- 1558 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KADIN, BİR ADAM-3(SON)
Bir kadın, bir adam. Bir fahişe, bir jigolo ve bir de üçüncü sınıf bir otel odası. Yatağın üzerinde yan yana oturmuş ikisi, birbirinin yüzlerine bakmıyorlar. Adam elini götürdü, kadının elinden tuttu, dudağına götürdü ve öptü. “Ne çok seviyormuşum seni”dedi. Kadın:” Ya ben, ya ben, kendimi senle buldum”
Bir resteurantta karşılaşmışlardı, gece açık olan resteurantların birinde. Gece saat ikiydi. Resteurantta ikisi yalnızdılar. Karşılıklı çapraz masalara oturmuşlar, iki defa göz göze gelmişlerdi. Erkek kadını çok hoş bulmuş, kadın da erkeği. Bunu tanıştıktan sonra birbirlerine söyleyeceklerdi. Karşılaştıkları salı gecesiydi. Diğer hafta salı gecesi yine aynı mekanda karşılaşmışlardı. Yine ikisi yalnızdı koskoca resteurantta. Biri müşterisini evine bırakmış, diğeri de müşterisini bıraktığı otel odasından geliyordu. Adam kalkıp, kadının masasına yaklaşmıştı. Kadının kalbi duracak gibiydi aynı heyecan erkekte de vardı. İkisi de ilk kez bu heyecanı yaşıyorlardı. Adam masaya yaklaşmış, kadına:” Oturabilir miyim?” Kadın :”Tabi buyrun.” Demiş, ilk önce erkek lafa girmişti.”Sizi geçen salı da burada görmüştüm, ve sizi çok hoş bulmuştum, bu sebeple sizi tanımak istedim”.
Kadın:” Ben de sizi çok hoş bulmuştum.” Bir kahkaha atmıştı kadın ve devam etmişti:”Ama bilirsin bu saatte dışarıda gezen bir kadının ne iş yaptığını az buçuk.”
Erkek afallamıştı:” Yoksa sen…”
Kadın lafı onun ağzından almış:” Evet, ben bir fahişeyim.” Bu defa gülme sırası erkekteydi. “Sorun yok ben de bir jigoluyum. Müşterimi evine bırakmıştım” dedi adam.
Sohbet açılmış, laf lafı açmıştı. Sabah saat altıya doğru ayrılmışlardı. Adam üniversitesine, kadın evine. Diğer salı yine karşılaşmışlar. Hayatlarını birbirine anlatmışlardı uzun uzadıya. Ne kadar da çok ortak paydaları vardı. Aynı dili, aynı duyguyu konuşuyorlardı. O gece de çok geç saate kadar sohbet etmişlerdi.Aralarındaki duvarlar yıkılmıştı tamamen. Diğer salı gecesi adam, kadını otele davet etmişti. Ne de olsa evleri tehlikeliydi. Otele gitmek için dışarı çıktıklarında adam sıkıca tutmuştu kadının elinde. İlk kez bir erkek onun elini tutarken aynı zamanda da kalbine dokunuyordu. Otele gitmişler, sadece bedenleriyle değil, ruhlarıyla sevişmişlerdi. Kadın ilk kez bir erkekle aynı anda zevkin doruğuna çıkmıştı. Aslında zevke varmanın tensel bir şey olmadığını tinsel bir durum olduğunu yani bedeni bir şey olmadığını ruhsal bir durum olduğunu fark etmişti. Sevişirken kadın erkeğin kulağına fısıldamıştı:”Galiba senden hoşlanıyorum. Acaba aşk dedikleri böyle bir şey mi. Ben hiç tatmadım.” Buna mukabil adam:”Bende de aynı duygular var. Galiba herkesin aşk dediği şey bu olsa gerek.”
İşte bu gece de yan yana oturmuşlar, sessiz ve derinden düşüncelere dalmışlardı. Kadın erkeğin elini bıraktı, pencereye doğru gitti, pencereden dışarıya bakarken, sırtı adama dönük bir şekilde:” Çete beni takip ediyor. Beni bu gece de takibe almışlardı. Atlatana kadar canım çıktı.”
Adam:” Bende de aynı durum var. Beni de sıkıştırdılar., ne yapacağız” Tekrar söze girdi adam:” Bu arada senin gidip başkalarıyla beraber olman da hiç hoşuma gitmiyor. Senin bu işi yapmanı istemiyorum.”
Pencereden bakan kadın, yatakta oturmuş kendisini ilk kıskanan erkeğe baktı. Göz göze geldiler. “Sanki ben çok mu memnunum senin başka kadınlarla beraber olmana, ben seni kıskanmıyor muyum sanıyorsun. Bazen beraber olurken bir erkekle gözlerimi sıkı sıkı kapatıyorum. Oysa eskiden kapatmazdım. Üzerimde sen varmışsın gibi hayal ediyorum. Gözlerimi açmıyorum bitene kadar.”
Erkek:” Ya ben? Hepsinin yüzünde seni arıyorum. Kiminin dudağı, kiminin kaşı sana benziyor. Sana benzeyen o tarafı cımbızla çekiyorum. Onu sen yapıyorum ve senle sevişiyorum.” Kadın yeniden yüzünü pencereye çevirmişti. Ağlıyordu ama sevgilisinin onun ağlamasını görmesini istemiyordu. Erkek cümlesini:” Ne olacak bu halimiz?” sorusuyla bağladı.
Kadın:”Aklıma ölümden başka bir şey gelmiyor”.
Adam :”Aslında seni o kadar çok seviyorum ki, seni öldürebilirim.”
Adam kalktı, kadına doğru yürüdü. Pencereden bakan kadının belinden tuttu ve:” Şimdilik bunları boş verelim. Sonuçta her aşk kendi hikayesini yazar. Bak aşk tanrıçamız göğüslerini açmış, birini sen emeceksin, birini de ben. “
Kadın güldü, soyundular, yatağa girdiler. Erkek ona ilk defa sevişmeyi öğreten kadının bütün söylediklerini’ kendi karakteriyle harmanlıyordu’, kadın ise ‘bir erkeğe nasıl zevk verilir’ dersinin bütün inceliklerini ruhunun erkeği üzerinde sergiliyordu. Sadece vucüt yoktu, ruh vardı, bedenin tarihi, zevkin kıvrımları ve aşkın asaleti de vardı o yatakta. Yasak meyve hiç bu kadar tatlı olmamıştı. Bir ateş çemberinin içindeydiler. Ateş hem içlerinde hem de dışlarındaydı. İçlerindeki ateş dalga dalga tüm vücutlarını zaptediyordu.
Son pozisyonlarındaydılar. Adam üstte kadın altta. Erkek fısıldadı kadının kulağına:” Seni öldürmek istiyorum.” diye. Kadın fısıldadı erkeğin kulağına”Olur” diye.
Erkek üstte hem gidip gelirken hem de kadını boğazından tuttu. Her gidip gelişinde daha bir sıkıyordu boğazı. Kadının yüzü kasılıyordu ama bu zevkten miydi yoksa boğazın ağrısından mı tam belli değildi kim bilir belki de iki sebeptendi de. Tam aynı anda boşalacakları vakit kadın hem aynı anda boşaldı hem de can verdi son bir kasılmayla.
Adam, kadının üzerinden kalktı, elini yatağın yanındaki pantolonun cebine soktu. Çakı benzeri bir ufak bıçak çıkarttı. Kadına baktı son kez, yüzünü bir gülümseme kapladı. Hiç tereddüt etmeden sol elinin bileğini kesti. Kan akıyordu, ruhu kanla birlikte akıyordu.
Ertesi gün bir gazatenin üçüncü sayfasında şunlar yazılıydı, en sağ tarafta ve küçük puntolarla:” Cinnet geçiren adam ilk önce sevgilisini boğarak, sonra da bileğini keserek intihar etti.”
Bitti..
Bu hikaye uzun zamandır yazmak istediğim bir hikayeydi. Bir de bir bayan arkadaşla iddiaya girince de bu hikaye üzerinde iddiaya girdim. İddiamız şuydu:” Özel isim kullanılmadan bir roman ya da hikaye yazılabilir mi?”