- 951 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ARTİST OLACAK ÇOCUK
Eski bir köy kahvesi.Hava kararmış.Pencerenin önünde on yaşlarında bir erkek çocuğu…hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Neden ağladığını bilmeyenler dayak yemiş zanneder.
Oysa o, karşı kahvenin bahçesindeki sinema perdesine bakarak, oraya gidemediği için ağlıyor. Babasının inadı tutmuş , o gün elli kuruş sinema parasını çok görmüştü ona..
‘Kıbrıs Ateşler İçinde ‘ Gösterilen filmin adı buydu.Uçak sesleri,bomba sesleri,ölen insanlar,
ağlayan anneler ve çocukların sesine kahvenin penceresindeki çocuğun sesi de karışıyor
du.
Kıbrıs olaylarını gündeme almıştı film. Şiddet içeriyordu…küçük bir çocuk için hiç de uygun değildi…ama o çocuk ağlıyordu işte.Filme gidemediğine mi yoksa babasının davranışına mı ?
Babası geldi sonunda yanına.
- Sen sinemaya mı gitmek istiyorsun ?
- Hı hı..diyebildi ağlamaya küçük bir ara vererek.
- O zaman yarın sana para vereyim, İzmit’e git…kos helva alıp gel. Sinemacı her geldiğinde
gider, hem kos helva satar, hem de film seyredersin…oldu mu ?
- Yaşasın, dedi çocuk. Çok sevinmişti. Bir anda bitirdi ağlamayı. Artık önemsemiyordu
‘Kıbrıs Ateşler Altında ‘ filmini. Kimbilir daha ne filmler izleyecekti , kos helva satarken.
O gece uyku girmedi gözlerine, babası ile birlikte yattığı kahve köşesindeki yataklarında.
Sabah da erkenden uyandı. Babasının kararından vaz geçmediğine çok sevindi. Cebinden çıkarttığı deri cüzdandan bir miktar para uzatan adam ,
- Minibüsten Pendik Dörtyol’da inersin. Otobüslerin durduğu yer var ya hani…orada Şaban
durur. Doğruca yanına gidip, seni İzmit otobüslerine bindirmesini söyle.
- Peki baba…
- İzmit’te inince kos helvacıların nerede olduğunu kime sorsan söylerler. Paranın yetti -
ğince alıp gelirsin işte..
- Olur baba..
- He , sakın dönüş için yol parası ayırmayı unutma..
- Unutmam baba…
Bu yolculuk için hiç de uygun yaşta olmasa da, yetiştiği ortam sayesinde olsa gerek,hiç de zorlanmadan İzmit’e kadar gidip,kos helva alarak geri dönüp geldi çocuk.
Gelir gelmez de kos helvalarını kesip, çay tepsisine koyarak önce kendi çalıştırdıkları kahvenin, daha sonra da köydeki diğer iki kahvenin müşterilerine satmaya başladı.
Çok mutluydu çocuk. Kos helva satıyor para kazanıyordu. Köylüler onu çok seviyor ve sırf sevdikleri için bile kos helva alıyorlardı.
Çocuk sinemacının geleceği günü iple çekmeye başladı. Ve o gün gelip çattı.. karşı kahve-
den sinemacının geldiğini duyuran plak sesleri gelmeye başladı...
Hemen kos helvaları kesip tepsiye dizdi çocuk. Henüz erkendi ama babası izin verdi gitme
sine. Sinema başlayıncaya kadar bayağı kos helva sattı. Sinema başlayınca da film seyret-
mek üzere sandalyeye gururla oturdu. Uzattığı parayı istemedi sinemacı. O da sevmişti çocuğu ve sinema parası almamıştı ondan. Daha bir sevindi çocuk.
Kahveler derken düğünlerde,bayramlarda, hatta diğer çevre köylerde bile helva satmaya başladı. Hangi köyde sinema varsa oraya gitti. Daha fazla film seyretmek onu çok mutlu etti.
Zamanla köylere elektrik gelince sinemacı sayısı artmaya başladı..Artık her köyde daha sık film gösterilmeye başladı. Kışın kahvelerde , yazın bahçelerde.
Gitmediği,kos helva satmadığı köy kalmadı. Zamanla kos helvayı leblebi – çekirdeğe çevirdi.
Kuru yemişleri daha yakından ,Pendik’ten alıyordu. Bu da onun işini kolaylaştırıyordu.
O dönemde çok gündemde olan çocuk oyunculara özenmeye başladı. Ayşecik, Ömercik özellikle o dönemin en çok sevilen çocuk oyuncularıydı.
- Ben de artist olmalıyım, diyordu artık. O da annesiz değil miydi ? O da çileli bir hayat yaşamıyor muydu ? Tıpkı Ayşecik ve Ömercik gibi çileli değil miydi ?
Annesi ile babası çoktan ayrılmışlardı ve o kahve köşesinde babası ile yaşıyordu…Zamanın Türk filmlerinde çokça işlenen ve bayağı da ilgi gören bir hikayesi vardı onun da.
- Ben de artist olmak istiyorum, dediğinde babasına, tepki gördü. Cahil ve kaba biriydi babası.
Yaşadığı hayat adamcağızı öyle yapmıştı. Çocuğuna bile pek anlayışlı ve sevecen davran
mak elinden gelmiyordu işte. Ne kadar sevse de, her türlü fedakarlığı ondan esirgemeye
cek olsa da, bunu oğluna anlatamıyordu.
Yine zamanın Türk filmlerinde çokca rastlan bir sahne aklına geldi çocuğun ; kaçmak…
O ,artist olmanın başka bir çaresini bulamamıştı. Babasından,köyünden kaçacaktı..
Doğruca İstanbul’a , Yeşilçam’a gidecek ve artist olacaktı..
Bütün filmlerde evlerinden, köylerinden kaçan gençler,çocuklar hep öyle yapıyorlardı.
İstanbul – Yeşilçam…..Artist olmanın yolu buradan geçiyor.
Kararını verdi ve kimliğini de yanına alarak bindi minibüse. Daha sonra tren,vapur ve İstanbul’a vardı.
Yeşilçam’ı da bulacaktı mutlaka. Ve mutlaka artist olacaktı o da..
Bir Ayşecik’ten,bir Ömercik’ten neyi eksikti ki…..
Fikret TEZAL
YORUMLAR
geçmişte yaşanan siyaset farklımıydı ,şimdi farklı olsun. ben kimseyi eleştiremem ,herzaman haklı olan kazansın .yalnızca bir söz vardır" gelen gideni aratır" diye bu hükümeti şmdidki halkımız seçti ,ve bence bu halka saygı duyulması kaanatindeyim. şunuda eklemek istiyorum bu güzelim Türkiyemizide Iraka benzetmek isteyen çok insan tanıyorum. sakın yanlış anlaşılmasın ben tarafsızım. kimseyide suçlamıyorum . selam ve dua ile...
Sevgili hüzünlüşarkım ; körü körüne eleştiri yapmak değildir niyetim, lâkin gerçekten siyset çok çirkinleşti. alternatifleri olmadığındandır böylesine pervasızlaşmaları. Bir tek rahmetli Ecevit'i dürüst görmüş ve sadece ona oy vermiştim ben. Şimdi yine belki vardır birileri, arayıp bulmak gerek. Emin olunuz ki şu anda taraf olduğum sadece, yok sayılan halktır.
Böyle bir yazının sonunda şuna diye yol tayini bekledim ama ıhhh..
Ortada bir yerde duranlar gibi yerdiniz, gittiniz.Bunları zaten biliyor bizim insanımız...
Var mı öneriniz ?
Desteklediğiniz ,beğendiğiniz , takdire şayan dediğiniz ?
YOK !
Görün dediniz de, görüyoruz..
Kim var onu söyleyiniz..Kara bunlar tamam..
Ak olan var mı ?
Pak olan var mı ? Onu deseniz ya....Kim var ?
O yalancı
Bu sahtekar
Şu feşmekan
Onlar filan milan demekle , faydalı olunmuyor malesef....
Var mı ? Varsa söyleyinde biz de bilelim...
Taraf değilim yanlış anlaşılmasın.Ampul avukatı hiç değilim...
Ama benim de fikrim bu sayın Fikret Bey...
Saygılar...
Sevgili Fikret Hocam...
Yazın gerçeklerin bir bölümü ama en günceli...
Toplumun bazı gerçekleri görmesi için
duyarlı olan bizlere görev düşüyor..
ancak insanlar örgütlü toplum olma kültürünü
edinmeye başlarsa sorgular ve siyasilerde
bu kadar kolay meydanlarda koşturamaz atıp tutamaz diye düşünüyorum.
Yazın için bir kere daha teşekkür ederim
KARALANMIŞSAYFALAR