Abana’da (Kastamonu) "AKDENİZ İKLİMİ ÖZELLİĞİ"
Kimi "iklim haritaları"nda Karadeniz kıyıları
(kimilerinde de yalnızca Sinop’tan batısı) "Akdeniz
iklimi" olarak gösterilir.
Abana Karadeniz’de, gündüzle gece arasındaki
sıcaklık farkının en düşük olduğu yerleşim yeridir.
Ahmet Sağ (Isparta, 1953):
”1990’da 3 yaşındaki kızımın hastalığının Hacettepe Hastanesi’nde bir tür ’astım’ olduğu saptandı. Uzun bir
süre ’ventolin’ ve ’aminokardol’ ilaçları alması
gerekiyordu. Hastalığın nedeni olarak da gündüzle gece
arasındaki sıcaklık farkı gösteriliyordu. Bu durum beni çok
tedirgin etti ve gündüzle gece farklılığının en az olan
yerleri araştırmaya başladım. Sonuca varmam kolay oldu.
Turizm Bankası’ndaki işim gereği ülkemizin meteorojik
verileri elimizin altındaydı. Bankaya başvuran her
yatırımcıya, yatırım yapmak isteği yere ilişkin bu verileri
veriyorduk. Yatırımcıları sanayi, turizm ve teşvik kredileri
veriyoruz. Türkiye’de gece ile gündüz arasındaki sıcaklığın
en az olduğu 4 yer vardı: Abana, Datça, Mudanya ve
Marmara Adası. Bu yerlerde yaz-kış gündüzle gece
arasında yalnızca 6,4 derecelik ısı farkı vardı. Önce
Mudanya’ya gittim. Deniz kıyısında büyük oteller vardı
ama arıtma düzeni yoktu. Pis sular denize karışıyordu.
Datça uzak, sıcak ve yolu bozuktu; Marmara’ya ulaşım
zordu. Bankadaki görevim ve Abana Motor Fabrikası
nedeniyle (1988’de Turizm Bankası DESİYAB’la
birleşip Kalkınma Bankası oldu) Abana’yı az-çok
biliyordum. Buraya geldim (1988) Kızımın hastalığında
iyileşme görünce bir daire aldım (1990). Her yıl geliyorum.
O zamanlar (90’lar) bu kumluklarda, Abana ile Hacıveli
arasında kokuları uzaktan algılanabilen kum zambakları ve
kekikler vardı. Şimdi yok! Yerlerine tatil köyleri ve gezi yolu
yapılmış. Hele Abana’nın kekikleri çok değerliydi. Başka
yerlerin kekiklerini kaynatarak içemezsiniz (üzerine kaynar
su dökerek içebilirsiniz). Abana’nın o tadına doyulmaz
kekiğini kaynatarak da içebiliyorduk. Hiç acısı yoktu. Ben
şeker hastasıyım, toplayıp Ankara’ya götürüyordum. Her
yıl bu kıyıların kepçeyle düzlenmesi ve yazın yağmur
yağmaması da bu bitkilerin kökünü kazımış olabilir. Yanıbaşımızdaki ormanda bülbül ve öteki kuşların
sesleri cıvıldardı. O zaman Abana çok çekiciydi. Abana
doğa ile barışıktı. Her gittiğim yerde Abana’yı övüyordum.
Buraya çok kişi (gezgin) yolladım. Aralarında daire alanlar
da var. Bugün de bu yolda çalışıyorum" (özel söyleşi).
Abana ve batısında kimi incir türlerinde temmuz
ortalarında "çiçek inciri" dediğimiz "erken incir" yetişir.
Bu incirler eylül başlarında yeniden yemiş vermeye başlar.
Sinop ve doğusundaki incirlerde "çiçek inciri" pek görülmez.
Abana’da, sınırlı da olsa, mandalina gibi kimi
Akdeniz iklimi bitkileri de yetişir.
Ender Yurdakulol, Mehmet Demirörs ve Atilla
Yıldız, 2002’de İsrail’de bir dergide Devrekâniİnebolu-
Abana bitkileri üzerine yayımladıklarıçalışmalarında şöyle deniliyor:
"Abana-İnebolu kıyı şeridinde 20-200 (260) m
yükseklik arasında Akdeniz iklimine özgü maki türü
bitkiler yetişir(*)"
*) A phytosociaogical study of vegetation of the
Devrekâni-İnebolu-Abana area (Kastamonu, Turkey), Israel
J ournal of Plant Sciences, Vol. 50, Sayfa 309. Anlatımın özgün
biçimi (İngilizce): “Maquis vegetation, the typical plant cover under
Mediterranean climate conditions, shows dissemination in the
coastal parts of the Inebolu-Abana region between 20-200 (260)
m.”
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2007’de yayımladığı bir haritaya göre (2006 Kasım-2007 Ekim) Karadeniz Bölgesi’nin en kurak yeri Abana ile İnebolu arasıdır (Kastamonu’da Tarım, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Kastamonu Tarım İl Müdürlüğü, Mayıs-Haziran-Temmuz 2008, sayfa 24).
Emel Kanoğlu, "Abana ve Yöresinin Florası" adlı
çalışmasında, Abana’da "azımsanmayacak sayıda
Akdeniz kökenli bitkiler"e rastlandığını yazar(*).
*) Araştırma alanı, Bitki Coğrafyası Yönünden Holarktik Bölge’nin
Avrupa-Sibirya flora alanının Öksin (Euxine) kesiminin A5
karesinde kalmaktadır. Abana ve yöresinin floristik içeriğini
saptamak amacıyla yapılan bu çalışmada 371 bitki taksonu
saptanmıştır. 8 Eğrelti ve 7 açık tohumlu bitkinin sistematiği
Davis’e göre yapılmıştır. 356 takson kapalı tohumlu bitkinin
sistematiği de Cronquist yöntemine göre yapılmıştır (Abana ve
Yöresinin -Kastamonu- Florası. Emel Kanoğlu, Orman
Mühendisliği Yüksek Lisans Tezi, Trabzon, 2002).
Kemal Ekmekçi (1934):
“Babam (İsmail Ekmekçi, 1906) Rize’de polisti.
1949’da Rize Ziraat Fidanlığı’ndan Cumhuriyet
vapuruyla 2.500 fidan getirerek Abana’da dağıttı.
Kulübün bahçesindeki (Belediye Bahçesi) akasya ağaçları
bizim getirdiğimiz fidanlardan yetişti. Akasya, mandalina,
çay gibi fidanlar getirdik. Çakır Azize’nin (Çakır, 1893)
evinin bahçesindeki mandalinalar da bizim fidanlardandır.
Babam Rize’den 1954’te de fidan getirdi” (özel söyleşi).
Yakaören’deki "Gözetleme Yeri"nde (İlişi Çayı’nın
doğu yakasındaki "kale") doğal ortamda yetişmiş,
gövdesinin kabukları dökülmüş yerleri kırmızı, okalüptüs’e
benzeyen, Kastamonu Valiliği’nce "korumaya alınmış"
ağaçlar var.
Hilmi Yıldırım (1963):
"Yakaören’deki o ağaçların fotoğraflarını çekmiştim.
İyi çıktı. Bunlardan birini, birkaç fotoğrafım yayımlanan
Treknature internet sitesine yollayacaktım. Ama adı
gerekliydi. Turhan Baytop’un Türkçe Bitki Adları
kitabından (TDK Yayınları) bu ağacın adının ’sandal ağacı’
olduğunu buldum. ’Google’dan da ağacın fotoğraflarını
inceledim, benimkilerin benzeriydi. Böylece bu ağaçların
’sandal ağacı’ olduğu ortaya çıktı" (özel söyleşi).
Hindistan ve Malezya kökenli olan Sandal ağacı
(santalum album) Akdeniz(*) ve Ege bölgelerimizde de
yetişir. Sandalgiller ailesindendir. Yaprak dökmez.
Kerestesi sert ve değerlidir. Gövdesi Parfüm ve ilaç
yapımında da kullanılır. Buradaki "sandal" sözcüğü
Türkçedeki "sandal" anlamlarında değildir (sandal tree).
*) Sandal ağacı, Akdeniz’in kıyı şeridinde yetişmez. Deniz düzeyinden 700 metre kadar yükseklikteki Toroslar’da görülen bu ağacın Antalya köylerindeki adı “kozağaç”tır. Abana ve çevresinde yetişen defne ağacına da Akdeniz kıyı şeridinde değil, 600-700 metre yükseklerde rastlayabildik.
Sandal ağacı’na yalnızca Abana’da değil, İnebolu’dan Sinop-Samsun sınırına dek tüm kıyı şeridinde rastladık. Hacıveli Kanyonu’nda bu ağaca
rastlayamadık. Bundan, bu ağacın karanlık (gölgelik) yerleri sevmediği anlaşılıyor. Kanyondan uzaklaştıkça sandal ağacına rastlanıyor. Daha çok kayalıklarda görülüyor.
Sandal ağacının yöresel adı bile var.
Mehmet Tığlı (Kuğu, 1948):
”Biz bu ağaca ’endirek’ deriz. Çocukluğumuzda biz,
çok dayanıklı olan bu ağaçtan kaymak için kızak yapardık.
Tahsin’in Burhan’ın (Kaya, Denizbükü, 1945) çok eski
olan samanlığı endirek ağacından yapılmış" (Özel söyleşi).
Burhan Kaya (Denizbükü, 1945):
"Bu samanlık dedemin (Tahsin Kaya, 1894)
zamanından kalma. Belki daha da eski. Yapımında endirek
(sandal) ağacı da kullanılmış. Endirek ağacına kurşun bile
geçmiyor" (özel söyleşi).
Solidago canadensis adlı çiçek Türkiye’de
yalnızca Abana’da yetişiyor. Kuzey Amerika’da daha
çok bahçelerde yetiştirilen solidago canadensis’e 1976’da
Avrupa’da da doğada rastlanmış ve yaygınlaştırılmıştır.
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden (Trabzon) Salih
Terzioğlu ve Rahim Anşin ile Abana Orman Şefi Emel
Kanoğlu bu çiçeğe 2002’de Acar Mahallesi’ndeki
(Macar Köyü) Ezine Çayı deltasında doğal ortamda
rastlamışlardır (Kaynak: Turk J Bot 27 -2003- Sayfa 155-
157, TÜBİTAK).
Solidago’nun 100’den çok türünden 2002’ye dek
Türkiye’de yalnızca biri (Solidago virgaurea) biliniyordu.
Hayati Tahsin YILMAZ
(”Abana Belgeseli” 2. baskı çalışması)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.