- 642 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Kırık Bir Küreğim Sevdanın Denizlerinde
Her fışkın yeşerir renk olur, sarar gövdeyi dal olur, sardıkça dalı yaprak olur
Isınır mevsim, ısıtır bedenleri güneş, yakar suyun şavkı yüzümüzü gün olur
Sokulurum ilençli bir yara gibi umutsuz yüreğimle, şarkılarım dilinde lal olur
Yakar ülkeme akan sularının şavkı yüzümü, yaşamak seninle tam bir an olur
Dudaklarındaki korkak cümlelerin suskunluk saatlerinde yüreğine dalgaları çarpardı asi denizlerimin. Kabını arayan sular dökerdin bedenine, ben esiriyken en tutarsız sövgülerimin. Düşünüşlerini saklar, gecenin izlerini paklayamazdı dokunduğun sular. Kahredici kopuşların günlerini çizerdik takvimlere. Anılarımızı sallarken rüzgâr, titrek bir yangın başlardı ardından, gölgeli bir sarılış olurdu, yaslanmaktan korktuğumuz bütün duvarlar.
Susturulamayan bir gecenin yakasındaki sevda gülünü bıraktım en yakınına, sen coşkulu eğlencelerden dönmeden. Daralan yüreklerimizi tokuşturup hayata ve aska bakıştık özlemli bir sevdayla. Çünkü ikimiz de oradaydık. Benden sana bir üşümüşlüktü kalan, aslında birçok geceden farklıydı bu kez yan yanaydık ve içlenmeli, gücenmeli asil bir yaraydık. Orada düştük yeniden kendi içimize gülüm. Birbirine uzaktan salınan iki sevdalı gül dalıydık.
En eski limanların korsan kahkahalarına ilişirdi yüreğim, yokluğunun kirli kupalarını kaldırınca. Bitimsiz düşlerin kamaralarında seni soyardı deniz ellerim, gecenin kanatlarını ay ışığı gözlerin kamaştırınca. Küflü çivilerde anılar sallanırdı, biz tutkulu sevişmelerin döşeklerini hıncımızla ıslattıkça. Az sonra giderdin benden, kadeh geceye küser, anlar derinliklere iner, gözlerin içimin pusulalarını bükerdi. Kırık bir kürekçe ben sevdanın okyanuslarında aşkla salınırdım.
Satırların ruhumuzdan ayrılıp çok uzun yolculuklara sarktığı anların doruklarında bir ömrün onarılamamış yapılarında geçer ömrümüz. En büyük düşlerin yarım kalmış hanlarında zaman bizden önce sözünü söylemiştir. Yine de, saçlarımıza ışığı vurur yıldızların çoğu geceler. Her daldığımız yol bizi mutluluğa ulaştırmasa da, avuçlarımızdaki nasırlar içten içe canımızı acıtsa da ve küskün yüreğimizin kilitlerini sevginin anahtarları açamasa da düşlerimize sarılırız ve o büyülü acıya içimizin buruk yanlarını bıkmadan usanmadan anlatırız.
Her susuşumuzun sesine rüzgâr değdikçe ve yürek yangınlarımızın uzun yollarında iç çekişlerimizle yürüdükçe iner ayaklarımıza sızı, böler ürpertili uykularımızı yaşayamadıklarımızın dürtülü hazzı. Şakaklarımızı ıslatan hayat yağmurlarıyla, yüreğimizi daraltan ayrılık şarkılarıyla her sabah yeniden düşeriz yollara ve bunun için akarız ömür denen meçhul karanlıklara.
Bastırılamamış düşlerin aykırı yataklarında bir elin gölgesi düşer gecenin bir yarısında bedenine. Nefesinle ısıttığın ipek renkli döşeklerin damarlarına sokulur bilinçaltındaki yaşam temasları ve atarsın en cesur naraları. Dudaklarındaki köpüklü denizlerin dalgası beni bulur, artçı dalgaların şiddetiyle sen gecenin içinde duvarlara çizdiğim bir resim olursun. Sabrı tükenmiş bekleyişlerin hayali geçişleriyle yoklarsın birden bedenini. Sesin çıkmaz olur, gözlerinden akan damlalar üşümeye başlayan yastığını bulur ve vücudundaki yara bereler er geç sorgum olur.
Bir gün, tutkulu alışkanlıklarımızın tabletlerini atınca denizlere bir özgürlük nidası tutuştururuz dudaklarımızın kıyısına. Yalpalı bir yaşantının tenhalarına inerek en eski yalnızlığımızın sorgularına bırakırız yorgun bedenimizi. Dumanlar dağılır başımızın üzerinde ve bulutlara karışır hüzünlü yoksulluğumuz. Yeni umutların mevsimlerine budarız gönül ağaçlarımızın dallarını ve bir türkü gibi fısıldarız ömrümüzü yaşanır kılan aşkın çoğul şarkılarını.
Sönmemiş yangınların hüzün mevsimlerinin saatlerine diktikçe gözlerimizi sabırsız bir düşünüşün yataklarını yakarız sözlerimizle. Bütün renklerin okşanası anlarından bildik bahanelerle kaçıp, dik bir tepeye koşar adım çıkmak isteriz. Kendi sağanaklarımızın dingin korkularıdır tek korkumuz, kendi krallığımızın şafak söküşleriyle sınanmış çığlıklar atarız birbirimizin sularına. Gece sessizliğe gömülürken biz dudaklarımızdaki sevgi bekleyişlerini sonsuzluğa çekeriz.
Doyurulamamış ruhların güneşleri hep eksiktir, yüreklerdeki sarılışların yaklaşımlarına sıcaklık ararken ten. Uzaklarda bir adamın şiirlerine kırağı düşer şafakta ve öfkeli bedeninin yoksulluğuna hüzün çöreklenir en özlemli anlarında. Aydınlık yolların kanatlarına yeni yarınlar yükleriz yine de, ışıksız yolları cesur adımlarımızla geçer, yüreğimizin ağrılı duvarlarına duygusuzluk resimlerini asarız.
Dinecek bir gün gözlerimizin bekleyiş yaşları gülüm. Uzaklarımızın paslı demirlerini çekeceğiz bu yaşam denizlerinin derinliklerinden. Yeni umutları uyandırarak, yeni mutlulukların günlüklerini yazacağız gökyüzüne. Uzun bir ömrün çağına dalacağız seninle ve dudaklarımızdaki sevda türküleriyle aydınlık yollara süreceğiz gönlümüzün gemilerini. Her gece üzerimize devrilen karanlıklardan korkmayacak, zamansız devrilişlerin kadehlerine gözyaşlarımızı asla akıtmayacağız.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
"Yeni umutların mevsimlerine budarız gönül ağaçlarımızın dallarını ve bir türkü gibi fısıldarız ömrümüzü yaşanır kılan aşkın çoğul şarkılarını."
Selahattin Yetgin
...umut,mevsim,gönül,ağaç,dal,türkü,ömür,aşk ve şarkı... cümlenin daracık mekanına binbir çağrışımlara gebe bukadar
kavramı bir arada tutmak yürek,cesaret,ehliyet ve hiç bitmeyecek biryaşam arzusu gerektirir...deruni dilden ve cani gönülden tebrikler...
Yakar ülkeme akan sularının şavkı yüzümü, yaşamak seninle tam bir an olur
Dinecek bir gün gözlerimizin bekleyiş yaşları gülüm. Uzaklarımızın paslı demirlerini çekeceğiz bu yaşam denizlerinin derinliklerinden. Yeni umutları uyandırarak, yeni mutlulukların günlüklerini yazacağız gökyüzüne. Uzun bir ömrün çağına dalacağız seninle ve dudaklarımızdaki sevda türküleriyle aydınlık yollara süreceğiz gönlümüzün gemilerini. Her gece üzerimize devrilen karanlıklardan korkmayacak, zamansız devrilişlerin kadehlerine gözyaşlarımızı asla akıtmayacağız.
ben nasıl olurda atlarım bu güzel yazıyı dert görmesin o güzel yüreğin
Her susuşumuzun sesine rüzgâr değdikçe ve yürek yangınlarımızın uzun yollarında iç çekişlerimizle yürüdükçe iner ayaklarımıza sızı, böler ürpertili uykularımızı yaşayamadıklarımızın dürtülü hazzı. Şakaklarımızı ıslatan hayat yağmurlarıyla, yüreğimizi daraltan ayrılık şarkılarıyla her sabah yeniden düşeriz yollara ve bunun için akarız ömür denen meçhul karanlıklara.
VE ÖMÜR DENEN MEÇHUL KARANLIKTA BOĞULURKEN DÜŞLERİMİZ DÜNDEN EMANET GELİR YAŞADIĞIMIZ ANLARIN SESİ...
GÜZELDİ YİNE...
TEBİRKLER....
Mehtap ALTAN tarafından 2/8/2009 3:53:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dinecek bir gün gözlerimizin bekleyiş yaşları gülüm. Uzaklarımızın paslı demirlerini çekeceğiz bu yaşam denizlerinin derinliklerinden. Yeni umutları uyandırarak, yeni mutlulukların günlüklerini yazacağız gökyüzüne. Uzun bir ömrün çağına dalacağız seninle ve dudaklarımızdaki sevda türküleriyle aydınlık yollara süreceğiz gönlümüzün gemilerini. Her gece üzerimize devrilen karanlıklardan korkmayacak, zamansız devrilişlerin kadehlerine gözyaşlarımızı asla akıtmayacağız.
Selahattin Yetgin
Umudunun bitmediği yerdesin...
Umarım yanılmıyorsundur...