- 532 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fi
Kuruyana kadar vaktim var yazmak için, kuruyana kadar vaktim var yazmak için, ne zaman kurur…
Uykuya dalmak demirparmaklıklı mengeneler, mengeneler dişlerini geçirince kan akar, zehrini akıtırsın, saplanan o şeyler etine yapışır, sen olunca acı duymazsın. Sonsuza kadar saplı kalsalar, tatlı acı, tatlı kan, ama sabah olur. Acıların dibe vurduğu yer su yüzünde…
Sarmal sözler, yapış yapış dudaklar kalemin ucuna kadar iner. Eski şahitlerini çağırıyorum, geliyorlar, baktım, çoğalmışlar. Kanımın damarımdan çıkma isteği, ama karşı koyarım, şimdilik gücüm yetecek. O gelir, kapılar açılır, içeri girer, şöyle bir görünür önce, sonra içeriyi gezer, biraz tozlanmış yalnızca, geri kalanlar aynı, yaralı, bozuk, defolu bir yürek artık o. Reddetmeli, reddet beni…
Konuşalım derim, derin kesikler atarsın iki iris uzunluğunda, konuşalım derim duymazdan gelirsin, geldiğin yere beni de sürüklersin. Sürüklendim, süründüm, yaralarım kabuk bağladı ve kan kabukları zorlar, kabuklar kalkınca aklım kaçar, bulamam…
Maskeli sözcükler… maskeleri senden ödünç aldım. Ve her ödünç aldığım şey gibi onu da unutur gibi yapıyorsun, hepsini bana bırakıyorsun…
Yatağım çağırır tüm pençelerini doğrultarak, sol ayağımın soldan ikinci parmağı patlamak üzere, pençeler kanı rahatlatır, kanı mavinin yüzüne çıkartır… çıkardı…
2002- 2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.