- 889 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
FERİDE
Feride gece yatağında kahvaltıya ne yapsam diye düşünüyordu.ekmekte bitmişti.neyse ki çantasında ayırdığı beş lira hala bitmemişti.Yarın haftasonu pazarı kurulacağından, eşine hem ekmek aldıracak,geri kalan üç liraylada, yufka ve ıspanak aldıracaktı.Bu bizi bir hafta idare eder Allah’ın izniyle diyordu. Huzurla gözlerini kapadı.
Sabah uyandığında bulutlu bir hava vardı. Perdeleri açtı. Yerler ıslaktı.Canı biraz sıkıldı.
Vefasız eşi hala öğle olmasına rağmen yatak keyfi yapıyordu. Belli ki bugün yine evden çıkmayacak, evinin içinde sürekli sigara içip,üretim özürlü olduğundan boş boş oturacaktı.
Feride çaresizliğin acımasız girdabında yavaşça, çantasında sakladığı son beş lirayı almak için hamle yaptı.
-Bu da ne!?..
Para koyduğu yerde yoktu. Diğer gözlere belki koymuşumdur diye hızla aramaya başladı fakat nafile..para yerinde yoktu. Hemen eşine seslendi;
-Cevdet!..Son ekmek parası olarak ayırdığım beşlirayı bulamıyorum, sen mi aldın?..
Cevdet yorganın altına gizlediği başını kaldırmadan, hızla cevap verdi;
-Ben birşey almadım..
...!?
Feride’nin sinirleri gerilmiş, kahırlanmıştı. Yutkunarak kalbiyle, Rabbin’e yine yalvardı;
-Allah’ım bana sonsuz sabır ver!..Ne çok günahım varmış,..ben bunları gerçekten hakettim mi?..
Yine sessiz, sûkut içinde mutfağa yöneldi. Şimdi ne yiyeceklerdi?..Ekmek olmadan zeytin peynir boğazdan geçmiyordu ki..Hüzünle, boşalmış ekmek torbasına bakarken birden gözleri parladı; torbada daha dört dilim ekmek vardı. ’- Birbuçuk dilimi ben yerim gerisini cevdet yer. Çocuk zaten ekmek yemiyor süt içiyor..’ diye düşündü. Yine de biraz olsun sevinmişti. Çok şükür Allah’ım dedi..
Feride hala düşünüyordu..eşi daha önce de yapmıştı böyle davranışları ama, kesinlikle hissetse de, gözleriyle görmediği için şahsına sû-i zanda bulunmak istemiyor, vebalden korkuyordu ama, kesinlikle emindi..Daha iki gün önce para koyduğu yerde duruyordu ve eve hiç kimse de gelmemişti. Nasıl oluyorda bu yok zamanda buhar olup uçuyordu..
Yine yavaş sesle birlikte haykırdı Feride;
-Ya Rab! Dayanamıyorum artık! Bıktım bu garibanlıktan, bıktım sefaletten, ben bunları gerçekten hakettim mi!?..
Kahvaltıyı hazırlayıp öfke dolu sesle bağırdı:
-Hadi yemek hazır!..
Eşi bir süre sonra başı öne eğik ( belli ki mahcubiyetin eseri..), sessizce bardağına çayını koyup, çok sevdiği kahvaltıyı yapmadan, hemen salona geçmişti.
Feride hiç sesini çıkarmadan, yokluğun ve manevi zulmün esaretinde zorla da olsa, bir iki lokma yiyip masayı topladı..
Gözünün önüne evlendiği günden bu güne yaşadıklarını getirdi..
Ne hayallerle kurmuştu bu yuvayı. Bir hırs uğruna, düşünmeden yirmi gün içinde, hiç tanımadığı bir adamla evlenmişti. gençliğinde başı hep dik, onurlu, ekmeğini kendi alın teriyle kazanan, kazandıklarını sevdikleriyle, hatta dara düşenlerle paylaşan, iyiniyetleriyle herkes tarafından sevilip, hiç yalnız kalmayan biriydi. vermeyi çok severdi. bunun içindir ki birikimi asla yapamamıştı. tek yaptığı on tane bilezik, o da evlenirken düğün masraflarına gitmişti..
-Özgür olmayı seçtiğinden emekli olana kadar evlenmemiş, sadece; bir çocuğum olsun diye evlenmiş ama bedelini de çok ağır ödemişti..
Yine iç çekti..
Düğünü olduğu akşam, daha salondan çıkmadan, üstünde toplanan küçük altınlar, kendisine sorulmadan salonun dinlenme odasında bir çantaya koyularak eşinin ailesi tarafından hemen kuyumcuda bozulup, salon masrafına verilmişti. oysa toplanan altınların pek çoğu Feride’nin yakınları tarafından verilmişti. ardından daha bir hafta geçmeden boynuna takılan gerdanlık takımıyla, koluna takılan bilezikler bozdurulmuş alınan eşyalara ilk taksit olarak ve gelinliğin parası olarak verilmişti..kısacası Feride, evliliğinin bedelini hiç haketmediği bir şekilde ödemiş ve hala ödemeye devam ediyordu..
Feride, içinde inançlarını çok güçlü yaşayan, bekarlığında namusundan asla taviz vermeyen, son derece dürüst, temiz kalpli, sabırlı bir insandı. İşte bunun içindir ki; Allah huzurunda nasıl bir imtihandayım diye düşünür, sürekli vicdanını sorgular, fakat birşey bulamazdı. Uğradığı haksızlıklarda, asıl gücüne giden de bu oluyordu..
Evin hem erkeği hem kadınıydı, emekli maaşını almaya başladığından beri birkez olsun gönlünce harcayamamıştı..
Eşinin tembelliği ve yıllardır bir iki ay çalışıp iş bırakması ya da,bıraktırılması onun için çok doğal birşeydi. Beyin hücreleri ölmüş, sorumluluk bilincini yitirmiş,üstüne üstlükte nankör ve inançlarını yitirmeye yüz tutması Feride’yi daha da derinden üzüyor ama, kalbinde oluşan güçlü bir sesin ona; ( biraz daha sabır ey Feride..) diye hükmetmesi adına sineye çekiyor ve sonsuz sabır deryasında Rabbin’e dönüp yüzünü;
-Allah’ım, Sana sığınırım. Senden geldik Sana döneceğiz. Ne olur Rabbim eşime akıl fikir ver, onu da inançlı, yuva sorumluluğu bilen, aklı selim insanlar zümresine katılmasını nasip eyle ve benim de sabrımı daim eyle, aklımı benden alma..diye dualar eder yine de yavrusu için yuvasına zoraki de olsa mutluluk huzur saçmaya devam ederdi....
Nigar Yağız..