NAR SUYU VE KIRMIZI ŞARAP
Alarm sesiyle uyanıyorum,hemen kalkıp üzerimi giyiniyorum.Hava hala karanlık,güneş doğmamış henüz.Küçük kırmızı valizimi yanıma almaktan vazgeçip dışarı çıkıyorum hemen.İç Anadolu’nun ayazı..Caddede kimseler yok,Sokak lambaları hala yanıyor ama karanlık ürkütücü.Hızlı adımlarla ilerleyip otobüs firmasının küçük yazıhanesine giriyorum.Ankara’ya bir bilet istiyorum uykudan yeni uyandığı kısık ve kızarmış gözlerinden anlaşılan görevliden.Biletimi alıp biniyorum otobüse.Soğuktan büzüşerek cam kenarındaki koltuğa oturup hemen uykuya dalıyorum ki gözlerimi açtığımda Ankara otogarındayım.Hızla otobüsten inip koşar adımlarla üst kata çıkıp yeni bir bilet alıyorum: Samsun’a.Hareket etmek üzere olan otobüse son anda yetişip yine cam kenarındaki koltuğuma yerleşiyorum.Ankara’dan çıkmadan uykuya dalıyorum.Gözleri açtığımda bu defa Samsun’dayım.İşte o an gerçekten uyanıyorum.Bütün bu yolculuklar rüya değil,gerçekmiş.Neden geldim buraya diye kendime sorular sorarak boş boş yürüyorum sokaklarda.Ama uzun sürmüyor.Bir yanda onunla karşılaşma korkusu bir yanda üşümekten iyice büzüşmüş bedenim beni en yakın otele sürüklüyor.Otele doğru ilerlerken gün boyu hiçbir şey yemediğimi hatırlayıp manavdan bir kilo muz alıyorum.Manavcıya fazladan para verip,poşetten bir muz alıp geri kalanını yolda gördüğüm çocuklara paylaştırıyorum.
Oteldeki odama çıktığımda yorgunluk çöküyor üzerime. Yatağa uzanıp düşünüyorum:Nasıl ve neden geldim buraya?
‘Araftan çıkmaya geldin’ diyor içimdeki bir ses.
Bazı insanlar yaşadığı bir olayın etkisinden kolayca çıkamaz,bu yaşamdan kopar ama diğer yaşama da kavuşamaz.arafta kalır.İşte ben de araftan çıkmak için gelmişim bunca yolu.Ya ölür,diğer yaşama kavuşurum ya da bu hayata yeniden bağlanırım umuduyla..
Bunu kendime itiraf ettikten sonra yataktan kalkıyorum,muzu yiyip bir sigara içiyorum ve kendimden emin adımlarla otelden çıkıyorum.Daha önceleri onunla el ele yürüdüğümüz sokaklarda dolaşıyorum.Nefesim kesiliyor,ya şimdi burada karşılaşırsak!!
Adımlarım kendine güvenini yitirmiş,endişeli ve yavaş..
Oraya doğru ilerliyorum.ilk gördüğümden beri çok sevdiğim üç katlı bahçeli ev hala orda.Demek o evde yaşadığım her şey gerçekmiş.Demir kapısına dokunuyorum,içim ürperiyor,kalbim duracak sanki.Bir nefes alıp merdivenleri çıkıyorum.Vazgeçmekten korkup hemen zile basıyorum.Zilin sesi de aynı,değişmemiş..Nefesimi tutup beklemeye hazırlanıyorum ki kapı açılıyor.Yüzünde kocaman gülümsemesiyle ‘O’ karşımda…
Ama beni görünce gülümsemesi şaşkınlığa,kızgınlığa,hayrete,öfkeye dönüşüyor.Beklenen kişi ben değilim,anlıyorum o an.
İçeri alıyor beni,sobanın yanına mindere oturtuyor,yüzünde bu defa acıma var.Demek o kadar perişan görünüyorum. ‘Bu halin ne?Ne kadar perişan görünüyorsun’ diyor,düşüncelerimi okumuş da onaylarcasına. ‘Yemek yedin mi?’diye soruyor.Sesim çıkmıyor.Ağlamak istiyorum gözümden yaş akmıyor.Benim yerime o ağlıyor.Sonra gidip bana yiyecek bir şeyler getiriyor.Yemeyeceğim desem de boşa.tehditkar bakıyor.Mecburen tepsiyi kucağıma alıyorum.bardaktan bir yudum içiyorum,yüzüm ekşiyince ‘ nar suyu’ diyor.İlk kez onun elinden içiyorum nar suyunu da.3 sene önce de ilk şarabımı onun elinden içmiştim.Gözlerim tepside bunları düşünürken konuşmaya başlıyor O.Yine ağlıyor.Uzanıp gözyaşlarını silmeye cesaret edemiyorum.Dinliyorum sadece.Anlatsın.Konuşsun.Sesini duyuyum.Ne söylediğinin önemi yok,sesini duymak yetiyor.Meğer öyle özlemişim ki o sesi.Saatlerce konuşsa,hiç sözünü kesmeden dinlerim ama benden konuşmamı istiyor.Oysa sesim bana öyle yabancı ki..Bu hasret kaldığım sesi susturup,o yabancı sesi dinlemek istemiyorum.O anda,bağırıyor bana. ‘Konuşsana,buraya kadar susmak için mi geldin?’
Mindere daha da gömüldüğümü görünce sakince sormayı deniyor hatta sesinde biraz da şefkat var : ‘ Buraya neden geldin?’
Bütün şifre bu sözcüklermiş gibi dilim çözülüyor,konuşmaya başlıyorum. ‘Beni gerçekten terk edip etmediğini görmeye geldim’ diyorum.Sesim hala yabancı. ‘Bu kadar zaman bekledim,önceleri senin geri dönmeni sonraları seni unutmayı..Ama ne sen geri döndün,ne ben seni unutabildim.’diyorum.
Bu ses tonumu hatırlıyor ve irkiliyor. ‘Ben sana geri dönmeyeceğim.’ diyor.Gözlerine bakıyorum.Aylarca bu sözleri gözlerime bakarak söylesin diye beklemişken birden bu sözler ve o koyu kahverengi gözler bana acı veriyor.
‘Peki’ diyorum. ‘Hayatında başka biri mi var?’
Bu sorumla isyana başlıyor.Yalnızlığı seçtiğini söylüyor ama gözleri gözlerime değmiyor.
Su istiyorum. O odadan çıkınca telefonu çalıyor.Sesini duymuyor olacak ki geri dönmüyor.Ben bakıyorum telefonun ekranına. ‘ candan’ yazıyor.Tuşa basıyorum mesaj açılıyor. ‘ 10 dak.sonra ordayım sevgilim’
Evet,gülümsemeyle beklenen kişi ben değilmişim.Benim gelişim hayal kırıklığı olmuş.Ayağa kalkıyorum.Gözümde yaşlar var artık.Gitmeye hazırlanıyorum.
Camı açıyorum,dışarısı hala soğuk ama bu defa büzüşmüyorum sadece gözlerimi kapatıyorum.Kendimden emin bir adım atıyorum,gerisi boşluk.
Gözlerimi açtığımda bembeyaz bir bahçedeyim.Her yer kar.Ben etrafıma bakınırken O geliyor yanıma. ‘ Hoş geldin’ diyerek sarılıyor sımsıkı.
Ellerimden tutup o çok sevdiğim 3 katlı eve götürüyor beni.Sobanın yanına oturtup,bir kadeh uzatıyor.İçiyorum.Yüzümdeki ekşimiş ifadeyi görünce ‘ şarap’ diyor. ‘kırmızı şarap.’
Ve odadan çıkıp gidiyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.