Kar Prensesi’nin Kirpikleri
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Senin kirpiklerini anlatmak istiyorum, kraliçem. Hep anlatmak, durmadan, usanmadan ve tadına da doyamadan, içimden gelerek, gözümden dökülerek, özleyerek… Kirpiklerinden başlayayım anlatmaya dedim, senin tüm varlığını anlatmak üzere. Sonsuza kadar tasvir etmek belki, anlatamasam da, bu mümkün olmasa da, ve dil buna imkan vermese de…
Senin kirpiklerin, oklara benzerler. Her gün, her an, her gözüm gözüne ulaşmayı denediğinde, benim gözümü cezalandırarak bana acı verirler. Bir nöbetçi muhafız edasıyla izin vermezler bana, geçit vermezler nazarlarıma.
Senin kirpiklerin kalemlere benzerler aynı zamanda. Yoksa nereden sürecekler, kim sürecek o doğuştan gelen güzeller güzelli sürmelerini gözlerinin çevresine.
Senin kirpiklerin upuzun, incecik yollara benzerler. Seninle benim aramdaki zorlara benzerler. Yakın, ve küçücük gibi gözükürler, bir kirpik kadar kısa; ama senin kirpiklerin kadar da uzundurlar, ki git git bitmez, bitmediği her an yeni bir umut verir sonra, git git bitmez yine, gidersin gidersin ve yine bir umut… O kirpiklerinin ucunda bir çıkmaz sokak bulunma ihtimali, beni öylesine korkutur ki sonra, anlatamam… Anlayamazsın belki.
Senin kirpiklerin ve en çok da demir parmaklıklara benzerler. Sakın ha! Yanlış anlama! O kirpiklerin seni falan hapsettikleri yok aslında. Seni kirpiklerin beni hapsediyorlar esasında ve değil mi ki benim gerçek dünyam o kirpiklerin arkasında, sende gizli, sana kaçmış… Giriş kapsının önüne demir parmaklıklar çekilmiş gibi, kirpiklerin de öylece duruyorlar. Beni bu gönül buhranı hapsinden salıvermiyorlar, dünyama ulaşmamı engelliyorlar o demir parmaklıklar ve ben hapsolmaya devam ediyorum. Özgürlüğüm, senliğim, sende olma isteğim yani, onların arkasında gizli.
Seni kirpiklerin güneşin ışınlarına benzerler. Güneş, gözlerinden öylesine sonsuz, öylesine kusursuz, süzülmek eyleminin en derin anlamlarını sırtında taşıyarak ve o eylemin gücünü içine alarak akıyor bana doğru. En nadide manzaralara ışık olacak cinsten… Ve insanlar, kraliçem, dünyanın güneşden diğer tarafına döndüğü için akşam olduğunu, gecenin geldiğini, ve korkuların kanatlarını açtığını zannediyorlar. Nereden bilsinler, gecelerin gelme sebebinin aslında o güneş gözlerinden çıkan ışıklarının kirpiklerin vasıtasıyla, ışık hüzmeleri olarak dünyaya ulaşamaması olduğunu. Sen uyuduğunda yani.
Senin kirpiklerin savaşçıların kılıçlarına benzerler. Hazinelerini korumak için daima kapanıp kapanıp açılırlar. Her birkaç saniyede bir o kadar kılıç darbesi iner işte yüreğimin derinlerine. Ve beni sana, benim nazarlarımı sana ulaşmaktan alıkoyarlar.
Senin kirpiklerin her an atılmaya hazır füzelere benzerler. Ki, sana hangi an çevirsem sersem bakışlarımı, onlar bana doğru dönünce kalbim sıkışır, bir tuhaf ter basar bedeni, kalp hızlı hızlı atar ve adrenalim yükselir, nereden gelir bu tehdit diye. Korkar, dehşetli füzelerdir onlar.
Senin kirpiklerin örümcek ağlarına benzerler. Ağlara düşen de daima ben, sonrası feci bir tuzak ve ızdırap. Kurtulmak için o ağlardan, kör olmam tek ilaç…
Senin kirpiklerin bir zalimin bağına benzerler. Almazlar beni içeri, o salkım salkım pırlantalara doğru.
Senin kirpiklerin bir kirpinin tüylerine benzerler. Ne zaman bakmaya çalışsam onlara, arkasındaki mücevherlere, canı yanmış bir kirpinin tepki vermesine benzer şekilde bir adet telini kurşun misali, hançer misali gönderirler bana. Kalbimin tam ortasına... Ve kanatırlar orayı her seferinde, ve ben korkuyorum, kıyamıyorum onları kalbimden çıkarmaya. Senden geldi ya ne de olsa, kalsın onlar orada. Ölene kadar bir gün kalp kanamasından...
Senin kirpiklerin girilmesi yasak arazilerin çevresindeki dikenli tellere benzerler. “Uzak durun”, “Askeri saha”, “Özel alan” yazılarının altında senin kirpiklerini aşmak daha da imkânsız olur.
Senin kirpiklerin elleri silahlı muhafızlara benzerler. Bilhassa geceleri sen uyurken nöbetleşe korurlar seni. O kartemiz çehreni… Ve geçen rüyamda gördüğümde kraliçem, seni, sen uyuyordun yine ve karanlıktı her taraf. Yaklaştım sana biraz, ama o sana göre sağ gözünün üst sırasındaki soldan sekizinci kirpik teli yok mu! Beni gördü, ve ateş etti. Kargaşa çıkardı, diğer kirpiklerini de uyandırdı. Tam sen uyanacaktın fakat, daha sen uyanmadan, ben uyanmışım… Tüh!!! dedim.
Senin kirpiklerin geceleyin ana yolları ışıldatan sokak lambalarına benzerler. Işıldattıkları yerlerde beyazlık oluyor ve ışık görmeyen yere ise göz bebeği deniyor. Yani bir sanat eseri meydana geliyor o sokak lambası kirpiklerinin altında. Gözlerindeki parlaklığın ve nurun kaynağı başka ne olacak ki!! Onlar sönünce zaten, göz bebeklerin de fark edilemez oluyor ve ağlıyorlar onlar çığlıklarla, her ne kadar benden çıksa da o çığlıklar, sendeki özgürlüğümden.
Ve kar prensesi, senin kirpiklerin çam yapraklarına benzerler. Her daim yeşillerdir ve o kar beyazı gözlerinin üzerinde harikalar ötesi renk uyumuyla, kışın ortasında hayatın umut verici yüzüne benzerler.
Bil ki Kar Prensesi, öyle yakışıyor ki kartemiz yüzüne o kirpikler, umut dolu, hayat yolu, hasret soluğu…
Cümle kurmaya engel,
Hiç gitme, hep gel…
(28,10,2008,
29,10,2008
11,01,2009,
…)
Tunç AY
YORUMLAR
İki adım ötemdeydin
Yanlış bir zamandı
Ah benim en güzel düşüm
Gözyaşlarımı öpüyordun sormadan
Ölümün gölgesine hayatı örtüyordun
Ellerine tuzaklar kuruyordum
Saçlarımdaki yalnızlığı okşadığında
Kirpiklerimi aralıyordum durmadan
Sevdalı her hücremde zemheri ayazlar
Ellerime ellerini soruyordu biri
Adı “kader”di… Coşuyordu ansızın
İsmini kazıyordu yorgun alnıma
Yoktun… ( alıntı )
"Bil ki Kar Prensesi, öyle yakışıyor ki kartemiz yüzüne o kirpikler, umut dolu, hayat yolu, hasret soluğu…"
Bu cümlelerden sonra ben de yazına yakışabilecek bir şiir yazmak istedim...Zira başka yoruma gerek olmadığı düşüncesindeyim çünkü.
Tebrikler günün yazısı ve yazarı...
Senin kirpiklerin geceleyin ana yolları ışıldatan sokak lambalarına benzerler. Işıldattıkları yerlerde beyazlık oluyor ve ışık görmeyen yere ise göz bebeği deniyor. Yani bir sanat eseri meydana geliyor o sokak lambası kirpiklerinin altında. Gözlerindeki parlaklığın ve nurun kaynağı başka ne olacak ki!! Onlar sönünce zaten, göz bebeklerin de fark edilemez oluyor ve ağlıyorlar onlar çığlıklarla, her ne kadar benden çıksa da o çığlıklar, sendeki özgürlüğümden.
Ve kar prensesi, senin kirpiklerin çam yapraklarına benzerler. Her daim yeşillerdir ve o kar beyazı gözlerinin üzerinde harikalar ötesi renk uyumuyla, kışın ortasında hayatın umut verici yüzüne benzerler.
Bil ki Kar Prensesi, öyle yakışıyor ki kartemiz yüzüne o kirpikler, umut dolu, hayat yolu, hasret soluğu…
Cümle kurmaya engel,
Hiç gitme, hep gel…
çok çok çok hoş
sarhoş edici
EDEBİ BİR YAZIYDI
sevgili dostum
...
Kar Prensesi’nin Kirpikleri
Seni kirpiklerin güneşin ışınlarına benzerler. Güneş, gözlerinden öylesine sonsuz, öylesine kusursuz, süzülmek eyleminin en derin anlamlarını sırtında taşıyarak ve o eylemin gücünü içine alarak akıyor bana doğru. En nadide manzaralara ışık olacak cinsten… Ve insanlar, kraliçem, dünyanın güneşden diğer tarafına döndüğü için akşam olduğunu, gecenin geldiğini, ve korkuların kanatlarını açtığını zannediyorlar. Nereden bilsinler, gecelerin gelme sebebinin aslında o güneş gözlerinden çıkan ışıklarının kirpiklerin vasıtasıyla, ışık hüzmeleri olarak dünyaya ulaşamaması olduğunu. Sen uyuduğunda yani.
Bu duyguları hissetdiren kar perenses'e mi ?
Bu duyguları hisseden kirpiklerde kaybolan kalp mi ?
Bence iki yürekte kutlanmalı yaşanan veya hayal edilen AŞK'a.Teşekkürler ve Saygılar
''Senin kirpiklerin savaşçıların kılıçlarına benzerler. Hazinelerini korumak için daima kapanıp kapanıp açılırlar. Her birkaç saniyede bir o kadar kılıç darbesi iner işte yüreğimin derinlerine. Ve beni sana, benim nazarlarımı sana ulaşmaktan alıkoyarlar.''
Günün yazısını ve yazarını, yürekten kutluyorum.
Senin kirpiklerin savaşçıların kılıçlarına benzerler. Hazinelerini korumak için daima kapanıp kapanıp açılırlar. Her birkaç saniyede bir o kadar kılıç darbesi iner işte yüreğimin derinlerine. .............
bir kirpik nelere kadir ey yüce allah'ım...ve aşk...
harikasın değerli şair-yazar dost Tunç AY ....
inanılmaz bir güzellikti...
kutlarım yürekten...10 puan...
sevgim saygım her daim...