Gurbet Bursa'mın içinde, Bursa vuslatın içinde..
Yeşil eteklerine tutunduğum, dost olduğum, dostu bulduğum, geçen beş yıllık ahir ömrümde gurbetle vuslatı bir yürekte yoğurduğum şehir...
Neler öğrenmedimki semalarının altına sığındığım yıllarda..Kalemim her birini anlatmaya kalksa söz sükut eder mushaflar dile gelirdi; sürçü lisan ettiysek affola diyerek...
Çeşmelerinden dinledim ,merhem vurulmaz kara sevdalıların alın yazılarını..
Çınarların anlattı Murad’ı, Yavuz’u, Fatih’i ve neslini..Sende tanıdım ceddimi ve tarihimi..
Yaşamayı öğrendim sende;sende öğrendim öğrenirken öğretmeyi, hayatı sevmeyi, umud etmeyi, ümit var olmayı,en siyahi demde güneşi hayal etmeyi öğrendim sende..
İnsanları tanıdım sende, yürekleri tanıdım muhabbetle kuşatan dört bir yanımı..Dostu öğrendim sende, dostluğu öğrendim ve dosta bel bağlamayı umarsız..
Gün oldu yağmurlu gecelerinde avareliği öğrendim, yalnızlığa dem vurmuş kaldırımlarından..Hüda’da, ıhlamur ağaçlarının serinliğinde içince anladım çayın vazgeçilmezliğini, kuşburnunun lezzetini..
Gözyaşıyla yıkamayı öğrendim yüreğimi; Emir Sultan’dan, Üftade’den..Hiç’liği öğrendim, herşeyin içinde..Yarını gördüm bugünün penceresinde..Aşkı öğrendim Çelebi’den,Sevgiyi öğrendim na’tından..Sevgili’yi öğrendim..
Kırkları tanıdım Sen’de; yeşil, körüklü yol aslanlarını..Bir off çektiğimde karşıki dağ duymadı sesimi belki ama kırk numaralı otobüsler işitti sesimi her defasında..Bıkıp usanmaksızın dolaştırdı cadde cadde, sokak sokak altıparmak, heykeli..Senin sokaklarında gördüm, aklını hangi rüzgarın yeline kaptırmış bilinmez safiyane meczuplarını..
Tarihimin şanlı mazisine şahitlik eden şehir; surlarının altında mazimi bekleyen her şehidime, fatihalarımı yolladım her gece, gözlerimin perdesini çekerken dünyaya..
Tekbir nidalarını işittim lodosun uğultusunda..Bursa’da yaşamayı öğrendim sende..Sende saklı nimetimi almaya geldim, şehirler ötesinden..Gün oldu bu yol bitmez dedim, biletimi garajdan her alışımda..Uyku tutmadı yorgun gözlerim, geceler süren yolculuğumda.. Gurbet dedim adına, memleketimden her ayrılışımda..Tarifi imkansız bir acı çöreklenirdi yüreğime,evimi ufukların ardına her salıverişimde..Gel gör ki her yılın sonunda semalarının bir parçasını sığdırmışım avuç içi yüreğime..Yüreğin bu kadar büyük mü, deme ;öğrendim büyüklüğü ben senden..
Sana tutundum,senle avundum adına gurbet dediğim, ilacı memleketimde saklı bildiğim dert gezerken bağımda..
Ve bir gün, geldi "Vuslat Günü" dediğimiz an!..
Dağlar kenarı çekildi bana yolları göstererek, ufuklar "emaneti getirdik" dedi; memleketime işaret ederek..Kaldım öylece..Gurbet dediğim şehir, restini çekmişti işte..Şimdi.. Sıla mı gurbetin içinde, gurbet mi sılanın..
Yeşil eteklerine tutunduğum, dost olduğum, dostu bulduğum, geçen beş yıllık ahir ömrümde gurbetle vuslatı bir yürekte yoğurduğum şehir...Lisan-ı dilde lafzı kolay beş yılımı bıraktım sende, içinde gurbetle sılayı harman ederek..
Geçer mi bu sakinin ömrü; duymadan senin semalarında ezanın yankısını, tekbirlerin şaha kalkışını..İçmeden bir yudum çeşmelerinden ab-ı kevseri.. Saymadan taşlarını yolu yokuş kaldırımlarının, Ulu kestanelerinin altında yürümeden umarsız, ağır aksak adımlarla..
Çınlasın kulakların ey şehir,adını her terennüm edişimde inceden inceye..Ve kavuştursun Yaradan özleyen yürekleri, Çatlayan dudağa suyu bağışlarcasına..
Senin semalarını yine sana emanet ediyorum ey şehir.. Asırların öncesinde Orhan’ın, Murad’ın, Yıldırım’ın emaneti gibi..
Helal et suyunu, ekmeğini,nefesini ve yüreğime taşarcasına doldurduğum muhabbetini..
Ufukların da ötesinde görüşmek üzere...........................................
Bursa’ya Özlemle.....................
Refika GÜRKAN