- 1765 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bab-ı Esrar (Düşüngülü Eleştiri)
B A B - I E S R A R
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
‘Hu, hu, hu derviş / Derviş bir dergâh açmış
Eteği sırlar saçmış / Ama kimse bilmemiş
Hu, hu, hu derviş / başı göklere ermiş
Sakalı yere değmiş / Dudağı sırlar saçmış
Ama kimse duymamış…’ Tekerleme kitaptan.
Polisiye romanlarının vazgeçilmezi Ahmet Ümit, ‘Bab-ı Esrar’da bir sufinin yaşamını Mevlevi biri gibi içten dile getirmiş.
Bu kez romanı özetleme yerine sizlere Karen’in babası Poyraz’ın Musa Peygamber’e benzeyen öyküsünü okutacağım: ‘İncecik yağan karı bir kamçı gibi savuran sert bir rüzgâr. Yaptığı işten utandığı için yüzünü sadece insanlardan değil kardan da, rüzgârdan da saklayan bir adam; bebeğin babası. Sepetin içinde, bu acımasız dünyadan da, onu terk etmeye hazırlanan babasından da, kendi çaresizliğinden de habersiz uyuyan bir bebek. İnsanların yaptığı kötülüğe öfkelendiğinden midir, yoksa bebeği kurtarmak istediğinden midir, bütün gücüyle kapıya saldıran deli bir rüzgâr. Küçük Poyraz’ı kurtaran, bir anlamda bana bu hayatı armağan eden rüzgâr. Kapıyı açıp ayaklarının ucundaki sepette bir bebek bulan aydınlık yüzlü bir derviş.’ (s.153)
Ümit, bu kez polis yerine, ona yakın olan sigorta eksperini kahraman yapmış. Bir İngiliz ile özdeşleşmeyen bir karakter yaratmaya çalışmış. Üç milyon paund parayı kurtarmaya gelen Karen, tasavvuf felsefesinin peşinden koşuyor. Gerçekçi değil. Yazar, romanlarında ayağı yere basan güçlü kahramanlar yaratıyor.
Kurmaca metinlerle yazılmış fantastik bir roman. ‘Kukla’ ve ‘Kavim’ gibi karmaşık olmadığı gibi, çok seslilik de verilememiş. Ahmet Ümit, ‘Bab-ı Esrar’ı yazarken yararlandığı kaynaklardan çıkardığı hazır söz kalıplarını birkaç kez yama yaparak kullanması eğreti kurgu izlenimi veriyor. “ ‘Allah, Hazreti Âdem’in burnuna yaşam nefesini verirken, kendi ruhundan bir parçayı da onun canına katmıştır… …Tıpkı Cenabı Hak gibi’ (on üç satır) ‘Yani Şems, Mevlânâ’yı Allah’a götüren kişiydi, öyle mi?’ Gülümseyerek başını salladı. ‘Gösteren de diyebilirsin.’ ” (s.350)
Ümit, aynı söz kalıbını ikinci kez yama yapıyor: “…İzzet Efendi’nin söylediklerini hatırlatıyor bana. ‘Allah, Hazreti Âdem’in burnuna yaşam nefesini verirken, kendi ruhundan bir parçayı onun canına katmıştır… …Tıpkı Cenabı Hak gibi.’ Evet, işte büyük sır buydu... …İzzet Efendi’nin ortak sırrı buydu: Cenabı Hak olmak…” (s.362) Ahmet Ümit, aynı söz kalıbını birbiriyle örtüşmeyen iki farklı yerde kullanmış. Birinci yama anlamına uymamış. İkincisinin ise, ‘Cenabı Hak olmak…’ dini inanışlarımızla örtüştüğü söylenemez. Sanırım, yazar daha önce hazırladığı söz kalıplarını yama yaparken bu hataya düştü.
Şiirsel bir duruşu olan Ahmet Ümit, ‘Bab-ı Esrar’a kutupluluk yarattığı söylenebilir. (5 puan***/2 puan****) ‘Kukla’ ve ‘Kavim’de olduğu gibi gerilimi yüksek tuttuğu söylenemez. Tasavvuf felsefesine daha yakın bir duruş gösteriyor. Dini, sevgi ve aşk üzerine yorumlayan kişilerin de ilahi aşkları uğruna cinayet işleyebileceklerini vurguluyor.
Ümit, ‘Bab-ı Esrar’ı yüzde 49.8*(50.7)** diyalogla yazmış. (0 p*** / 4 p****) Sayfada ortalama 4.3* (3.5)** paragraf yapmış. (0 p ***/ 0 p ****) Romanlarında kendine özgü bir dil oluşturan Ümit, ‘Bab-ı Esrar’ı yüzde 19.7 yabancı sözcükle yazmış. (0 p / 0 p-‘Masumiyet Müzesi’ yüzde 24.5 yabancı sözcük) Benöyküsel dille anlatılmış. Alt anlatıcı olarak Tebrizli Şems de ben anlatım yapmış. Poyraz Efendi’nin öyküsü, tanrısal anlatımla yapılmış, yalnız Karen ağzından verilmiş gibi…
Yazarların belleğini sergileyen dil ve söylemden başka ne var? Savruk bir diliniz varsa, Nobel ödülü almış da olsanız, size kim edebiyat büyücüsü der!?.. Güzel parıltılı sözler (5 p / 10 p): ‘Hayat kadınlara acımasız davranıyor’ (s.296) ‘Su, sabrın simgesi, istiridyenin yurdudur. Su olmasaydı, inci de olmazdı. Sabırlı ol ki istiridye gibi inciler yapasın.’ (s.129) İyi olmayan yazı okuru ısırır, hoş olmayan sözler: ‘Demek babam Tanrı olmak istiyordu.’ (s.367) Az da olsa kullandığı yöresel ağız: ‘Vay, Kadirim, Goca Gonyalım’ (s.221) Yazarın bir türlü vazgeçemediği absürt ve argolu sözler: ‘Serhad denen dallamanın’ (s.98) ‘o herif itin biri.’ (s.217) Bir atmosfer oluşturmak için kullandığı yabancı sözcükler: ‘Mesleki deformasyon’ (s.121) ‘strese dayalı paranoya.’ (s.121)
Kendine özgü nefis benzetmeler yapan Ümit’in romana anahtar olan ayrıntıları (5 p / 10 p): “ ‘O yüzük sana hakikati öğretecek.’ ‘Hakikati? Yani yangını kimin çıkardığını mı?’ ‘…Parayla ilgili. Sen, iblislerin cirit attığı o yangın yerinde hakikati aramıyorsun, parayı arıyorsun. Hakikat paradan daha değerlidir.’ Zaten allak bullak olan kafam çorba kazanına dönmüştü.” (s.129)
Şems-i Tebrizi’yi Tanrı ile konuşturan Ümit, sözcüklerin bir gözünü boyayarak yananlam katmış. ‘Babamla ilgili anılarımı kovmak için bakışlarımı pencereden aldım’ (s.17) ‘Sigara kokan nefesi yüzümü yaladı.’ (s.173) Sayfada ortalama 3.1 (0.1) kez mecaz yapmış, oldukça yüksek bir oran.(21.7 p / 8.4 p)
İngiliz Karen’i ‘elin herifi’ diye konuşturan Ü mit, yazın dilini kuruluktan kurtaran gülmeceyi sayfada ortalama 0.0179 (0.2) kez kullanmış. (0.2 p / 2 p) ‘Ben, Musa Peygamber gibi sepet içinde keşfe çıkmışım dünyayı, sizin gibi ana kucağında değil’ (s.153)
Romanlarına mistik bir gizem katmasını bilen Ümit, yönelttiği sorularla okurun kalesine ortalama 5 (4.4) gol atmış. (15 p / 4.2 p) Soran sorgulayan bir yazar: ‘Kimdim ben, mistik olayların ışığında yaşamının anlamını arayan babamın kızı Kimya mı, yoksa bütün olaylara son derece mantıklı bir şekilde bakmaya çalışan annemin kızı Karen mi’ (s.190)
Yedi yüz yıldır çözülemeyen Şems-i Tebrizi cinayetini ele alan Ümit, doğa güzelliklerini yaşatan betimlemeleri sayfada ortalama 9 (6.4) satır yapmış. (1.8 p / 1.3 p) ‘Caddelerde, evlerin duvarlarında, pencerelerin camlarında, ağaçların yapraklarında, insanların yüzünde, her yerde bal rengi bir ışık.’ (s.24) Ruh çözümlemelerini ise sayfada ortalama 0.4 kez yapmış. (0.1 p / 0.2 p) ‘Galiba emin olamadığımdan. Evet, bir yanım bu bebeği doğurmak istiyor, ama öteki yanım bu isteğimin çok aptalca olduğunu söylüyordu.’ (s.50)
Sıkça geriye dönüş tekniğinden yararlanan Ümit, okurunun belleğinde imge bahçeleri oluşturmasını bilmiş. ‘Güneş ışığı gibi parıltılı sarı saçlar, gökyüzü kadar derin mavi gözler…’ (s.279) Sayfada ortalama 1.7 (1.3) kez imge yapmış. (13.6 p / 4.8 p)
Polisiye romanlarda pek de donanımlı olmayan Ümit, kahramanın çözülüş manzaralarını (iç çözümleme) sayfada ortalama 0.010 kez yapmış. (0 p) “ ‘Neler oluyor?’ Söylendim tedirginlik içinde. ‘Kim bu adam? Neden çıkıyor karşıma? O yüzüğü neden verdi bana?’ Soru dolu bakışlarım Mevlânâ Türbesi’ne takıldı.” (s.53)
Bir yurdu olmayan atasözünü, köylü ağzı olarak düşündüklerinden mi bilmem, yazarlarımız kullanmıyorlar. Halk diliyle ilim olmaz ama edebiyat yapılır. Sanırım atasözünde de yenilik gerekiyor..? Sayfada ortalama 1.8 (1.1) kez deyim kullanılmış. (12.6 p / 7 p) ‘Bu kadar ince eleyip sık dokumamın nedeni’ (s.102) ‘Bir çuval inciri berbat etmiş olurdum.’ (s.116) Çocukluğumuzdan beri kullanılan deyimler, üretken olmalıyız.
Muhafazakâr yazarlar gibi romanlarında aşkı pek öne çıkarmayan Ümit, yayınevinin bölüm aralarında kırk iki sayfa boş bıraktığını görmüyor mu?.. Ne diyebilir ki...! Yazar, içsel sesleri dile getiren içmonoloğu sayfada ortalama 0.010 kez kullanmış. (0.1 p / 0.1 p) ‘Aklımız gerçeği göremezse, kontrolü ele geçiren bilinçaltımız, abuk sabuk kâbuslar gösterir diye açıkladım kendi kendime.’ (s.34)
Polisiye romanlarını zehir hafiye gibi yazan Ümit, nefis benzetmeleri sayfada ortalama 2.7 (2.4) kez yapmış, yüksek bir oran. (10.8 p / 7.2 p) ‘Bir çocuk gibi sarardı yüzü. Suskunluk ağır bir nem gibi kapladı çilehaneyi. Suçluluk bir dağ gibi çöktü omuzlarına’ (s.165) Eğretilemeyi ise sayfada ortalama 0.3 kez yapmış. (0.9 p / 1.8 p) ‘Hayal Ülkesi’nin büyücüleri arasındaki savaş…’ (s.51) ‘Kim kızdırmış benim dişi kaplanımı?’ (s.106)
Fantastik öğelerin hakim olduğu kurguyla yazan Ümit, yazın diline estetiklik katan ikilemeleri sayfada ortalama 0.8 kullanmış. (1.6 p / 2.2 p) ‘Doya doya, hıçkıra hıçkıra terk edilmiş’ (s.382)
‘Kukla’da polisleri tüm kirli işlere bulaştıran Ümit, anlam zenginliği ve derinlik katan pekiştirmeleri sayfada ortalama 0.6 kez kullanmış. (1.8 p / 2.1 p) ‘Her ikisi yan yana, can cana oturdu’ (s.349)
Mevlevi sözlerini öne çıkaran Ümit, varlıkların durumlarını gösteren sıfatı sayfada ortalama 5.3 kez kullanmış. (10.6 p / 9 p) ‘dar alnında uyumlu iki çizgi gibi duran kaşlarının altında üzüm karası iri gözler, kemerli, sivri bir burun’ (s.16)
Okurunu gizemli oylumlarda gezdiren Ümit, terimi sayfada ortalama 4.8 kez kullanmış. (14.4 p / 19.8 p) ‘Ziya da düofondan sekreterine’ (s.79) ‘Oteldeydik. Ütü odasında.’ (s.100)
Şiir ve mistik öykülerle yazın diline zenginlik katan Ümit, kahramanın içinden geçenleri yansıtan bilinççakımını sayfada ortalama 0.021 kez yapmış. (0.1 p / 0 p) ‘Rastlantı filan değil, önceden tasarladığınız bir oyun diye geçirdim içimden.’ (s.88)
Edebiyatın olanaklarını nasıl kullanacağını bilen Ümit, yazının içinde süs gibi duran söz kalıplarını montaj tekniğiyle sayfada ortalama 0.0263 (0.0294) kez kullanmış. (0.3 p / 0.1 p) “Mürşit ile müridin arasına kimse giremez. Mevlânâ Hazretleri, ‘Mürşit, müridi Hakka götüren kapıdır’ diyor.” (s.264)
Kendine özgü mistik iklim yaratan Ümit, sayfada ortalama 0.417 kez (37 dize şiir, 34 satır öykü, 31 satır söz, 27 dize tekerleme) alıntı yapmış. (0.4 p / 0 p)
Ahmet Ümit, fantastik romanına Kon/ya ve Mevlana’ya yakışan nefis bir final yapmış. Bab-ı Esrar’a, Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre 121 puan verildi. (Masumiyet Müzesi: 96.2 p) * * * * * Bab-ı Esrar / Ahmet Ümit / Doğan Kitap / 394 s.
*-‘Bab-ı Esrar’ romanının değeri.
**-‘Kavim’ romanının değeri.
***-‘Bab-ı Esrar’ romanının puanı.
****-‘Masumiyet Müzesi’ romanının puanı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.