- 1057 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR VE KRİZ
Geçenlerde bir gazatede okudum. İnayet- Prestij kabilinden şiir kitaplarını basan bir kaç büyük yayınevi, kriz nedeniyle şiir kitaplarını bastırmaktan vazgeçmiş.
Biliyoruz ki sevgili ülkemde edebiyat okuru çok az. Bu çok az olan okuru edebi türlere göre dağıttığımızda roman başı çekiyor. Son yıllarda öykü kitaplarının satışı diğer yıllara oranla bir artış içinde. Ama söz konusu şiir kitapları olunca okurdan fazla rağbet olmuyor.
Belki bazılarınız şunu diyecektir:"Bir yazarın, şairin birincil amacı kendisini eğlendirmek, kendi varoluşsal gerçeğini ifade etmektir. Kim okursa okusun, o kadar önemli değil".
İster istemez şu soru akla geliyor:" Tamam, şiir,kitlesel olmak zorunda değil ama yazanı, söyleyeni olan bir edebi türün okuyucusu olması da gerekmez mi?"
Belki bazı arkadaşlarımızın elinde kitaplaştırılacak mevcut şiir dosyaları vardır. Ama kitap olarak bastırmıyorlar. Neden?
Şu soru aklıma geliyor. Bu ülkede kim şiir okuyor, şairlerden başka? Bu kadar yoksul ve yoksun insan varken, asıl etkinlği bu yıl içinde ortaya çıkacak olan bu kriz varken, kim şiir okuyabilir ki?
"Üniversite öğrencileri "demeyin sakın bana. Üç senedir üniversitede okuyorum,kütüphaneye daha hiç gitmemiş bir sürü arkadaşım var. Sanki üniversite kütüphanelerinde ya da halk kütüphanelerinde yeni piyasaya çıkan şair arkadaşlarmızın kitapları mı var? Yok. Sayayım kitabı olan şairleri, Nazım, Necip Fazıl, Cemal Süreya ve bunlar gibi bir kaç tane öncü şairin kitapları var o kütüphanelerde. Yani diyelim ki şiir kitabınızı yayınladınız, bu tüm Türkiye’ye şiir kitaplarınızla donanacak anlamına gelmeyecektir.
Acaba tüm sorun ekonomik krizde mi yoksa , asıl kriz bizim kürtürel dünyamızda mı? Bana göre sorun ikincisinde. Yani kürtürel dünyamızda. Okumuyoruz. Sadece işi istatistiklere döküyoruz. Yok bilmem efendim işte Japonya’da şu kadar kitap basılıyor, yok bilmem İsveç’te kişi başına düşen kitap sayısı şu kadar, bizde bu kadar. Tamam istatistiklere bir şey demiyorum. Ama işi istatistiklerle sınırlı tutan düşünce yapımızda görüyorum ben sorunu.Neden okumuyoruz. Ki ülkemizde okuma- yazma oranı yüzde 90?’larda falan.
İlk sene üniversiteye geldiğimde sınıfta da tartıştık biz bu konuyu arkadaşlarla ve edebiyat hocamızla. Ben sorunun bu ülkede ikide bir meydana gelen askeri darbelere bağladım. Çünkü okuyan, yazan kesimin hemen hepsi hapse atıldı, işkenceye maruz kaldı, sürgüne yollandı. Darbeler asıl bizim kürtürel dünyamıza darbe vurdu. Halen ailem benim fazla kitaplarla, edebiyatla uğraşmamı istemiyor. Başıma bir şey gelmesinden korkuyorlar. Eminim ki bir çok arkadaşımında zamanında aileleri bu uyarıyı onlara yapmışlardır.
Devlet denilen erk kürtürlü insan istemiyor bu ülkede. Hani yurtdışına burslu olarak gidecek öğrencilere milli güvenlik dersi tarzında seminerler veriliyor ya. Yani kim ne öğrenecekse biz öğretiriz ona. Gidip değişik kitaplar okumasına gerek yok mantığı. "Allah korusun bu ülkeye şeriat, komunizm gelir" korkusu mu bunun altında yatan? Sanmıyorum açıkçası. Çünkü bilen bilir bu ülkeye ne komunizm gelir ne şeriat. Bu iki yönetim biçimi propaganda olarak kullanılmakta merkez medyanın eliyle. Amaç halkı tek tipleştirmek. Halka koyun muamelesi yaplıyor resmen.
Kitap okumanın önündeki engellerden biri de eğitim sistemimiz. Eğitim sitemimiz kürtürlü insan yetiştirilmesine olanak vermediği gibi, bu yönde çaba sarfedenleri de kısırlaştırıyor. İlk okuldan üniversite son sınıfa kadar hayatımız hep sınavlar içinde geçip gidiyor. Buna yaz tatilleri de dahil. Verilen bilgi ise ezbere bilgi. İngiltere Hindistan’ı sömürmek için oaraya girdiğinde o ülkenin eğitim sistemine de el attı. Mesala logaritma cetvelini bilenleriniz vardır. O cetvel öğrencilere ezberletildi. Aslında bu kürtürel bir emperyalizmdi. Normalde bir öğrencinin o cetveli bilmesine hiç gerek yok. Amaç "aptal" yetiştirmekse ezberletilir işte. Biz öğrencilerin o zamanın Hintli öğrencilerinden bir farkımız yok. Biz de kürtürel olarak sömürülüyoruz ve kısırlaştırlıyoruz. Bazen çemberi kıran istisnalar oluyor. O istisnalarda o kadar önemli bir çoğunluk değil.
Bu ülkenin bütün sorunlarında olduğu gibi aslında şiire fazla rağbet olmaması da sistemin çarpıklığının bir sonucudur.
YORUMLAR
eğer konu kitap okuma ise kişinin ve toplumun aynı derecede suçlu olduğunu söylemekle söze başlamak lazım.
toplum deyince eğitim sistemi,ekonomik durum,kültürde bilgi adına olamayn duruş.
biz bilgi toplumu olma yolunda eksiklerimizi iyi belirlersek,sıra bu eksiklerin tamamlanmasına gelirki yine siyasilerin ve ülke yönetenlerin bu konudaki duruşu bu konuya bakışı çok önemli.
adam hayatında on kitap okumamış bizi yönetiyor.ondan ne beklersin.kitabı sanatı lüks görüyor.
yine yaralarımı deştin.
çok güzel dile getridin ama bu konuya bu sayfa yetmez.
yanlışın sadece eğitim sisteminde olduğunu sanmıyorum..
9 yaşında ki 3. sınıfa giden kızım günde 20 sayfa kitap okuyor..
okul hariç hergün evde 30 dk kitap okuyor..
bunu ona ben değil okul öğretmeni öğretiyor..
suç birazda bizde değilmi sizcede...
hangimiz günlük kitap okuyoruz ki...
öğrenciler -ben- diyecek..
o zaman bende okuyordum ama şimdi bazen aksatıyorum..
sonuca bakarsak güzeldi yazınız..
tebrik ederim..
evet okuyalım...