünyada haramlardan arınarak mutlu bir yaşamaın anahtarını her ikiside taşımalıdır.saygılarımla.