BU SABAH UYANDINIZ MI?
BU SABAH UYANDINIZ MI?
Siz bu hayatta hiç kimseye muhtaç değilsiniz. Her yükün altından kalkabilir her güçlüğe göğüs gerebilirsiniz. Yeter ki aklınıza bir fikir yerleştirin ve uygulamak için adım atın. Kimse önünüz de duramaz. Çünkü siz her şeyinizle dört dörtlük bir insansınız. Dünyanın merkezine yerleştirdiğiniz bedeninizle aynanın diğer tarafına geçip baktınız mı hiç kendinize. Peki bakmak ister misiniz?
Bu sabah uyandığınızda güneşin sizin için doğmadığını düşünün. Karanlıklar içinde bir başınasınız. Gözlerinizin üzerinde kapkara bir perde. Olmayacak şey mi? Hayır değil. Bırakın yalnız yürümeyi, yemeğinizi bile tek başınıza yiyemeyeceksiniz, kişisel ihtiyaçlarınızı yalnız yapmak şurada kalsın saçlarınıza istediğiniz şekli verip veremediğinizi bile bilemeyeceksiniz. En sevdiğiniz diziye ya da aylardır beklediğiniz derbi maçına bakamayacağınızı bile unutturacak size, o en sevdiğiniz yüzü görememek…
Tamam, en iyisi bu kadar kötümser düşünmeyin. Gözleriniz görsün her aydınlığı, süzülen her rengi ayırt edin, hatta her şey gözlerinize yeni gelsin, unutun her şeyi. Unutun yani, annenizi, babanızı, eşinizi. Şimdi bunu düşünün, bu sabah uyandınız ve nasıl oluyorsa çarpım tablosunu bile hatırlıyorken adınız aklınıza gelmiyor. Kırmızı “dur” yeşil “geç” demek ama bu kadar, hepsi bu hatırladıklarınızın. Herkes yabancı. Ne seslerini biliyorsunuz ne yüzlerini tanıyorsunuz. Belki de dün doğum gününüzdü, onu kutladınız maaile. Kahkahaların haddi hesabı yoktu huzur dolu gecenizde…
İyi bunu da beğenmediğiniz belli. Ekşitmeyin yüzünüzü. Tamam, sabah uyandınız. Kör değilsiniz ve her şeyi hatırlıyorsunuz. Hatta dün eşinizle kavga ettiğiniz için salonda uyuya kalmış olduğunuzu bile. Ne kadar da kızmıştınız, hala sinirinizden başınız ağrıyor değil mi? Ama geçti hepsi. Bir daha kıramaz sizi. Dün o son nefesini verdi çünkü siz ona söylenip, salonda uyuklamaya çalışırken. Kim bilir belki de görmek istediği son şey sizdiniz, ellerinizi aradı boş yatakta ama soğuk duvarlara baka baka can teslim etti. Belki seslendi size ama duymazlıktan geldiniz. Öldü işte. Siz baş ağrısıyla olsa dahi uyandınız ama o uyanamadı… Bekli de hiç uyuyamadan verdi son nefesini…
Buda olmadı değil mi? Hiç birini istemediniz. Ne renklerden, ne hatıralardan nede canınızın parçasından vazgeçebildiniz. Hâlbuki siz dünyanın merkeziydiniz, meğerse değilmişsiniz. Peki, siz onlara hak ettikleri değeri veriyor musunuz? Yani hangi hata affedilmez ya da hangi gurur sevdiğinizin bir damla gözyaşından daha kıymetlidir. Düşünün sadece gururunuzdan, gururunuzun büyüklüğünden affetmediklerinizi yâda af dileyemediklerinizi. Şuan onlar hayattaysa hala geç kalmadınız hala şansınız var demektir ama ya gittilerse… Bu sabah uyandınız mı? Eşiniz yanınızda, onu görüyor ve onu tanıyor musunuz? ... Şimdi siz söyleyin bana, sizden daha mutlusu var mı bu dünyada?
YORUMLAR
geç kalmanın verdiği acı benzemiyor hiçbirşeye...
dokunmak istiyor dokunamıyor, konuşmak istiyor konuşamıyor, dinlemek istiyor dinleyemiyorsunuz...
hep uzak bakıyor gözleri...içine düşmek istediğiniz...
zaman zaman hepimizin yaptığı gibi...geç kalanlardanım bir çok şeye...
sakın...sakın geç kalmayalım emi...bir kez denemekten birşey çıkmaz...işe yarayacak...göreceksiniz...
teşekkürler kaleme...
daim olsun...