- 1019 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TÜTSÜ SONRASIDIR HAYAT
“ Küçük bir oda.Bakır bir tepsi.Bakır sahanın içinde çıra.Yarasa kemiği.Küçük bir kükürt parçası.Az zeytin yağı.Bir tutam saç.Yedi bitki kökü.Yedi eşyadan,yedi ufak parça.Dualar eşliğinde getirilen köz.Kürekteki kor ateş bakır tepsiye aktarılacak.”
Emekleyerek başlardı herkes için hayat.Diz kapaklarında ya toprağın ya hasırın ,kilimin ya da ipek halının izi kalırdı çocuğun.Ömür toprağın,hasıra,hasırın kilime ,kilimin ipek halıya dönüştürülmesi değil miydi?Ve bütün çabaların sonunda ter akarken alnında insanın kendi zirvesinden ibaretti elde kalan.Yad edilen geçmişten kaleme dökülen aydınlanması bitmeyen bir kuşaktandır.
Kimi zaman dalar insan,düşlere.Arzuladığı kusursuz yarının her milimini beyninde demlenen yorgun düşüncelerle işler.Gergefinde nakış işleyen kadın eli narinliğidir satırlara sinen. Her cümlede adalettir sosyal hayatı bezeyen.Her cümlede barış,kardeşlik vardır nokta nokta.Kelimeler binlerce yıllık sevdayı dokur harf harf,hece hece.Ülkem ülkülerimle paydaş olurken,insanım kutlu gelecek düşler.
“Tütsüye tutulan çocuk kocaman bir örtü ile kapatılıyor.Duman içinde kalması gerekiyor diye söyleniyor.Bakır tepsi tutuştuğu halde örtünün altına sürülüyor.Dualar ilahilere karışıyor.Bir süre bekleniyor.Çocuk tepiniyor dumanın kokusundan, yoğunluğundan.”
Bazen koparır insan kökünü topraktan.Azade sayar kendini bendesi olduğu sorumluluklardan. Aile,sokak,hukuk,inanç kuru bir lakırdı ,boş bir çuvala döner kavramlar.Tütsü sonrasıdır yaşanan. Anlamsız.İsteksiz.Gevşek ve iradesiz.Aslında insanı hayattan bu rüzgar koparır.
Bazen incinir,incinme buğuzla devam eder.Onarılmazsa kırılan kalp kırılganlıklar şüphelerle beslenmeye çalışır.Kırılır gül dalında.Rüzgar , yaprakları koparırı.Menekşe üşür soğuktan.Kuş, kafesinde bezgin, kanatları tellere çarpar durur.Aslında hayat hep bu alınganlıklarla incinir.
“Ciğerleri tuhaf bir koku ile doluyor.Öksürük nöbetine tutuluyor.Az kaldı deniyor.Amin bölümünü kısa kesiyor tecrübeli kadın.Çocuk başının üstündeki örtü çekildikten sonra derin bir oh çekiyor tekrar döndüğü için gerçek dünyaya.”
Boğaz derdi yüzünden ,boğazına dizilenlerden ziyade insan boğazına düğümlenenlerden korkmalıdır.İşten artmaz dişten artar diyen büyüklerin boğazından keserek biriktirdiklerini mirasyedi çocuklar un ufak ederken düşünmez geleceği.Küçük kaygılarıdır maddi değerlerin bunlar.İnsan bohçasını koltuğunun altında taşıdığı bilincinde bol keseden atmanın darlığını yaşadığını bilmez.
Aslında hayat borç bini aştığında bile direnmek,gülebilmek,haykırmaktır adamlık.
“Çocuğun her türlü göz değmesi,cin çarpması,hastalıklara karşı korunduğunu,bundan sonrasının emin ellerde olduğunu söylüyor yaşlı kadın.Anne yavrusunu her tür tehlikeden korumak için yaptığı bu işlemin rahatlığı içinde.Ellerini göğüs kafesinin hizasında bağlayıp birkaç dua da o okuduktan sonra yüzüne doğru üflüyor çocuğun.Çocuk tütsü sonrasında annesinin nefesiyle yüzüne doğru gelen hafif tükürük salgısını yanaklarında hissediyor.”
Yüz verdikçe,suyu sıkıldı utanmanın da gel gör ki yüzü kızarmadı .Kahrından döndükçe yollara fincancı katırları taşıyan kervanlar gibi incitmek istemediği bütün olaylarda incinen oldu.
Sayılara vurdukça ömrünü yaşadıkları veya yaşamayı düşlediklerinin aslında hiçte hatırı sayılır olmadığını gördü.Bütün aldanışlar sıcacık olsa da tütsü sonrasıdır hayatta yaşanan.
Hayatla uğraşırken kanı kaynar insanın alyuvarlar akyuvarlar söz dinlemez.Kök salmanın derdinde hep kalacakmış gibi dünyada.Türküler ,şarkılar,şiirler,mezar taşlarındaki gerçeği her telden her türden haykırsa bile duygular kök söktürür akla.Ve kökü kazınmaz olur vesveselerin.
Yüz verdikçe, koyun kaval dinler gibi paylaşıldı hayata dair olanlar. Bütün kapılar gerçeğe açıldığı halde . Yüzsüzlüğünden ,vurdumduymazlığından ürkmedi ,korkmadı geleceğinden.Saklasa bile esas niyetini en yakın dostlarından aslında hayat tütsü sonrasıdır.
Sinan YILMAZ